Translate.vc / portugués → turco / Gm
Gm traducir turco
403 traducción paralela
Para Munique? Tem de haver algum engano. Não, não há!
Eğer beni GM konserine davet ederseniz, sizinle ödeşiriz.
Tu ligaste para Munique?
Biz artık GM değiliz.
Bem, se me convidares para o próximo concerto dos Gemen ficamos quites.
Eğer beni GM konserine davet ederseniz, sizinle ödeşiriz.
Já não somos os Gemen.
Biz artık GM değiliz.
Um novo relatório sobre a GM e uma reunião sobre protecção de acções, amanhã às 7.00.
GM üzerine yeni rapor ve emniyet hissesi hakkında konferans görüşme yarın sabah 7'de ofisimde.
Fabricávamos Cadillacs, Buicks e carroçarias Fisher... Camiões da GM, Chevrolets e velas de automóvel AC.
Cadillac'lar, Buick'ler, Fisher şasileri GM marka kamyonlar, Chevrolet'ler, ve AC Bujileri üretirdik.
Para o pessoal da General Motors no seu 50ésimo aniversário.
GM çalışanları, şirketin 50. yılı nedeniyle doğum günü partisi veriyor.
A promessa do futuro é a nota principal lançada pelo presidente da GM, Harlow Curtis.
Geleceğimiz, GM başkanı Harlow Curtis'in fikirleriyle yoğrularak şekilleniyor.
O meu pai trabalhou na linha de montagem das velas AC na GM, em Flint, durante 33 anos.
Babam, 33 yıldır AC Bujileri'nin üretim bandında çalışıyordu.
Na verdade, quando cresci, descobri que toda a minha família tinha trabalhado na GM :
Büyüdükçe bütün ailemin GM için çalıştığını öğrendim.
Umas horas antes do final do ano de 1936... ele e milhares de outros trabalhadores da GM tomaram possa das fábricas de Flint... e barricaram-se lá dentro, ficando por lá durante 44 dias.
1936 yılının bitimine birkaç saat kala binlerce işçiyle birlikte GM'nin Flint'teki fabrikalarını ele geçirip kendilerini içeri kapatmışlar ve 44 gün boyunca oturma eylemi yapmışlar.
A 11 de Fevereiro de 1937, A General Motors cedeu... e a União dos Trabalhadores do ramo automóvel nasceu.
GM, 11 Şubat 1937'de pes etmiş ve Otomobil işçileri Sendikası doğmuş.
Os empregados da GM têm feito grandes avanços.
GM çalışanları büyük ilerlemelere imza atmışlardır.
A General Motors era a companhia mais rica do mundo... e fechava fábricas enquanto facturava milhões.
GM, dünyanın en çok kazanan şirketiydi ve milyarlarca dolar kâr eden fabrikalarını kapatıyordu.
Era o Presidente da General Motors, Roger Smith.
Karşınızda GM Yönetim Kurulu Başkanı Roger Smith.
Este estava para ser o primeiro de muitos despedimentos em Flint... O ultimo dia para a fábrica da General Motors.
Görüntüler, Flint'te arkası gelecek olan fabrika kapatmalarının GM Kamyonları fabrikasında çekildi...
O melhor que Michigan e a General Motors podem fazer é livrarem-se do Roger Smith... e de todos os outros.
Michigan'ın ve GM'in yapabileceği en güzel şey Roger Smith'ten ve diğer baş belalarından kurtulmaktır.
Esta parecia ser a ideia consensual... que os trabalhadores da General Motors, tinham acerca do presidente, Roger Smith.
Konuştuğum bütün GM çalışanları fikir birliği etmişçesine Roger Smith hakkında bunları düşünüyordu.
Havia, em Flint, aqueles que tinham opinião diferente... como o Tom Kay, um porta-voz da General Motors.
Flint sınırları dâhilinde bu şekilde düşünmeyenler de vardı. GM sözcüsü ve lobi faaliyetleri sorumlusu Tom Kay gibi.
Então voltei para Flint para mais aconselhamento do porta-voz da GM, Tom Kay.
Ben de Flint'e dönüp GM lobi sorumlusu Tom Kay'den biraz destek aldım.
