Translate.vc / portugués → turco / Estado
Estado traducir turco
36,350 traducción paralela
Sabemos qual é o estado do rapaz no Michigan?
Michigan'daki çocuğun durumu nasılmış?
Temos um adolescente em estado crítico.
Üzerine bir de ağır yaralı bir genç eklendi.
Tinha estado na guerra e sabia o que era preciso para nos pôr em forma e sermos melhores do que éramos.
Savaşta bulunmuştu, forma girmemiz ve daha iyi olmamız için yapmamız gerekenleri biliyordu.
Somos um grupo odiado em todo o estado e eu consigo viver com isso.
Eyalette nefret edilen bir ekibiz ve bunu sorun etmiyorum.
Alguém não tinha diploma de liceu do estado do Mississippi, por isso, ou perdem os pontos dos dois primeiros jogos, dão-nos a vitória e voltamos ao primeiro lugar ou abdicam do resto da época deles.
Birinin lise diploması Mississippi Eyaleti'nden değilmiş ya ilk iki maçlarında hükmen yenildiklerini ilan edip yenilmezlik serimizi iade ederek bizi bir numara yapacaklar... OYUN KURUCU... ya da sezonun geri kalanında hükmen yenik sayılacaklar.
Ele tem estado em baixo por causa do joelho. Anda triste.
Dizinden dolayı biraz morali bozuk, üzgün.
Nas últimas duas semanas, a Nikki tem estado na tua cabeça.
Iki haftadır aklında Nikki var. FBI'ın elinden kaçtığından beri, leyla gibisin
Desde que escapou ao FBI que tens estado ausente. E tenho de ser honesto contigo, se vou fazer o meu trabalho. Preciso do meu parceiro de volta.
Ve dürüst olmam gerekirse, işimi yapmak için partnerime ihtiyacım var.
Não temos muitos amigos no estado, mas posso ligar ao gabinete do procurador-geral...
Hükûmet içinde pek dostumuz yok ama Adalet Bakanlığı'ndan birilerini...
O lugar do MacLeish vazio no Estado da União? Ele mentiu-me.
Ulusa sesleniş sırasında MacLeish'in boş koltuğu.
O estado do Michigan não está aberto ao Tom Kirkman, ao seu pessoal, ao avião e muito menos à sua presidência.
Michigan eyaletinin kapıları Tom Kirkman'a, onun personeline, uçağına ve başkanlığına kapalıdır.
Esta foi tirada durante o Estado da União.
Bu resim, ulusa sesleniş konuşması esnasında çekilmiş.
Como governador eleito deste estado, tenho o dever de proteger os seus cidadãos.
Bu yüce eyaletin seçilmiş valisi olarak vatandaşlarımı korumak vazifemdir.
Declaras estado de emergência no Michigan.
Michigan'da olağanüstü hâl ilan etmekle başlayacaksın.
É um Chefe do Estado-Maior Conjunto do Gabinete da Guarda Nacional.
Ulusal Muhafız Teşkilatı Genelkurmay Başkanı.
Se deixar o Governador Royce criar um estado policial, como impeço os outros 49 governadores de fazer o mesmo?
Vali Royce'un bir polis devleti kurmasına izin verirsem diğer 49 valinin aynı şeyi yapmasına nasıl engel olacağım?
Os pobres homens e mulheres que estavam presentes no Estado da União confiaram no governo federal para os manter em segurança.
Ulusa sesleniş konuşmasına katılan bahtsız dostlarımız kendilerini federal hükûmete emanet etmişlerdi.
Não teremos um caso idêntico ao de Selma ou ao do Estado de Kent?
Selma ya da Kent Üniversitesi'ne dönüşmesine ne kadar kaldı?
Porque tem estado a ver esta série televisiva sobre médicos
Doktorlarla ilgili olan TV programını izledim ve sorun olmadığından eminim.
Tenho estado a trabalhar. Pois.
Çalışıyordum.
Temos estado a estudar o seu amigo.
Arkadaşın üzerinde çalışıyorduk.
- Eu deveria ter lá estado...
- Yanında olmalıydım.
Fico muito contente que ele tenha lá estado para te ajudar, Alex.
Yardımına geldiği için çok mutluyum Alex.
- Então, tens estado em Storybrooke? Todo este tempo?
Yani bunca zaman Storybrooke'daydın?
