Translate.vc / portugués → turco / Entaõ
Entaõ traducir turco
1,642 traducción paralela
Entao como sabes da Jolinar?
O zaman Jolinar'ı nereden biliyorsun?
Entao porquê odia-la tanto?
O zaman neden bu kadar nefret ediyorsun?
Mas, entao, quem raio e que nos mandamos ir para casa?
Az önce biz kimi eve gönderdik?
Entao, tambem deve ser estranho.
O zaman sen de garipsin.
Bom, entao, vamos levar isto para a Terra.
Pekala, o zaman, sadece bu şeyi alıp Dünya'ya götürelim.
Estas a dizer-me, entao, que isto so vai piorar?
Yani bana bunun gittikçe daha da kötü olacağını mı söylüyorsun?
Entao, como faço?
Peki nasıl yaparım?
Entao... tenho o pressentimento que lutou no Golfo.
Pekala, sanırım Körfez'de savaştın.
Nao coopera, entao?
Yani işbirliğini yapmayacaksın, öyle mi?
Entao, volte a programar para desbloquea-lo.
O halde tekrar programla ki engellemesin.
Nao, nao faria porque entao nao seria melhor do que os Goa'uid.
Hayır, yapmazdım çünkü bu durumda Goa'uld'lardan daha iyi biri olamazdım.
Entao, querido, que achas de um diazito no Spa comigo na Segunda?
Tatlım, pazartesi benimle güzellik salonuna gelmeye ne dersin?
Entao... quando é que vai ver a minha esfera de berilio?
Eee... Ne zaman gelip benim berilyum küremi göreceksin?
Entao, que o traz a Nova lorque?
Peki seni New York'a getiren nedir?
- Entao, é um perigo para ti.
- O halde senin için bir tehlike.
Entao, porque consigo ler os teus pensamentos?
Niye düşüncelerini okuyorum açıkla o zaman.
Entao nao precisas de mim, mas eu preciso que me ajudes a encontrar o meu pai.
Peki, demek ki sen bana muhtaç değilsin, ama babamı bulmak için ben sana muhtacım.
- Entáo diz-me.
- Ne söyleyebilirsin?
Entao, Malcolm, Por que brincar é um problema?
Peki, Malcolm, oynamak niye sorun olsun?
- me faz entao!
Sustur hadi!
vou fazer entao
Seni düzelteceğim- -
entao sou o esquisito do show dos esquisitos?
Yani ben kaçıklar şovunun ucubesiyim?
Entao, amplia. Ali.
- Şu görüntüyü..... yakınlaştır.
Entao, terei conseguido localiza-lo.
Böylece onu nereye gönderdiğini tespit konusunda başarılı olmuş olurum.
Entao, levem-me la.
- O halde beni oraya götürün.
Entao, afastamo-lo do nível 28.
- Öyleyse onu 28. seviyeden uzak tutarız.
Entao, tambem nao nos pode la levar...
Yani bizi de oraya tekrar götüremezsin.
Entao... isto disse-lhe alguma coisa?
Öyleyse... sana bir şey ifade ediyor mu?
O que queres que eu faça, entao?
Yani, ne yapmamı istiyorsun?
Entao, nao foi só a caveira que fez isto, foi a ligaçao dela com a caverna?
Öyleyse kafatası tek başına bu işten sorumlu değil. Mağara ile bağlantısı var gibi?
Entao e isto que tens feito nos últimos anos?
Yani şu son bir kaç yılda yaptığınız iş bu mu?
Entao, atras daquilo esta outro mundo.
Ve, bunun arkasında ne var,..... başka bir dünya mı?
- Entao, sao bem-vindos.
O halde buraya hoş geldiniz.
Entao, Martin Lloyd quebrou o acordo de segurança.
- O halde Martin güvenliğinizi delmiş.
- Entao amanha temos 46 extras.
- Tamam, o halde yarına 46 figüran var.
Entao, três tiros desintegram-nos.
- O zaman üç atış onları parçalara ayırır.
Entao, por que nao estao os alienígenas de camuflado?
Peki neden uzaylılar hiç kamuflajlı değil?
Entao, por que nao caio pelo chao abaixo?
O halde, neden zeminden içeri düşmüyorum?
Entao, o que se faz para o coronel Danning passar o guarda gigante?
Ama o zaman Albay Danning uzaylı dev nöbetçiyi nasıl geçecek?
- E entao?
- Eee?
- Entao, como sei tudo isso?
- O halde, bunu nereden biliyorum?
Esta bem, entao, tu ficas aqui...
Tamam. O halde... sen orada duruyorsun.
Entao, o que achas?
Ne düşünüyorsun?
Entao ele nao pode ter sido o meu avo.
O zaman benim büyükbabam olamaz ki.
Entao o que posso fazer por si?
Size ne getireyim?
É bom. Entao está bem.
Tamam o zaman.
Entao está bem, volto já.
Tamam, birazdan getiriyorum.
Entao, lá vai ele pelo mar fora sozinho, no seu barquito e encontra o Dennis.
Sonra hazırlanıp kendi başına denize açıldı ve Dennis'i bulup getirdi.
"Noticias de barcos". E, entao o acidente de mota?
Peki ya motosiklet kazasına ne oldu?
Entao houve 1 dia que eles foram longe demais, eles... pregaram 1 homem a uma árvore e eles cortaram-lhe o nariz para atraírem os insectos que, que o comeram vivo.
Bir gün çok ileriye gittiler ve bir adamı ağaca çivilediler. Sonra da burnunu kestiler. Bunu sinekler ve haşereler gelip onu canlı canlı yesinler diye yaptılar.
Entao o que estás aqui a fazer?
O zaman burada ne yapıyoruz?