Translate.vc / portugués → turco / Her
Her traducir turco
400,781 traducción paralela
Estou a tentar imaginar a mente dele, o que faria se fosse ele, e digo-vos, é todo o tipo de...
Adamın kafasının içine giriyorum, yerinde olsam ne yapacağımı düşünüyorum. İnanın bana, her türlü...
Seja lá o que foi que o teu namorado leu no teu telemóvel hoje, parece que chegou à pessoa certa.
Erkek arkadaşının bu sabah telefonunda okuduğu her neyse doğru kişiye ulaşmış.
Eu sei de tudo.
Her şeyi biliyorum.
E realço que me orgulho de representar os homens e mulheres do FBI aqui hoje, que realizaram essa investigação, como sempre fazem, de forma competente, honesta e independente, na melhor tradição do FBI. - Ai sim?
Ayrıca bugün burada FBI çalışanlarını temsil etmekten büyük gurur duyduğumu belirtmek isterim, bu araştırmayı da FBI'ın geleneği olduğu şekilde her zamanki gibi yeterli, dürüst ve bağımsız şekilde yürüttüler.
O que ele andava a fazer morreu com ele.
Yapmaya çalıştığı şey her neyse onu mezara götürdü.
E sabem que eu tenho certeza disso.
Her biriniz böylesiniz ve bundan emin olduğumu biliyorsunuz.
O senhor não se safará desta.
Amacınız her neyse, yanınıza kalmayacak.
Era o único caminho que nos traria até este momento, em que tu e eu podemos mandar em tudo.
İkimizin her şeye hükmedeceği bu ana gelmenin tek yolu buydu.
Acaba com tudo.
Her şeyi sona erdir.
Tudo o que tu e o Doug fizeram.
Doug'la gizlice yaptığınız her şeyi.
O Doug Stamper faria tudo pelo Presidente.
Doug Stamper, Başkan için her şeyi yapar.
Não devias estar a arrumar tudo? Ou a juntar as coisas pessoais?
Artık her şeyini toplaman ya da şahsi eşyalarını alman gerekmiyor mu?
Sempre disse a mim mesmo que tudo o que fiz foi por ela, mas talvez não tenha sido.
Kendi kendime hep her şeyi Claire için yaptığımı söylerdim. Ama belki de öyle değildi.
Por si e pelos seus entes queridos, eu faria tudo.
Senin ve sevdiklerin için her şeyi yaparım.
Se a minha carreira fosse de melhor natureza, dando-me a oportunidade ou capacidade de me sacrificar, eu de bom grado faria qualquer sacrifício por si e pelos que lhe são queridos.
Fedakârlık yapma fırsatı ya da kapasitesi barındıran daha üstün bir kariyere sahip olsaydım senin ve sevdiklerin için her türlü fedakârlığa göğüs gererdim.
Dê ou não dê o indulto ao seu marido, de qualquer forma, ele é um risco.
Eşinizi affedin ya da affetmeyin, her durumda size yük olacak.
Se não for devidamente tratado, o fígado do seu marido pode deixar de funcionar a qualquer altura.
Düzgün bir tedavi görmezse... eşinizin karaciğeri her an iflas edebilir.
Que não revimos ainda?
- Her şeyi konuşmadık mı?
De alguma forma, essa informação prejudicaria Francis Underwood, por quem o Doug seria capaz de tudo.
Bu bilgi de bir şekilde uğruna her şeyi yapacağın Francis Underwood'u tehlikeye atacaktı.
Chega uma altura no mandato de todos os Presidentes em que ele ou ela têm de enfrentar a questão de enviar ou não enviar soldados americanos para o conflito.
Her başkanın görevi süresince genç Amerikalı askerleri tehlikenin kucağına gönderip göndermeme sorusuyla karşılaştığı bir an gelir.
Demos ao Congresso todas as oportunidades.
Kongre'ye her türlü şansı sunduk.
A história julga todos os líderes e presidentes pela forma como ele ou ela tratam o seu próprio povo.
Tarih her lideri, her başkanı, kendi halkına nasıl davrandığına göre yargılar.
Tudo tem uma razão de ser!
Her şeyin bir nedeni var.
As mulheres podem ser mesmo tudo, menos presidentes ou apresentadoras noturnas!
Kadınlar başkan ve talk show sunucusu hariç her şey olabiliyor.
Só que melhor porque hoje em dia é tudo mais difícil.
Daha da iyisi. Çünkü modern çağda her şey çok daha zor.
Tudo magoa neste fato de macaca.
Bu maymun kıyafeti her yerime batıyor.
E tenho de a ver e aos outros como ela todos os dias.
Onunla ve onun gibilerle her gün görüşmek zorundayım.
Sangue, comida mastigada, tudo!
Kan, çiğnenmiş yemekler, her şey!
As mulheres podem fazer qualquer coisa.
Kadınlar her şeyi yapabilir.
Não posso deixar a Clara estragar tudo!
Clara her şeyi bozamaz.
Sei tudo sobre ti.
Her şeyini biliyorum.
Eu digo sempre : se deres amor ao mundo, vais receber a dobrar.
Her zaman derim ki dünyaya sevgi verirsen iki katını alırsın.
Mas rezo todos os dias para ter força para ser melhor.
Ama daha iyi biri olmak için her gün dua ediyorum.
- Então, normal.
Yani, her zamanki gibi.
Eu poderia acordar todas as manhãs e ver se ele ainda está cá.
Her sabah uyanıp halen burda olup olmadığına bakmam gerekecek.
Esta coisa é muito eficaz.
Bu alet her şeyi yakalıyor.
Deste-me uma conta no fim de todos os meses.
Her ay sonunda fatura gönderdin.
Atenção, como vocês as duas se chamam Emily, vamos chamar-te a ti de : "Emily ruiva", e a ti : "Emily ruiva, Júnior."
Bu arada, her ikinizin adı da Emily olduğu için, seni, "kızıl saçlı Emily" olarak çağıracağız, seni de, küçük "kızıl saçlı Emily"
Ele está aqui para me apoiar, o que fores dizer, podes dizer em frente dele.
Kendisi bana destek olmak için burada. Yani, bana söylemek isteyeceğin her şeyi onun önünde söyleyebilirsin.
Sempre que estávamos na cama...
Seninle her yattığımızda...
Porque mereces namorar um rapaz bonito, e eu adoro chatear a Marjorie.
Çünkü yakışıklı bir adamla çıkmayı hak ediyorsun ve her zaman Marjorie'ye sataşmayı seviyorum.
Que pena. Eu ligo sempre à minha tia depois de fazer sexo.
Seksten sonra her zaman annemin kardeşini ararım.
Ele tem que aprender um dia.
Her hâlükârda öğrenmek zorunda.
Conta-me tudo.
Her şeyi anlat.
Adiante, depois ele levou-me para o celeiro, e fizemos sexo em cima do feno.
Her neyse, sonra beni ahıra taşıdı, saman balyasının üzerinde yaptık.
Sempre a tentar orgulhar-te, mãe.
Her zaman seni gururlandırmaya çalıştım anne.
A minha Bomba Terrígena vai detonar a qualquer momento.
Benim Terrigen bombam her an patlayabilir.
Maximus, sabes que a névoa Terrígena já foi dispersada pelo mundo, não sabes?
Maximus, Terrigen sisinin çoktan dünyanın her yanına dağıldığını biliyorsun, değil mi?
Estou sempre disposto a bater mais.
Ben her zaman biraz yumruk atmak için hazırım.
Perdemos tudo.
Her şeyi kaybederiz.
Está bem.
Tamam her şey için teşekkürler. Gitmeliyim.