Translate.vc / portugués → turco / Estâo
Estâo traducir turco
36 traducción paralela
Parece que estâo a tentar roubar-Ihe uns palácios.
- Evet, gitti. Sanırım birileri, birkaç sarayını ele geçirmeye çalışıyormuş.
Estâo.
Evet.
Os animais estão bem? Sim, estâo.
Hayvanların durumu iyi mi?
Sei que estâo todos com pressa, esta manhâ, mas talvez pudéssemos conversar.
Bu sabah herkesin acelesi olduğunu biliyorum ama belki de bir iki kelime konuşabiliriz diye düşünmüştüm.
Acha que eles estâo a arriscar-se?
Başka erkekler onların aklını çeler mi diyorsun?
Pablo Esta gente diz que estâo fazendo a primeira Revoluçâo Socialista de América...
Amerika'daki ilk Sosyalist Devrimi yaptıklarını söylüyorlar.
O que acontece é que eu nâo lhe posso conseguir o motor selado, isso é você que tem que ver como o consegue, porque as coisas nâo estâo como antes...
Sana bütün bir parça bulamam. Kendin bulmak zorunda kalacaksın. - Artık işler eskisi gibi değil.
Mas na divisão do trabalho moral, o assassino recrutado permite, por outra parte, a existência daqueles que nâo estâo em contato direto com a morte e podem sustentar, como indivíduos isolados, as suas almas limpas.
Ama iş paylaşımında kiralık katiller ölümle doğrudan temas halinde olmayanların varlığını sürdürürken, bireysel olarak da kendi vicdanlarını temiz tuttuklarını düşünüyorlar.
Nâo posso, estâo me aplicando algumas injeções para os nervos, olha.
- Neden bir şeyler içmiyorsun? - Yapamam. Sinirlerim için iğne vuruluyorum.
Bom, agora toca ao advogado do diabo, aquele que leva as dúvidas também sobre as dúvidas e que lhes pergunta : mas, senhores, nâo percebem que as palavras que estâo empregando :
Amerikan yaşam tarzı. Büyük beyaz Amerika rüyası. Şimdi söz şüphe üstüne şüphe yığan ve size bir sorusu olacak şeytanın avukatında.
Bem, vejo que estâo animados.
Hepinizi çok neşeli görüyorum.
- Estâo quase terminados.
- Neredeyse bitmek üzere.
Creio que estâo a pensar por que vos chamei.
Sizleri buraya neden çağırdığımı merak ediyorsunuz sanırım.
Và Ià, estâo a distorcer as minhas palavras.
Hayır, hayır sözlerimi çarpıtıyorsun.
Estâo a ser levados de Cape para Houston!
Houston'dan Cape Town'a uçuyorlar!
Estâo todos no avião!
Şu anda hepsi uçakta!
Estâo no avião todos juntos!
Hep birlikte uçaktalar işte lanet olası!
Estâo tão longe. A luz demora mais de 20 min. para chegar atè vós.
" O kadar uzaktasınız ki Işığın bulunduğunuz yerden buraya ulaşması, 20 dakikadan fazla sürüyor.
Estâo num tempo diferente do nosso, no futuro.
Bizden farklı bir zamandasınız şimdi gelecektesiniz.
Devem saber o que estâo a fazer.
Yaptıkları işi biliyor olmalılar.
Bom, deram-Ihe o papel de Wendy na peca da escola. Estâo a representar o Peter Pan.
Okul piyesinde Wendy rolünü aldı Peter Pan'ı oynuyorlar.
- Estâo um pouco desviados do alvo.
- Hedeften biraz sapmış haldeler.
- Como estâo os miúdos?
- Çocuklar nasıl?
- Estâo bem.
- İyiler.
Nâo encontro a maneira adequada para expressar a nossa gratidão a estes homens pois jà nâo estâo entre nòs.
Bu üç adam için duyduğumuz minnettarlığı anlatabilmek için hiçbir yol bulamıyorum çünkü onlar artık aramızda değil.
Estâo malucos?
Deli misiniz siz?
Estâo quase.
Çok yaklaştınız.
Estâo os dois de postiço.
İkiniz de peruk kullanıyorsunuz.
Aonde é que eles estâo, a propósito?
Bu arada onlar nerede?
Estâo brigando?
Kavga mı ediyorsunuz?
Cá entre nós, estâo tramando algo.
Bana sorarsan, gizli gizli yürütülen bir hazırlık var.
Estâo todos correndo na direçâo do forte.
Herkes ormana doğru koşuyor.
O que estâo esperando?
Ne bekliyorsunuz?
- Estâo a gritar, clamando :
- Çığlık atıyorlar, bağırıyorlar.
Estâo-me a ouvir?
Anladınız mı?
Por um lado, que se lixem, por outro, BOA SORTE COM A BESTA. NÓS AJUDÁVAMOS, MAS ESTÂO CONDENADOS.
Öyleyse bunu yazıyorum, çünkü fazla bir şey bilmiyorum, ama bu hikayenin kahramanı olduğumu biliyorum.