Translate.vc / portugués → turco / Fé
Fé traducir turco
8,751 traducción paralela
- Tenho fé de que a França consegue suportar a ausência temporária de tropas assim como o custo em ouro de as mandar.
- İnanıyorum ki askerlerinin geçici yokluğuna ve bu duruma harcanan altınlara rağmen ayakta durmaya devam edecektir.
Homem de pouca fé.
- Biraz inancın olsun.
Há sempre uma escolha, e, às vezes, essa escolha é tão difícil que é um salto... Um salto de fé de um tolo.
Her zaman bir seçenek vardır, ve bazen bu seçenek o kadar zordur ki... aptalca bir seçim yapılır.
E deixem-me dizer-lhes, é aqui que entra a fé.
Ve bir şey diyeyim, inancımız da asıl burada ortaya çıkıyor işte.
A fé ajuda-nos a ver a Sua mensagem nas nossas próprias vidas.
İnanç bize kendi yaşamlarımızda onun mesajlarını görmemize yardım eder.
Tenho fé.
Benim inancım var.
E a fé dela nele... Juntou-nos, a mim e ao Damon, novamente, e, sim, eu...
Ona olan inancı Damon ve beni yeniden bir araya getirdi.
Pareceis ter muita fé em que eles me seguirão
Beni takip edeceklerine dair
E como prova de boa fé...
İyi niyetimin bir göstergesi olarak da..
Estou a dizer... que tenho fé em ti, Booth.
Diyorum ki ; sana inancım var, Booth.
A coisa em que tinhas fé era amor.
Sen, sevgiye inanıyorsun.
Por isso quero que amanhã tragam o vosso mais recente salário para que eu possa igualá-lo em boa fé.
İşte bu yüzden yarın son maaş bordronuzu getirmenizi istiyorum ki düzgünce karşılayabileyim.
Não, Walter, nunca tive muita fé nos números.
Bilirsin Walter, sayilara pek bel baglamam.
Não percas a fé.
Umudunu kaybetme.
Acho que a isso se chama um ato de fé.
Galiba ona bu yüzden inanç sıçraması diyorlar.
E durante esse tempo, a agente Dana Scully... Teve a sua fé testada.
Bu süre boyunca Ajan Dana Scully'nin de inancı sınandı.
Mas Jamal Al-Fayeed só fortaleceu a minha fé.
Ama Jamal Al Fayeed ancak inancımı güçlendirebildi.
A nossa decisão de defender o nosso país é tão inabalável como a nossa fé em Deus.
Ülkemizi savunma kararlılığımız, Allah'a olan inancımız kadar sarsılmazdır.
O meu pai era reverendo e eu fui criado na fé, mas consinto todos as crenças na minha igreja.
Babam papazdı, inanç içerisinde büyüdüm, ama her inanışa kilisemde yer veririm.
O James e o Winn acreditam em mim, mas... Preciso da tua fé, Alex.
James ve Winn de bana inanıyor, ama benim senin inancına ihtiyacım var, Alex.
Quando perguntei à minha mãe porque é que elas nunca se entendiam, ela disse... que era porque a Astra não tinha fé nas pessoas.
Anneme neden geçinemediklerini sorduğumda Astra'nın insanlara inancı olmadığı için olduğunu söylerdi.
Querias saber se tenho fé em ti.
Sana inancım olup olmadığını bilmek istedin.
Michael, tem a sua fé.
Michael, inançlıdır.
Todos os refugiados espirituais que sentiam que a sua fé imperfeita tinha mandado embora o nosso Pai.
Çatlak imanlarının, babamızı def ettiğini düşünen bütün manevi mülteciler tarafından.
Assim decidiu-se que precisávamos de uma nova fé, uma nova forma de comunicar com Ele.
Biz de, onunla iletişime geçmek için yeni bir imana, yeni bir yönteme ihtiyacımızın olduğuna karar verdik.
A nossa fé em Deus é a razão de tudo.
Tanrıya imanımız her şeyin sebebidir.
- A fé é inútil neste mundo.
- İman bu dünyada geçersiz bir kelimedir.
Está claro que não acredita na nossa fé.
İmanımıza inanmadığın açık.
Pode estar a lutar contra a sua fé, mas nós não com a nossa.
Senin imanın sağlam olmayabilir ama bizim imanımız sağlam.
Laurel, a sua fé é algo que eu admiro.
Laurel, imanın hayran olduğum bir şey.
Tenho fé, porque Ele queria que eu viesse aqui para encontrar o que perdi, para encontrá-la.
Benim imanım var çünkü beni buraya gelip, kaybettiğim bir şeyi, seni bulmamı istedi.
A fé ajuda as crianças a dormir à noite, mas não vai ajudar-me a proteger a minha cidade.
İman, gece çocukların uyumasına yardım eder ama şehri korumamda bana yardım etmez.
A Inteligência Militar diz que temos um grande grupo de Defensores da Fé à nossa frente.
Aldığımız bilgiye göre önümüzde büyük bir Ansar Dine topluluğu var.
Todos os membros da Força de Intervenção 24, a mesma unidade que recentemente matou o líder da Al-Qaeda Abdule Abbas, foram tragicamente emboscados e mortos pelo grupo Islâmico Extremista Defensores da Fé de madrugada.
Kısa bir süre önce El Kaide lideri Abdul Abbas'ı öldüren 24. Birlik'in bütün üyeleri radikal islamcı Ansar Dine tarafından şafak vaktinde trajik bir şekilde pusuya düşürüp öldürüldü.
Os Defensores da Fé estão a vir pela americana.
- Ansar Dine Amerikalıyı almaya geliyor.
Vou esconder-me no meio deles até termos passado Defensores da Fé.
Ansar Dine'yi geçene kadar aralarında saklanacağım.
Não era suposto venderes-me aos Defensores da Fé?
Beni Ansar Dine'ye satmanız gerekmiyor mu?
Então e quando os Defensores da Fé me encontrarem, o que achas que lhes vou dizer?
Ansar Dine beni bulunca onlara ne söyleyeceğimi sanıyorsun?
Os Defensores da Fé.
Ansar Dine.
Os Defensores da Fé odeiam os Tuaregue.
Ansar Dine, Tuareg'i hiç sevmez.
Por favor! Eu quero juntar-me aos Defensores da Fé!
Lütfen, Ansar Dine'e katılmak istiyorum.
Partilhar a minha experiência, a minha força, a minha fé, com quem está a dar os primeiros passos nesta estrada chamada...
Tecrübemi, gücümü, umudumu, insanlarla paylaşma vakti zamanı. Onlar ki daha ilk adımlarını atıyorlar bizlerin aramızda şey olarak adlandırdığı yola...
Espera, é verdade, tu... perdeste a tua fé.
Ah evet. Aynen. Sen imanını kaybetmiştin.
É irónico que quando os anjos desceram do céu com provas concretas da existência de Deus, tu tenhas perdido a tua fé.
Melekler cennetten Tanrının somut kanıtıyla inerken, senin imanını kaybetmen çok ironik bence.
Consegues encontrar uma centelha dessa fé que em tempos ardeu no teu coração?
Bir keresinde kalbinde yanan o imandan şimdi hiç kıvılcım bulabiliyor musun?
Tenho fé em ti, Peter.
Sana inancım tam, Peter.
Todos devemos ter fé em algo, srta. Crain.
Hepimizin bir şeylere inancı olması gerekir Bayan Crain.
- Fé, quer dizer.
- İman mı?
- Sim, fé.
- Evet, iman.
"Fe".
Fe.
Tenho fé em ti, Alex.
Sana inancım tam, Alex.