Translate.vc / portugués → turco / Golden
Golden traducir turco
928 traducción paralela
Fui rebitador na Ponte Golden Gate.
Golden Gate köprüsünde kaynakçıydım.
Espalhadas das colinas de Bangor à Golden Gate... - Deixa-me ver a lista.
Bangor'un çamlı tepelerinden Golden Gate'e kadar Pittsburgh ve Chicago da var...
No túnel que leva a ponte Golden Gate.
Golden Gate Köprüsü'ne giden tüneldeyiz.
Dois homens estão na ponte Golden Gate.
Dinle bak, bir zamanlar iki adam, Golden Gate Köprüsü'nün ortasında durmuştu.
Continuando com a política do Golden Garter de se esforçar para trazer a Deadwood o melhor em entretenimento sem olhar a despesas é o meu maior prazer apresentar-lhes agora essa estrela adorável, esse brinde de Nova York, Miss Francis Fryer!
Deadwood'a en iyi eğlenceyi getirmeye çalışan... Altın Jartiyer'in politikasına uygun olarak... neye mal olursa olsun... New York'un en çok alkışlanan sevgili yıldızını...
Deadwood City não é nenhuma Chicago e o Golden Garter não é um grande teatro como este mas eles a querem muito, e eu lhes prometi que você iria.
Deadwood City, Şikago'ya benzemez... ve Altın Jartiyer bunun kadar büyük bir tiyatro değildir... fakat onlar sizi mutlaka istiyorlar ve sizi götüreceğime söz verdim.
Ha aqui um homem que ja viu esse monstro!
Yanımda, Golden Arrow'da denize açılmış, ve geri dönerek olanları bize anlatacak bir adam var.
Bem-vindo ao Gallagher's Golden Pheasant Room.
Gallagher'ın Altın Sülün Odası'na hoş geldiniz.
E agora, para apresentar o nosso convidado de honra, conhecido desde a costa rochosa do Maine até à Golden Gate, na Califórnia.
Şimdi onur konuğumuzu takdim ediyorum, bu adam... kayalık Maine sahillerinden Kaliforniya'daki Golden Gate'e kadar adını duyurdu.
Todas as semanas, partem barcos de Boston para a Golden Gate.
Her hafta Boston'dan Golden Gate'e gemiler kalkıyor.
Queres começar com a Golden Gate Bridge?
Ya neyle başlamamı isterdin, Golden Gate köprüsü mü?
Meteu-se no carro e foi até ao Parque Golden Gate, 00 : 15 : 33,726 - - 00 : 15 : 35,726 8 km.
Arabasına bindi ve Golden Gate Parkından çıkıp gitti, beş mil
Disse apenas que fora de carro até ao parque e se sentara à beira do lago.
Golden Gate Park ına gittiğini ve gölde oturduğunu söyledi.
E as novas cidades que aparecem no Oeste começaram a sonhar... em se tornarem tão sofisticadas como a antiga cidade rufia de Golden Gate.
Batı'da yeni kurulan kasabalar, bir zamanların çetelerle dolu Altın Kapılı şehir kadar gelişmiş olmanın rüyasını kurmaya başlamıştı.
- Ainda vai querer o filme hoje?
Şu filmi isteyeceksin Gene bugün mü Bay Golden?
Ficaram tristes.
Golden altüst olmuştu.
Se eu tivesse estudado, seria um arquiteto, talvez um engenheiro.
Eğer eğitim alabilseydim, San Francisco Körfezi'ndeki Golden Gate Köprüsü'nde çalışan bir mimar ya da mühendis olabilirdim.
Aliás, para construir uma ponte através do "Golden Horn", aí está um desafio.
Ayrıca Altın Boynuz'a köprü yapmak zorlu bir iş.
Foi a 3 de Setembro. Lembro-me, pois o comboio chegava a Golden uma semana antes das aulas começarem, e eu fui até ao Colorado "trapar" ao Pico de Pike!
3 Eylül olduğunu hatırlıyorum çünkü tren okuldan bir hafta önce kalkıyordu, ben de Colorado'ya gidip, Pike Tepesine dırmandım.
Os famigerados tubarões Golden Grotto.
Kötü namlı Golden Grotto köpekbalıkları.
Aquilo é a Golden Grotto.
