Translate.vc / portugués → turco / Dáva
Dáva traducir turco
20,653 traducción paralela
Mas dava gorjetas bem más.
Sadece boktan bahşiş bırakıyor.
Isto é uma investigação interna, feita como mandam as regras para identificar, remover e, em último caso, processar inimigos do estado.
Bu, devlet düşmanlarının kimliğini belirlemek, onları uzaklaştırmak ve dava açmak için yürütülen bir iç soruşturma.
Vou processá-lo a si e ao FBI.
Seni de Büro'yu da dava edeceğim.
Quando o Jake morreu a família dele apresentou uma queixa civil contra o Harold, mas ela ficou a andar pela corte e nunca chegou a ir a julgamento.
Jake öldüğünde ailesi Harold'a karşı dava açmış ama birkaç duruşma olmuş ama yargılanamamış.
Por isso... Caso encerrado.
Yani dava kapandı.
Agente Butler, a minha neta é surda, e dava-me jeito praticar um pouco linguagem gestual.
Ajan Butler torunum sağır ve bu işaret dili öğrenmem için yardımcı olabilir.
Aí está, o mesmo olhar de má que a mãe dela me dava.
İşte bu annesinin bana sürekli yaptığı pis bakışlar.
Pede a Kirsten que identifique o caso.
Kristen'a dava kodunu sor.
Kirsten, consegues ver em qual caso ela está a trabalhar?
Kristen, hangi dava üzerinde çalıştığını görebiliyor musun?
Há um grau de pureza nos nossos casos, mas isto da Mulaney está a estragar isso.
Dava seçimlerinde bir saflık var, Mulaney'in davası ise, alay etmek gibi bir şey.
Podíamos escapulir-nos agora e ninguém dava por nada.
Bence şimdi kaçabiliriz, kimse farkına bile varmaz.
Muita gente não se dava bem com ele.
Bir sürü kişi onunla anlaşamazdı.
Significa que o assassino está sob custódia e o caso está basicamente fechado.
Yani katil gözaltında ve dava kapandı demek.
O Roman Bain foi processado o ano passado por roubar a ideia para um filme.
Roman Bain geçen sene film için fikir çaldığı için dava edilmiş.
- E quem o processou?
Kim dava etmiş?
Não, a Kim Charles, ex-agente MI6 que o processou pelo roubo da ideia da lavagem cerebral.
Hayır, beyin yıkama fikrini çaldığınız için size dava açan eski MI6 ajanı Kim Charles.
Dava-me jeito fazer horas extra. E lá em cima faz um frio do caraças.
Fazla mesai yapmış olurum, hem yukarısı buz gibidir şimdi.
O meu pai dava-me uma prendinha, mas costumava ser um comboio.
Babam ufak tefek bir şeyler verirdi, ama... Genelde tren verirdi.
Estou a tentar processá-los, mas não faço direito cível.
Dava açmaya çalıştım ama, kamu davalarına bakamıyorum.
Este era um dos melhores julgamentos de sempre.
Gelmiş geçmiş en iyi dava avukatıydı o.
A Rachel, ela pode estar um bocado descontrolada, mas parte do meu trabalho é controlar o cliente, e se não existe nenhum caso, gostaria de ser capaz de regressar e dizer-lhe isso.
Rachel, kabullenemiyor olabilir. Fakat işim gereği müvekkilimi idare etmeliyim. Ortada dava yoksa, döndüğümde bunu anlatabilmeliyim.
Não há nenhum caso.
Dava falan yok.
O teu ex está a fechar o cerco de modo a processar o teu maior cliente, e tu não fazes a porra da menor ideia?
Eski kocan, en büyük müşterinin yük gemisini kuşatıyor, ona dava açabilmek için. Ve sen hiç kuşkulanmadın öyle mi?
Se ele apresentar uma queixa, ela será de morte injusta.
Bir dava açacak olursa Onun için ölüm olur.
Nós ainda não fomos processados, mas queremos estar prontos no caso dele ser apresentado.
Henüz dava açmadılar biz yine de dosyanın davada hazır olmasını istiyoruz.
E avançar com um pedido reconvencional por abuso do processo, acusação caluniosa, tudo aquilo que consigas conceber.
Ve sürecin istismarına yönelik karşı bir dava aç. kötü niyetli takip sebebiyle ya da ne bulabilirsen.
A ideia é dar cabo deste idiota e faze-lo pensar duas vezes antes de sequer nos processar de novo.
Amaç herife uygun yerine bir delikte bizden olsun mesajı vermek. böylece bize dava açmadan önce iki kez düşünmesini sağlamak.
Caso este homem nos processe, ele tem de se arrepender disso.
Bizi dava ediyorsa buna pişman olmalı.
Ouve, consegui um caso, um caso bastante grande, e... vá lá, querida.
Dinle, bir davam var baya büyük bir dava. ve-
Por quanto tempo vou ficar entalada com isto?
... itiraz ve benzeri konular hakkında. Bu dava olayları daha ne kadar sürecek?
Além disso, este é um caso muito bom, e provavelmente irás conseguir ser paga.
Ayrıca bu gayet iyi bir dava. Muhtemelen de güzel bir ödeme alacaksın.
Só para que tu saibas, eu tenho um caso, e eu acho que é o raio de um dos bons.
Artık biliyorsun ki bir davam var ve bence gerçekten baya iyi bir dava.
Por enquanto estamos a processar uma empresa de helicópteros.
Bir helikopter şirketine dava açıyoruz.
Este caso é de direito civil.
Bu dava haksız suçlamayla ilgili.
Estás nervoso com o caso?
Dava mı gerdi?
Vamos dragar o lago, mas por agora, o caso está oficialmente encerrado.
Gölü arayacağız ama an itibariyle dava resmi olarak kapandı.
A multidão dava a sensação de anonimato o que permitia que o suspeito se movesse livremente.
Sadece 10 dakika. Bakın, her şeyi kitabına uygun yapmak isteriz.
Alguns eram muito bons, muito fiáveis.
Bazıları çok iyi, çok sağlam adamlardı. İki tanesi dava kapatmama yardımcı oldu.
O caso está morto, Donald.
Dava bitti, Donald.
Se você apresentar uma queixa, então terei que o reportar à Borns Tech, onde serei confrontado com um "porquê".
Eğer dava açarsanız, bunu Borns Tech'e bildirmek zorunda kalırım. Orada bana "neden" diye sorarlar.
Vou apresentar uma queixa no Tribunal Federal com uma teoria completamente diferente.
Federal mahkemede tamamen farklı bir teori ile dava açacağım.
Agora, se nada disto funcionar, tu só tens de me processar por negligência.
Eğer hiçbiri işe yaramazsa bana yolsuzluktan dava açarsın.
Tem que ter alguma coisa a ver com o caso.
Mutlaka dava ile bir alakası vardır.
Mas apresentei um novo caso no Tribunal Federal baseado na morte ao abrigo da Lei em Alto Mar.
Fakat Açık Deniz Yasası'na binaen federal mahkemede yeni bir dava açtım.
Eu preencho papéis, eu alego e faço acordos.
Dava açarım, savunurum, kazanırım.
Tu disseste que era para um caso, o que eu fiz.
Tek dava için dedin. Ben de tek davalığına buradaydım.
Este é a porra de um caso importante.
Burada gerçek bir dava var.
Mas então o caso ressurgiu no Tribunal Estatal.
Ama sonra dava yerel mahkemede yine açıldı.
Este caso precisa de desaparecer.
Bu dava bitmeli.
Por conseguinte, o caso é encerrado.
Bu sebeple dava düştü.
O caso está encerrado.
Dava düştü.