Translate.vc / portugués → turco / En
En traducir turco
262,042 traducción paralela
Usa vestidos de seda pura e de veludo, com mangas de balão e muitos folhos.
En iyi ipekten elbiseler giyer. Kadife elbisesinin kabarık kolları ve eteğinde fırfırları vardır.
Um dia, a princesa Cordelia chegou ao reino mais belo do mundo.
Bir gün Prenses Cordelia dünyanın en güzel krallığına ulaşır.
A honestidade é a melhor política.
Dürüstlük en doğru politikaymış.
Foi o pior dia de sempre.
Hayatımın en kötü günüydü.
Porque não somos diretos? "O dia está a correr-te mal?"
Neden hiç kimse "Merhaba, dünyanın en kötü gününü mü geçiriyorsun?" demez?
Ao menos bebe o leite, Ana.
En azından sütünü bitir Anne.
LA RUE AUBER MODAS, TECIDOS E ADEREÇOS
LA RUE AUBER EN SON MODA KUMAŞ VE MALZEMELER
Seguimos a última moda de Paris.
Paris'teki en son modayı takip ederiz.
Tudo o que eu mais gosto.
En sevdiğim iki şey bir arada.
Si vous m'en versez un peu plus.
S'il vous m'enverser un peu plus?
Sou bom nisto.
Bu yüzden en iyi oyuncu benim.
Andaste 20 anos grávida.
En az 20 yılın hamile geçti.
Vamos fazê-la da forma mais rebuscada que soubermos.
Öyleyse konuşabileceğimiz en dokunaklı dille konuşmalıyız.
É o meu melhor aluno.
O benim en iyi öğrencim.
Matthew Cuthbert, perdeste um botão da tua melhor camisa.
Matthew Cuthbert, en güzel pazar gömleğinin bir düğmesi eksik.
No crupe, o ar frio é o grande aliado do médico.
Kuşpalazı tedavisinde soğuk hava en etkili yöntemdir.
Sabes o que foi o melhor de adoecer?
Hastalanmanın en iyi yanı neydi biliyor musun?
Sabe o que foi o melhor?
En güzel yanı neydi biliyor musun?
Fica connosco pelo menos um mês.
En azından bir ay daha bizimle kalacak.
A melhor amiga dela.
Çok uzun zamandır en sevdiği arkadaşı.
... temos de garantir que esta tarte é a melhor que o Gilbert já provou.
... bunun Gilbert'ın yediği en iyi çoban turtası olması için elimizden geleni yapmamız gerek.
Quis proteger-nos, tirar o melhor partido de uma situação difícil.
Korumaya çalışıyordum. Bu kötü durumdan en az zararla kurtulmak için.
Vou dizer-lhe.
Hemen söylemek en iyisi.
Já conduziste um trenó?
En son ne zaman kızak kullandın?
É o bem mais precioso que alguma vez tive na vida.
Bu benim hayatım boyunca sahip olduğum, en çok sevdiğim şey.
É a história que ele conta sempre, meu.
Bu onun en iyi paylaşımı gibi bir şey dostum.
Devia ter-te dado ouvidos e contado a verdade.
Seni en baştan dinlemeli ve ona gerçeği söylemeliydim.
Os AA não me fazem muito bem.
Adsız Alkolikler en iyi hâlimi açığa çıkarmıyor.
E, por último, quem está sóbrio há menos de 24 horas?
En sonunda, kim 24 saatten daha az zamandır ayık?
Sim, eu amava-a e ela amava-me, mas ainda bem que ela se foi embora.
Evet, onu sevdim, o da beni sevdi ve gitmesi en iyisi oldu.
- Pelo menos, desta vez estás sozinho.
En azından bu defa yalnızsın.
Por isso mentiste a torto e a direito, traíste as pessoas que mais gostavam de ti e conseguiste o que achavas que querias.
Sen de sürekli yalan söyledin, en yakınına ihanet ettin ve şimdi de her zaman istediğini söylüyorsun.
É o melhor.
Yapılacak en doğru şey bu.
É o que tu fazes melhor.
Hadi ama senin için en iyisi bu.
O pior é que magoei as pessoas à minha volta.
En kötüsü de bana yakın insanlara zarar veriyorum.
Acho que esse nem é o teu maior problema.
En büyük sorununun bu olduğunu düşünmüyorum.
Por a ter roubado.
En başta üzerine konduğum için.
Mas no fim, ela estava errada, porque tu não estás sozinho. Tens razão.
Ama en nihayetinde yanılmış, çünkü yalnız değilsin.
Sabia que não devia ter contado que estamos a morar juntos.
Birlikte yaşadığımızdan bahsetmemizin yanlış olduğunu en başta biliyordum.
Talvez a pior discussão que já tivemos.
- En kötü kavgamız olabilir.
Não percebo como é que isso se tornou na vossa pior discussão.
O nasıl hayatınızın en kötü kavgasına dönüştü anlamadım.
Aqui diz que 80 % das mães pela primeira vez experienciam a tristeza com o bebé. E o melhor a fazer-se é dizer... que estão a fazer um bom trabalho.
Burada yeni annelerin yüzde sekseninin çocuğa üzüldüğünü ve en iyi çözümün onlara iyi gittikleri konusunda güven vermek olduğunu söylüyor.
Sim, descobri como adormecer a bebé.
Evet, en sonunda bebeği nasıl uyutacağımı buldum.
Dar-vos-ei a maior jóia da coroa de Agrabah.
Sana Agrabah'daki en değerli mücevheri veriyorum.
É a coisa mais difícil do mundo.
Bu dünyanın en zor şeyi.
A jóia da coroa de Agrabah dada livremente.
Agrabah'ın en değerli mücevheri, bedavaya verildi.
As melhores bebidas da cidade. Originais, artesanais e de ingredientes locais.
Kasabadaki en iyi içkiler... orijinal, ustalıkla yapılmış ve mümkün olduğunca yerel kaynaklar kullanılmış.
Pensei que o meu melhor amigo devia conhecer a minha miúda.
En iyi arkadaşımla en iyi kızımı tanıştırma zamanının geldiğini düşünüyorum.
Conhecer o melhor amigo, isso é sério.
En iyi arkadaşla tanışmak, işler ciddileşiyor.
E devias. Se o melhor amigo não gostar de ti, vais voltar a bater no teu próprio rabo.
Olmalısın da, eğer en iyi arkadaş senden hoşlanmazsa, kendi kıçını tokatlamaya dönersin.
Tive um namorado que me apresentou ao melhor amigo dele, depois casaram-se.
Beni, en iyi arkadaşıyla tanıştıran bir erkek arkadaşım vardı, sonra onunla evlendi.