Translate.vc / portugués → turco / Dado
Dado traducir turco
10,717 traducción paralela
Dado que tenho o triplo da tua idade, não te saíste nada mal.
Yaşımın seninkinin üç katı olduğunu düşünürsek, oldukça iyi dayandın.
Desde que o arrancaste de mim, deves ter dado ao Mohinder.
Benden çaldıktan sonra benim adamım Mohinder'a verdin.
Mas dado que não o fizeste, tenho de saber onde raio está a Rebekah.
Ama yapmadığına göre, Rebekah'ın hangi cehennemde oolduğunu bilmeliyim.
Estava aborrecido e lembrei-me de ter dado tampa à Summer e pensei : " Porque és tão ranzinza, Rick?
- Sıkılmıştım, sonra da Summer'a nasıl çıkıştığımı hatırladım sonra da dedim ki, "neden aksi bir hödük gibi davranıyorsun Rick?"
Sim, sim. Vai à merdinha por me teres dado um tiro no fígado.
Siktir git, beni karaciğerimden vurdun.
Robert Queen foi dado como morto...
Robert Queen öleceğini düşündüğü zaman...
Devia ter dado ouvidos à minha mãe.
Ve şimdi veda zamanı geldi.
A Aurora vai proteger sempre o Tristan. E dado que ele e o Lucien estão aliados, os três juntos têm uma óbvia vantagem, a não ser...
Aurora Tristan'ı daima koruyacak ve Lucien ve Tristan'ın ittifak yaptığını düşünürsek üçünün bir arada belirli bir avantajı var, tabii ki.
Dado que não quer falar mais sobre o sonho, porque não falamos do caso?
Rüyan hakkında daha fazla konuşmak istemediğine göre... Neden davan hakkında konuşmuyoruz?
E ele pode ter feito uma segunda cópia e dado essa ao Düring.
Ama ikinci bir kopyasını yapıp bunu Düring'e vermediği anlamına gelmez bu.
DADO O SUCEDIDO E ESTATUTO DE PÁRIA DE ORIOLE, BAGDADE NÃO PLANEIA
Yukarıda belirtildiği gibi ve Sarıasma Kuşu'nun'dışlanma'durumu üzerine Bağdat planları sona ermiştir.
Ele considera-o um requisito mínimo dado o nível das suas informações.
Verdiği istihbarata göre en düşük talepte bulunduğunu düşünüyor.
Não, eu sei. Devia ter dado mais crédito.
Biliyorum, sana söylemeliydim.
Não. Devias ter dado mais crédito a ti próprio.
Hayır, bana daha çok güvenmeliydin.
Acho que, dado o que estas mulheres têm sofrido, qualquer tipo de banho seria bem-vindo.
Kadınların katlandıkları şeylere karşılık, istedikleri banyo hakkını vermek hoş olur.
É um dom que me foi dado.
Bana bahşedilen bir hediyeydi.
Vai indicar-nos quem lhes tem dado ordens.
Emirleri kimin verdiğini söyleyecek.
Teria dado tudo para ter o Andy de volta.
Andy'yi geri alabilmek için her şeyimi verirdim.
Talvez tenha dado uma dica ou duas.
- Birkaç not vermiş olabilirim.
Suponho que tenha tomado a noção de confiança como dado adquirido ultimamente.
Sanırım son zamanlarda herkese fazla güvenmişim.
Bom, devias ter dado ouvidos à tua namorada, porque aquele vestido...
Kız arkadaşını dinlemelisin çünkü o elbise...
Não é boa ideia que eu e ele passemos horas juntos em espaços confinados, dado que a profecia prevê que um membro da família abate o outro.
İkimizin saatlerce dar bir alanda kalması iyi bir fikir değil kehanetin önceden söylediklerine göre ailenin bir üyesi, diğer üyesi tarafından düşürülecekmiş.
Esta igreja não dado muita sorte à tua família.
Bu kilise ailene pek şans getirmedi, değil mi?
Apesar de que, dado o que fiz à Rebekah, suponho que era de esperar. A menos que a fonte da tua ira seja a ameaça que fiz contra o teu animalzinho?
Ama Rebekah'a yaptıklarımı düşünürsek sanırım bu beklenen bir şey tabii öfkenin kaynağı küçük evcil hayvanına yönelttiğim tehdit değilse.
Dado o que sei sobre o teu povo, o que te esqueceste de dizer a toda a gente neste planeta, como sabes que não te vou trair?
Halkın hakkında bildiklerim, bu gezegendeki diğer insanlara anlatmadıklarını düşünecek olursak, sana ihanet etmeyeceğimden nasıl emin olabiliyorsun?
E andávamos de braço dado, fazíamos piqueniques no jardim da faculdade e devia ter durado uns dois meses, ou assim.
Kol kola yürüdük ve alimin bahçesinde piknik yaptık. - İki ay böyle devam etmesi gerekiyordu.
- Ubba, ele é o dinamarquês a quem o rei Edmundo tem dado comida e água no passado? - É ele.