Onde têm estado a lutar?
Nerelerde savaştın?
o Lincoln, o Vice-presidente Johnson, o Secretário de Estado Seward e o General Grant.
Lincoln, Başkan Yardımcısı Johnson, Dışişleri Bakanı Seward, ve General Grant.
Agora, por favor... vais salvar o Secretário de Estado Seward?
Şimdi, lütfen. Dışişleri Bakanı Seward'ı kurtaracak mısın?
E o meu agente da condicional, a minha mãe, o conselheiro, e o estado Rhode Island que disseram que eu nunca iria à universidade.
Gelmeyi çok isteriz. Değil mi, ortak?
O Secretário de Estado aceitou o meu pedido.
Kardinal Devlet Sekreteri talebimi kabul etti.
Antes de ir, se quiser, pode despedir-se do cardeal Secretário de Estado.
Gitmeden, eğer istersen Kardinal Devlet Sekreteri'ne veda edebilirsin.
Deve ter lá estado dias.
Günlerdir orada olmalı.
Tenho estado a lidar com isto da maneira errada. A tentar colocar os Encantados uns contra os outros.
Charmingleri birbirine düşürme işini tamamen yanlış şekilde yapıyorum.
O mais forte da cidade, na verdade, do estado.
Şehirdeki en güçlü maldır. Aslında bütün ülkedeki en güçlü mal.
- Tens que abandonar o estado.
- Eyaleti terk etmek zorundasın.
Saiu de lá. Foi para o outro lado do Estado.
Eyaletin diğer tarafına kaçmış.
Tenho que admitir, fiquei algo surpreendido pelo seu contacto. Não sabia qual era o estado do nosso relacionamento.
İtiraf edeyim mesaj attman beni şaşırttı, aramızın iyi olduğunu pek bilmiyordum.
Desde o salto temporal que o Flynn tem estado sempre à nossa frente. Estou farto disso.
Kalkıştan itibaren Flynn hep beş adım önümüzde oldu.
E se acontecer um terramoto e todo o estado da Califórnia deslizar para o oceano?
Peki ya bütün Kaliforniya'da büyük bir deprem olsa ve eyalet okyanusa kaysa.
Tenho estado um pouco distraído.
Son zamanlarda biraz dikkatim dağınık.
Será que te posso contar uma das minhas mais profundas fantasias sexuais. Deixa-me só arrotar pelo nariz durante um segundo, tenho estado a beber água de Seltz. Muito bem.
Ya sana en sevdiğim seks fantazimi söylesem nasıl olur?
Queres dizer... que tens estado a trabalhar para a Tricia?
Yani Tricia için çalışarak mı?
Sabe, tenho estado a pensar na maneira como os dois nos apaixonámos tão depressa por esta senhora, e sem nenhuma razão aparente?
Düşünüyordum da. Bu kadına karşı beraber iş tutmamızın sence bir sebebi olmalı değil mi?
Graças a esta batalha, existe o Estado do Texas.
Bu çarpışma yüzünden Teksas diye bir eyalet var.
O Almirante Chernow, novo Chefe do Estado-Maior Conjunto.
Seth, Amiral Chernow ile tanıştın mı? Yeni Genelkurmay Başkanı.
Num dia, despede o Chefe do Estado-Maior Conjunto e manda prender um governador.
Bir gün içerisinde Genel Kurmay Başkanı'nı kovdunuz. Görev başında bir valiyi tutuklattınız.
Durante o Estado da Nação, o Capitólio explodiu e todos morreram.
Yıllık Ulusa Sesleniş Konuşması'nda Hükümet Binası patlatıIdı, herkes öldü.
Quero saber por que ele não declarou estado de emergência.
Neden hala olağanüstü hal ilan etmediğini anlamaya çalışıyorum.
Ele é do Departamento do Estado e coordena ajudas pela África.
Afrika boynuzu boyunca yardım girişimi koordine eden bir Dışişleri Bakanlığı çalışanı.
E o trabalho de Charles no Departamento de Estado é um disfarce clássico da CIA.
Ve Charles Kessler'ın Dışişleri Bakanlığı işi klasik CIA kılıfı.
Querido, é para a peça em que tens estado a trabalhar?
Hayatim. Üzerinde çalistigin oyun için mi?
Qual é o estado dele?
- Durumu nasıI?