Tinha sido despedido da GM 5 vezes em 5 anos.
Son 5 yılda GM tarafından 5 kez işten çıkarılmıştı.
Entretanto, os mais afortunados organizavam a sua festa Great Gatsby anual... em casa de uma das famílias fundadoras da GM.
Bu arada Flint'in daha şanslı insanları GM'in kurucularının birinin evinde yıllık Gatspy partilerini verdiler.
Um tipo que contratei para explorar e encarregar-se do gado, Sr.
İzcilikten ve canlı hayvanlardan sorumlu olarak işe aldığm kişi.
Quer saber porque deitamos água no solo.
Niye bizim toprağı suladığmızı bilmek istiyor.
O Stark está a ganhar popularidade.
Stark kabına sığmıyor.
E havia um buraco sob uma árvore, onde puseste um monte de folhas para eu me deitar.
Bir ağacın altında çukur vardı. Üzerine uzanmam için yaprakları yığmıştın.
Não é dissimulação aparecer numa parada.
Hiç böyle sinsice davranmamıştı. Bir kortejde apaçık görünmek pek sinsiliğe sığmıyor.
- Não fiz o que me ordenaria a fazer?
- Bana yaptığmı söylediğin şeyi yapmadım mı?
- Um verdadeiro arsenal.
Buraya oldukça fazla cephane yığmışlar.
E toda a nossa infância cabe numa caixinha enferrujada.
Ve çocukluğun, ne kaldıysa geriye,.. .. küçük tozlu bir kutuya sığmıştır.
Que grande pilha vocês fizeram!
Vay, amma da çok odun yığmışsınız!
Vocês os dois parecem-me estar com os azeites.
Bu sabah ikiniz de kabınıza sığmıyorsunuz.
No Outono de 1940, enviou 250 mil soldados para a vizinha Líbia e mais 300 mil para a Etiópia.
1940'ın sonbaharında, Mısır'ın komşusu Libya'ya, 250.000 kişilik bir kuvvet yığmıştı. Etiyopya'ya da 300.000 kişi göndermişti.
Uma rosa vermelha.
Kığmızı biğ gül.
E A ORQUESTRA DE JIMMY DOYLE TERCEIRA SEMANA
# Trompet sesleri geliyor. # İçim içime sığmıyor...
Vibro de novo ao apostar no amor.
# İçim içime sığmıyor... # Aşık mı oluyorum ne?
Meu sangue ferve.
Kanım damarlarıma sığmıyor...
É muito nervosa, enérgica, misteriosa.
Çok heyecanlı, istekli, ele avuca sığmıyor.
És tão esperta Lillian, não se pode ludibriar o passado.
Belki de çok zekiyim ve tüm düşünceler kafama sığmıyor.
Tinha-as preparado antecipadamente.
# Çiftliğimde bir kenara düzenli olarak yığmıştım.
Ela não cabe na ambulância.
- Cankurtara sığmıyordu.
Não é nada, relativamente àquilo que me pagam.
Aldğığm paraya bakarsan yaptığım hiçbir şey
Mal podes esperar, não é?
İçin içine sığmıyor, değil mi?
Olhe para ele. Está ansioso.
İçi içine sığmıyor.
- Juntou um enorme exército.
- Büyük bir ordu yığmışsın.
Quando comecei, não entrava nestas roupas.
Koşmaya başlamadan önce bu giysilere sığmıyordum.
Às vezes, tem mais olhos que barriga. "
Bazen ayakları ayakkabılarına sığmıyor. "
Não conseguirei viver comigo mesma.
İçim içime sığmıyor.
Jeff Wode está-se a sentir melhor... e agora está preparado para voltar à sociedade... e começar a sacudir o seu meio.
"Jeff Wode artık daha iyi... topluma dönmeye hazır ve içi içine sığmıyor."
Supõe que, um dia, essa orelha se fechava e o teu dedo nunca mais cabia lá dentro?
Düşün ki bir gün kulağın daraldı ve parmağın artık içine sığmıyor.
O que pensas que eu estou a fazer?
Ne yaptığmı zannediyorsun?