Translate.vc / portugués → turco / Hal
Hal traducir turco
6,915 traducción paralela
Com receio de ficarem expostos, o Pentágono não quis o seu nome associado ao incidente, por isso, encobriram tudo.
Galiba, bunun yankısından korkan Pentagon olayla ilgili hiçbir ilgisi olmasını istemediği için her şeyi halının altına süpürmüş.
"esfaqueei o meu marido com um abridor de cartas e vi o seu sangue ensopar o meu tapete".
"ve kanının halımın içine akışını izledim" katiller.
Não há tempo para cortesias, amigos.
Korkarım hal hatır soracak zamanım yok dostlarım.
Não sujes a alcatifa com sangue.
Halıya kan bulaştırma.
Agora temos que combinar manchas de sangue no tapete.
Halımızın üstüde kan lekesi oldu.
Gunnar, sei que te vai custar falar durante uns tempos, mas vais dizer à tua irmã que se mais alguma coisa acontece à minha mulher, se ela se cortar a raspar os pelos, tu levas 100 vezes pior.
Şimdi Gunnar, konuşmak bir süre tatsız bir hal alacak. Ama kız kardeşine söyle eğer kadınımın başına başka bir iş gelirse tüylerini tıraş ederken bacağını keserse çektiği acının kat kat fazlasını senden çıkarırım.
Ninguém mais podia tocar-lhe, mesmo assim, chegou aos russos, o que significa que um destes homens lhes entregou.
Başka hiç kimse ona elini süremezdi. Hal böyleyken Ruslar telgrafa ulaştı. Yani bu iki adamdan biri bunu onlara verdi.
Coloque um tapete de boas-vindas?
Kırmızı halı mı sereyim?
Talvez o HAL também possa ter emoções humanas e pilotar o barco enquanto dormimos.
Ya da HAL'in insanlara ait duyguları olur ve biz uyurken komutayı ele alır.
... do seu garanhão, e é pisado, e fica com a cara horrívelmente desfigurada.
Beygirinden düşerse ve ezilirse suratı korkunç bir hal alırsa?
Irá ser-lhe mais dificil exprimir o que pensa com clareza.
Düşündüklerini ifade etmek, düzgünce düşünmen daha zor bir hal alacak.
E no entanto disse, que já esperava essa reação.
Hal böyle olunca, seni yargılamasını beklediğini söylüyorsun.
E mesmo assim as minhas dificuldades persistem, então... Então como é que isso pode ser a causa?
Ama hal böyleyken, zorluklarım devam ediyorken sebebi nasıl bunlar olabilir ki?
E no entanto, essas crianças... Quando penso que são tudo o que existe para mim, não chega.
Hal böyle olunca, bu çocukların belki de sadece benim için öyle olduklarını düşününce yeterli gelmiyor.
E olha. Encontraram fibra de carpete na ferida.
Ekipler endüstriyel halı elyafı bulmuş.
Mas ela não foi enrolada numa carpete.
Ama bir halıya falan sarılmamıştı.
Vamos fazer os testes da praxe. Mas à primeira vista, as fibras da carpete não batem.
Klasik testleri yaparız ama ilk bakışta, halı elyafları eşleşmiyor.
Fibras da carpete retirado do seu porta-bagagens, que foi onde o Ron colocou o corpo depois de a esconder.
Kamyonetteki halı elyafı, Ron'un cesedi sakladığı yer.
Porque é que estás assim?
Bu ne hal böyle?
Aposto que há tapetes que valem...
Evime baksana. Bundan daha değerli halılarım...
À tua, Hal Needham.
İşte sana Hal Needham.
Imagino vários cenários em que isso fica debaixo do tapete, mas devíamos saber a verdade antes de decidirmos, não é?
İstemediğim kadar senaryoyu bunları halı altına süpürmek için Sayabiliriz ama gerçeği bilmemiz gerekir, Karar vermeden önce....
Nesta casa, a alcatifa combina com as cortinas.
Perdeler halıyla uyumlu diye buna diyorlar.
Uma mesa, cadeiras, um tapete...
Bir masa, birkaç sandalye, bir halı.
Aquela sala-armazém não tem carpete.
Depoda hiç halı yok.
Pode ter sido uma chamada social.
- Hal hatır sormak için aramışta olabilir.
Não é um tapete mágico, mas é um avião?
Bu sihirli halı değil, bir uçak, değil mi?
És meu irmão, Hal.
Sen benim kardeşimsin, Hal.
Se o Hal ou o Ben forem sorteados?
Bu arada, Hal ya da Ben seçilirse ne olacak?
Lamento, Hal.
Çok özür dilerim, Hal.
Não devíamos... Hal.
Yapmamalıyız.
- Hal...
- Hal.
Hal!
Hal!
Onde é que estás, Hal?
Neredesin, Hal?
Sem mais festas, roupas chiques, tapetes vermelhos...
Kaçacak mısınız? Partiler, gösterişli elbiseler, kırmızı halılar olmayacak.
Ali, "Sexo no Tapete".
Bunun adı da "halı üstünde seks".
Imaginei a minha morte várias vezes, mas nunca pensei que iria encontrar o sol num sitio como uma carpete de parede a parede.
Ölümümü birçok kez hayal ettim ama hiçbir zaman duvardan duvara halı kaplı bir yerde güneşle buluşacağımı düşünmemiştim.
Mais pessoas foram mortas por causa da religião, do que por qualquer outra causa no mundo. E a religião esconde a violência na linguagem da paz. Então, mostraremos ao mundo a verdade.
Dünyada başka sebeplere nazaran, pek çok insan din adına öldürüldü ve hal böyle olunca, din, vahşeti barış adı altında saklıyor ve biz de... dünyaya gerçeği göstereceğiz.
Sim, quando as coisas ficaram mesmo péssimas entre nós, comecei a sair com outra pessoa.
Evet. Aramızdaki şey acınası bir hal alınca... Bir başkasıyla görüşmeye başladım.
Até te abraçava, mas lembra-te :
- Sarılırdım ama unutma, halı sıcak lav şu an.
É uma mensagem do Hal.
Hal bir mesaj bırakmış.
O Hal está a dizer que tiveram de partir.
Hal, ayrılmak zorunda kaldıklarını söylüyor.
"Croatoan" quer dizer... que o Hal levou todos para um lugar seguro.
"Croatoan" Hal'ın herkesi daha güvenli bir yere aldığı anlamına geliyor.
Mas sei que o Hal conseguiu suprimentos... antes de desaparecerem.
Hal'ın toparlanmadan önce biraz erzak topladığından eminim.
Sabemos para onde vai o Hal.
Hal'ın tam olarak hangi yöne doğru gittiğini biliyoruz.
Eu sabia que o Hal estava bem.
Hal'ın iyi olduğunu biliyordum.
Vamos estar lá dentro de algumas horas.
Bir kaç saate orada oluruz. Pekâlâ, Hal.
As mesmas camas, as mesmas carpetes, a mesma desarrumação todas as manhãs.
Aynı yataklar, aynı halılar, sabahları olan dağınıklık bile aynı.
Lembro-me da carpete.
Halıyı hatırlıyorum.
No meio de toda a tua preocupação, ainda arranjas tempo para cobrir no tapete?
Tabii. Tüm bu ilgili hâline rağmen yine de halının üzerinde sevişmeye vakit buluyorsun.
Tapas o sol com a peneira?
Halı altına mı süpürüyorsun?