Translate.vc / portugués → turco / Déu
Déu traducir turco
41,360 traducción paralela
Este jantar deu-me muito trabalho.
Bu yemek için çok uğraştım.
O Baxter deu-Ihe espaço e ele começou a fumar.
Baxter, onu rahat bırakıyor ve orada kafayı bulmaya başladı.
É quando o parceiro de uma grávida ou mulher que deu à luz dá leite.
Hamile ya da yakın zamanda doğurmuş emziren kadının eşine olur.
A Estação Nacional de Meteorologia deu avisos de condições climáticas severas desta vez, e continuaremos a ter chuvas pesadas esta noite que continuam amanhã.
Kısaca sağanak yağış bu akşam ve yarın da etkisini sürdürmeye devam edecek.
É o caminho que Deus nos deu, querida, usa-o.
"Tanrı bizi bu yola yöneltti tatlım, kullansana işte."
Deu ordens para anular as defesas aéreas da Argélia sem pedir a minha permissão?
Cezayir hava savunma sistemini benim haberim olmadan devre dışı bırakma emrini verdiğini doğru mu?
O presidente deu a ordem.
- Başkan emri verdi.
Talvez chegue a negar que lhe deu apoio ou a pedir uma investigação.
Başta verdiğiniz desteği çekip olası bir soruşturma mı açacaksınız?
Deu-me um soco no meio dos olhos.
İki gözümün ortasına bir tane yapıştırdı.
- Ontem, uma jovem deu-me 500 dólares para vir aqui hoje a esta hora e entregar isto ao Angus MacGyver.
Angus MacGyver'a vermemi istedi.
Fizeram uma revista, e não deu em nada.
Güvenlik kontrolü yapmışlar ve boş çıkmış.
A fonte deu-nos isto.
Kaynak gizlice bunu bulmuş.
Ele já te deu uma boleia?
Seni hiç eve bıraktı mı?
A última sessão de quimioterapia deu cabo de mim.
Son kemo işimi bitirdi.
Por que não lhe deu as cassettes?
Kayıtları direkt verseydin ona.
O teu pai deu-te sempre tudo o que tu querias e um pouco mais ainda.
Baban her zaman istediğin her şeye sahip olman için uğraşırdı. Hatta gereğinden fazla.
O meu pai deu-a à minha mãe porque a amava.
Babam onu anneme vermişti çünkü onu çok seviyordu.
Deu-a à Regina, porque também a amava a ela.
Onu Regina'ya verdi çünkü onu da seviyordu.
Ele deu-mo.
Onu bana verdi.
Em agradecimento, ele deu o Vibranium ao Howard.
Minnettarlığını göstermek için Vibranyum'u Howard'a verdi.
"Quem te deu o melhor beijo?"
"Hayatının öpücüğünü kim verdi?"
Não, ninguém o deu legalmente para adoção.
Hayır, onu kimse resmi olarak terketmedi.
- Quem te deu esse relatório?
Ve bu raporu kim verdi?
Hoje, o H. Robert deu-me esse relatório.
Bugün, H. Robert bu raporu verdi.
A Helena deu-mo.
Helena verdi.
Não interessa o quão quente estavam os raios de sol quando deu à costa.
Sahile çıktığında vurduğunda güneşin ne kadar sıcak olduğu umurumda değil.
A minha esposa deu-me no Natal.
Eşim bana Noel hediyesi almıştı.
Você tem o que ela lhe deu.
Sende karısının sana verdiği şey var.
Sua paciente, aquela que me deu este cachecol, é quem você estava tentando ajudar?
Hani bana fularını veren bir hastan vardı ya... Yardım ettiğin kişi o mu?
É, bem, teu irmão não deu mesmo - uma boa primeira impressão.
Açıkçası kardeşinin bıraktığı ilk izlenim de harika değildi.
O teu irmão deu-se mal.
Kardeşin, işi batırdı.
Infelizmente, o Royce não me deu alternativa.
Ancak ne yazık ki Royce başka bir seçenek bırakmadı.
Já que o presidente deu a notícia a alguns governadores, pensei que seria melhor antecipar-me e contactei a minha investigadora.
Başkan valilerden bazılarına bunu sızdırdığı için erken başlayayım dedim, araştırmacımı aradım.
- Quem deu essa ordem?
- Kim demiş?
Mas deu-nos alguns nomes.
Ama bize bazı isimler verdi.
Quando melhorei, deu-me trabalho, um motivo para andar para a frente.
İyileştiğimde bana iş verdi, devam etmem için bir sebep.
Ele deu ao Omar horas de conselhos gratuitos, e o Omar ensinou-lhe cada passo da sua invenção.
Omar'a saatlerce fikir verdi ve Omar da icadının her adımını onunla paylaştı.
- A pista que o Ressler me deu?
- Ressler'ın yönlendirdiği iz?
- Estás a falar de quê? - Da pista que o Ressler me deu. Deu resultados.
Ressler'ın yönlendirdiği izden bir sonuç çıktı.
É o mesmo tempo que deu à Agente Navabi para conseguir o dinheiro.
Ajan Navabi'ye parayı bulmak için verdiği süre.
A polícia de Oakland deu-lhe os primeiros socorros até que os paramédicos chegassem lá
Oakland polisi, acil servis çalışanı gelene kadar ona ilk yardımı yapmıştı.
Ele deu-me instruções explícitas onde encontrar.
Nerede bulacağıma dair detaylı talimat verdi.
A morena, Lizzie, deu o numero dela.
Şu esmer kadın Lizzie, numarasını bıraktı. Senin aldığından emin olmamı söyledi.
Mas no entanto... a Renault deu-nos o Kadjar.
Ama bunun yerine, Renault... Kadjar'ı üretiyor.
- Isto deu.
- Bu işi gördü.
Para alguém que realmente deu o seu melhor com algo
Gerçekten en çok bir şeyle denenen biri için
- Isso deu certo?
Evet yaptım. - Bu senin için iyi oldu mu?
- Não, não deu
- Hayır yapmadı.
- Não deu?
- Oh, değil mi?
- Não, não deu.
- Hayır yapmadı.
Seu carro me deu febre do feno.
Arabanız saman nezlesi veriyor.