Ubba denilen şu Danimarkalı vakti zamanında Kral Edmund'ı yedirip içirmemiş miydi?
Se não tivesses convidado os Omec para a cidade, se não lhes tivesses dado a nossa gulanite, talvez não estaríamos nesta posição.
Omec'leri bu şehre davet etmemiş ve gulanitimizden vermemiş olsaydın belki de daha en başından bu durumda olmazdık.
- Não sei se é correto felicitar-te. Mas dado que não temos outra escolha, vou optar pelos parabéns.
Tebrikler demek usûle uygun olur mu emin değilim, ama başka şansımız olmadığına göre tebrikler demeyi seçeceğim.
Tenho pena de não lhe ter dado com mais força.
Ona daha sert yumruk atmadığım için üzgün olduğumu söylüyorum.
Não acredito que um juiz o conceda dado que a vossa opção caducou.
Sadece opsiyon sürenizin dolduğundan dolayı savcının size geçici yasaklama emri verdiğini göremiyorum.
Dado que não quero tomar uma ação legal fora da firma, segundo a Seção 28B dos estatutos, coloco o Harvey Specter sob suspensão imediata sem vencimento.
Ve bu hareketin şirket dışına çıkmasını istemediğimden iç tüzüğün 28-B maddesine göre Harvey Specter'ın süresiz ve ücretsiz uzaklaştırılmasını talep ediyorum. Orospu çocuğu.
Ontem dei-lhe um desconto porque é uma novata a fazer algo que a ultrapassa. Mas dado que não tem o poder para incluir-nos neste negócio, talvez seja melhor ligar ao sócio.
Bak, Rachel, dün biraz gevşek davrandım çünkü sen başından büyük bir işe kalkışmış bir çaylaksın ama açıkçası senin bizi anlaşmaya dahil edecek gücün yok.
- Podias ter-me dado uma escolha.
- Bana şans verebilirdin.
Dado o nível de violência, o nosso perfil era de um ou dois suspeitos criminalmente experientes, muito provavelmente sob a influência de algum tipo de narcótico, mas nunca atacaram de novo e o caso arrefeceu.
Şiddet düzeyine bakarak en az iki deneyimli suçlu olduğunu söyledik ve muhtemelen uyuşturucu etkisi altındalardı, ama bir daha saldırmadıklarından vaka kapandı.
A minha vantagem era má, Não teria dado por ele.
Desteğim olsaydı kaçamazdı.
Sinto muito por não ter dado certo.
Hayal kırıklığın için üzgünüm.
É mais um dom dado por Deus.
- Daha çok Tanrı vergisi bir yetenek.
Ele nunca lhe tinha dado sequer uma palmada. Mesmo assim, a polícia, os média...
Ona bir fiske bile vurmamisti, ancak polis, medya, herkes diyor ki...
Estava a pensar, dado que era um oficial de sucesso na sua agência, porque se retirou prematuramente?
Yani neden ayrildiniz? Sanirim dengeyi kuramadim.
Acho que é justo, dado o apoio militar secreto que deu à Crimeia.
Sanırım adamın Crimea'ya ayırdığı kara kitap askeri yardım yüzünden adil bir durum.
Ao contrário da tremenda ajuda que me tens dado no Locatários Artísticos.
Pansiyonatörler konusundaki muazzam yardımının aksine tabii!
Se a faz sentir-se melhor, irei sempre reconhecer o facto de me ter dado um estímulo.
Eğer seni daha iyi hissettirecekse, her zaman bana başlangıçta ettiğinden... -... daha fazla itibar ettim sana.
Devia ter-te dado ouvidos, Seth, e feito as coisas à tua maneira.
Belki de seni dinlemem gerekirdi, Seth, ve senin dediğin yoldan gitmeliydim.
O Sebastian está a ver a pintura, mas dado o que o Griggs fazia...
Sebastian boyaya göz atıyor ama Griggs'in yaptığı şey bakılırsa...
Um disparate qualquer sobre estar ao serviço de Deus, ou algo, o que foi muito desrespeitoso dado a forma como obteve o trabalho.
Tanrıyla alakalı bir görevde olduğunu saçmalıyordu... bu işi nasıl aldığını düşünürsek, son derece saygısızcaydı.
Presumindo que a Abby foi estrangulada no trabalho, e dado que o posto dela ficava virado para a única entrada...
Abby Campell'in çalışma alanında boğulduğunu ve o çalışma alanının laboratuvarın tek girişine dönük olduğunu farz edersek...
Ver todo o trabalho que não sabias que tinha feito deve ter-te dado uma sensação de desfecho.
Buna bir son vermek için mantıklı bir sebep vermedi mi?
Nunca ouvira falar do Conrad Harris, até me teres dado aquele ficheiro.
Sen o dosyayı bana verene kadar Conrad Harris'i hiç duymamıştım.
Ele quer saber se haveis dado uma boa cambalhota.
- İyi seviştin mi demek istiyor.
Haveis dado tudo.
Her şeyi verdin.