English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / portugués → turco / Cone

Cone traducir turco

328 traducción paralela
Onde arranjou o gelado de cone?
Dondurmayı nereden aldınız efendim?
Era capaz de atirar um colher ao ar, calcular a altitude e velocidade do vento e acertava sempre no cone de gelado.
Bir top dondurmayı havaya fırlatır, yüksekliği ve hızı ayarlardım ve-işte! - Dondurma külahta.
Alguêm avistou um monte, uma estrutura em forma de cone?
Etrafta tuhaf bir tümsek görülmüş mü? Koni biçimli bir strüktür?
Nos anos de terrível miséria, quando a minha pobre mãe mandou uma petição é cone, o dinheiro para nos ajudar chegava certinho todos os meses.
O büyük sefalet yıllarında annem mahkemeye dilekçe gönderince anında beş altın göndermişlerdi.
Há dúzias de jovens que te querem fazer a cone.
Seni kaç erkek dansa kaldırmak ister biliyor musun?
Cone de ar, por exemplo.
Mesela hava koridoru.
Com a velocidade do carro, cria-se um cone de ar.
Otomobil o hızda ilerledikçe, hava delikten giriyor ve inanılmaz bir çekim gücü yaratıyor.
Esse cone de ar, tem força suficiente para puxar o carro que nos segue...
Ve o güç sizi takip eden aracı kendinize çekmeye yetecek kadar güçlü.
Pode-se levantar o pé do acelerador e manter a velocidade. Depois, carrega-se a fundo sai-se do cone de ar e talvez, de uma só vez, ultrapasse dois ou três carros.
Gaz pedalını bırakıp, aynı hızla devam edersiniz ardından gazı kökleyip hava koridoru sayesinde aynı anda belki iki üç aracı birden geçersiniz.
Agora, Stoddard e Aron perderam o cone de ar do Ferrari.
Stoddard ve Aron Ferrari ile takibi kaybetti.
No entanto, podíamos fazer um hemo-tipo e uma contagem do cone da irís.
Yine de, kan grubu ve göz tabakası sayımı yapabiliriz.
Este cone foi feito, por volta do ano 2350 a.C.
Bu koni yaklaşık M.Ö. 2350 yılında yapıldı.
Há 4300 anos atrás houve pessoas riscando e cinzelando, mensagens neste cone.
4300 yıl önce, bu koniye bir mesajı kazıyarak yazdılar.
É um tipo baixo com nariz de cone de gelado e alguns sinos.
Kafasında dondurma külahı olan küçük bir adam.
Para a frente, a todo o vapor, Sr. Cone!
Yelkenler fora Bay Cohen!
Bem-vindo ao mundo dos computadores da Pinecone.
Pine Cone Bilgisayar dünyasına hoşgeldiniz!
Copo ou cone?
- Kap ya da külah?
Quando um carro se coloca no cone de aspiração do outro, os dois carros vão mais depressa que um isolado.
Bir araç diğerinin arkasından kovalar. İkisi de birbirinden hızlıdır.
Por isso, quando os dois saem da última curva, o que vem atrás pode sair do cone de aspiração, catapultar-se para a frente do outro e cortar a meta.
Her iki araç son dönüşte hızlarını azaltırlar. Arkada kalan araç hava akımından kurtulmaya çalışır. Öndeki aracı bir sapan gibi kenara fırlatır, finiş çizgisinde tokatlar.
Vou usar o cone de aspiração do Wheeler.
Wheeler'i tokatlayacağım, arkaya fırlatacağım onu.
" Num cone ou num prato.
" Külahta ya da tabakta.
Umas pessoas queriam hambúrgueres e batatas fritas, puseram-me junto a um cone, dispararam-me para o carro e eu estou óptima.
Müşteriler hamburger ve kızartma siparişi edince beni bir kızağa yerleştirip arabaya fırlattılar.
É o mesmo que o homem dos gelados se chamar Cone.
Bu dondurmacının adının Cone ( dondurma külahı ) olması gibi bir şey.
Vê o disco e o cone?
Diski ve koniyi gördün mü?
Se concentra. Faça que o disco entre no cone.
Konsantre ol ve diski koninin içine sok.
- Talvez seja uma varredura em cone.
- Belki de konik füze taraması.
Com Cone como lançador?
Atıcı olarak Cone mu?
Mesmo com Cone como lançador?
Atıcı olarak Cone olsa bile mi?
Strawberry enfrenta Cone.
Strawberry atışı karşılamaya hazır.
Cone olha as bases
Cone, atış için işareti bekliyor.
"Agora Cone só precisa de mais um Strike" - Dá - me lume. para conseguir a reviravolta mais impressionante da história do basebol.
Beyzbol finalleri tarihinin bu en muhteşem geri dönüşünü tamamlayabilmek için Cone'un bir atışa daha ihtiyacı var.
Venha. Vamos arranjar um cone.
Gel, bir tadına bakalım.
O teu cone gigante... está a gozar com a nossa política de "self-serve".
Seç-al politikamızı berbat ediyor.
- Quer em copo ou em cone?
Tabak mı istersiniz yoksa külah mı?
A superfície branca de cada cone é o revestimento da folha do ano anterior.
Her kozalağın üzerindeki beyaz yüzey, geçen yılın yapraklarının yüzeyi.
As bases dos seus caules são largas e em forma de cone, podendo assim firmar-se no fundo do lago.
Gövdelerinin alt kısımlar geniş ve koni biçiminde olduğundan göl tabanına sağlam şekilde oturuyorlar.
Cuidado, cone!
Dikkatli ol, koni!
- Roçou um cone.
- Koniyi sıyırmak.
- Quer um cone?
- Şeker?
É do cone de sucção deles.
Kanat girdabına girdik.
Agora vejam uma coisa. A vossa bonita agente faz agora parte... da ponta do cone do meu míssil.
Sizin şirin küçük ajanınız şu anda..... benim füzemin burnunun ucunda duruyor.
O cone de silêncio.
Sessizlik safhası.
Juíza Cone?
Bunu bilmiyor muydun?
Não consegue encontrar o Richard.
Ally, Whipper Cone geldi.
- Nunca saberiam se eu não tivesse sido presa.
Peki kime söyledin - Yargıç Cone'a.
Cone!
Sabah gidecek işimiz var, değil mi?
Dá-me bastante mais gozo um cone de gelado.
Papaz Kani'yle buluşmadan önce neden kuzeye doğru bu kadar çok gitmem gerekiyor?
Cone.
Külah.
Compro-te um cone duplo.
Sana giderken iki top alırım.
- Pode ser em cone.
Külah.
Ela é juíza, Ally.
Yargıç Cone.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]