Bunlar Golden Grotto.
Golden Grotto?
Golden Grotto mu?
Mal possa viajar, vou velejar à volta de Golden Horn.
İlk fırsatta gidip Haliç'e yelken açağım.
Fiquei no mesmo dilema quando Francis morreu... e voltei para casa com uma permissão de emergência.
Golden Gate'den en son Frances öldüğünde geçmiştim. Eve acil izinle gelmiştim.
O grupo de explosivos foi chamado par ver um objecto suspeito dirigido ao "mayor".
Bomba imha ekibi bu sabah Golden Gate Parkı'nda şüpheli bir cisim olduğuna dair ihbar almış. Belediye başkanına hitap edilmiş.
- O Retiro Golden Dunes?
- Golden Dunes mu? Tamam, o!
Já a enviei por um mensageiro ao Sr. Jameson, do Banco Golden West.
Bir süre önce Golden West Bankasında Bay Jameson'a haber gönderdim.
- Rótulo dourado, Sra.?
- Golden mi olsun?
Num caríssimo acampamento em Vancouver. A minha esposa está num spa tentando perder peso.
Ve karım da çok pahalı bir sağlık köyünde kilo kaybetmeye çalışıyor. "Golden Door" da.
Daddy lived the Golden Rule
* Altın kuralla yaşadı babam *
Quando o homem-cavalo vermelho entrou no Golden Horde mes passado eles voltaram com seus rabos entre as pernas.
Red Horsemen'lar geçen ay Golden Horde'lara gittiklerinde Kuyruklarını bacaklarının arasına alarak geri dönmüşlerdi.
O Golden Horde, mesmo assim, parece ter várias transferencias de outros times.
Altın Sürü, nasıl yaptıysa, diğer takımdan bir kaç transfer yapmış görünüyor.
Estou no Golden Gate Park.
Golden Gate Parkı'ndayım.
Um Golden Sebek.
Altın Sebek.
Mais um Golden qualquer-coisa.
Şu Altın şeyden bir tane daha.
Lombard na Golden Gate.
Lombard altın köprü üzerinde.
Retira os homens para a nossa margem.
Kuvvetlerini gölden geri çek Prens.
O vento sopra forte e eles nunca ouviram falar em lagosta Newburg.
Rüzgar gölden eser ve muhtemelen Lobster Newburg'ü hiç duymamışlardır.
Não sou eu que te detenho.
Çık hadi gölden. Seni durduran nedir anlamadım?
Mark, vamos sair desta lagoa o mais depressa que conseguirmos.
Mark, olabildiğince en kısa sürede bu gölden ayrılmak istiyorum.
Achávamos que você era um homem brilhante.
Guadalcanal'ı bir kitapla kazanmadık. O çocukları Tarawa'daki gölden çıkaran da bir kitap değildi.
Daqui deste lago, um rio leva até à água salgada.
Bu gölden itibaren, Nehir bizi büyük tuzlu nehire götürecek.
Aqui pelo menos comes de graça.
Burada ekmek elden su gölden..
Eu teria feito a Golden Gate, na baía de San Francisco.
Hatta Venüs'e gidecek bir roket aracı bile yapabilirdim.
O meu coração quer bater Como as asas dos pássaros
Gölden ağaçlara havalanan Kuşların kanatları gibi
Têm lá um "Golden Nugget"?
Buralarda her yerin adı ya "Golden Nugget" ya da "Silver Dollar" dır ta ki Rosie's Canteena'ya kadar. Orada "Golden Nugget" diye bir yer var mı?
Gelei até aos ossos.
Gölden çıktığımda, hiçbir yerimi hissetmiyordum.
E, com ele, traremos a água do lago para a cabana.
Bir kanal. Ve bununla gölden suyu aktaracağız... Tam yerleşim yerine kadar.
Andou a encher-se ás custas da princesa!
Demek, ekmek elden su gölden, yiyip, içip, yan gelip yattın.
Já que há um navio de guerra alemão ao largo da costa, vão tentar levá-lo para fora do loch e se encontrar no mar alto.
Sahilde bir Alman savaş gemisi olduğundan, gölden çıkarıp denize ulaştırmayı deneyecekler.
O Golden Door.
Üç kilo kaybetmek için haftada bin dolar.