Translate.vc / portugués → turco / Imã
Imã traducir turco
162 traducción paralela
Por falar em nervos, sei mesmo de casos em que o criminoso volta ao local do crime, como se fosse atraído por um imã, para fazer uma tolice impulsiva, tal como tocar a uma campainha e fugir.
Sinirlerden laf açılmışken suçlunun bir mıknatısla çekiliyormuşçasına suç mahalline geri döndüğü olayları şahsen biliyorum. Zili çalmak ve sonra kaçmak gibi aptalca ve dürtüsel bir şey yaparlar.
Tem um imã, por isso não cai.
Mıknatıslıdır, düşmez.
É uma força extraordinária nos puxando como um imã! Nos impelindo ao santuário!
Olağanüstü bir güç, kuvvetli bir mıknatıs gibi bizi çekerek... tapınağa doğru sürüklüyor.
Imã em posição.
Mıknatıs kenetlendi.
Ela estava muito doente e o imã leu o Alcorão sobre ela para sará-la.
Çok hastalanmıştı. İmam Kuran okudu ama faydasızdı. Sonra doktora gittik.
Ele atrai-as como um imã.
- Sen ve sakız. Sakızları mıknatıs gibi çeker.
Sinto-me como se fosse um imã, só que atraio porcaria!
Bok çeken bir mıknatısım!
... sem estar nele um imã que conduza o povo até Deus.
İnsanları Tanrı'ya yönelten bir İmam olmadan...
Não admira que sejas um imã de rapazes.
Tevekkeli erkekler etrafında pervane.
- O imã dele, sim.
İmam olarak, evet.
Devias ser um Imã. Um professor. E tudo o que me ensinaste é que o teu Deus é odioso e vingativo, por isso é melhor teres cuidado, ouviste?
Kareem, senin imam olman gerekirdi, bir öğretmen, ve bana tek öğrettiğin senin Tanrı'nın nefret ve intikam dolu olduğu.
Imã Said, escute, acho que temos de fazer mais do que rezar.
Said, dinle... Sanırım duadan daha fazlasını yapmalıyız.
- De onde é, o imã?
Nerelisiniz efendim? "Nereli" mi?
O imã Said está a mexer-se devagar.
Said çok yavaş hareket ediyor, beni endişelendiriyor.
Que foi, que foi, Imã, que foi?
Ne, ne? Bak...
Estávamos em Warp de cruzeiro 6, então... esta coisa puxou nosso campo de Warp, como um imã.
Warp 6 hızında yol alıyorduk, ve bam. Bu şey, warp alanımızı bir mıknatıs gibi çekti.
Seu medo é como um imã. Tudo de que foge acabará o alcançando em dobro.
Korkun o kadar büyük ki bir mıknatıs gibi sana yapışıyor.
As boas novas são que, embora ainda sejas um pobre miserável vais crescer para seres eu, um poderoso imã para as mulheres.
İyi haber ise, şuan zavallı bir şişkoyken... büyüyünce bana benzeyecek olman güçlü ve piliclerin ilgi odağı.
10 : 00 - FALA COM IMÃ NA MESQUITA
"Camide imamla konuştu."
Eu sou o "Imã". Este é o "Zigzag".
Hey, ben Mıknatıs.
Anda lá, "Imã".
Haydi gidelim.
Foi isso que meteu o "Imã" aqui.
Bu Mıknatıs'ın buraya gönderilmesinin nedenlerinden biri.
Eu sou o Imã desta mesquita.
Ben bu caminin imamıyım.
Olhe para o pequeno imã dessa coisa.
Şuradaki küçük mıknatısa bak.
O grande Imã disse-o na rádio.
İmam-ı Azam radyoda söyledi.
Uma interpretação deturpada de um imã para ilibar os assassinos de massas.
Hayır, bir İmam'ın Kur'an'dan kendine göre çarpıttığı bir yorum, böylece toplu katliamcılar kendini suçlu hissetmiyor.
- Lois, tens um imã na cabeça?
Lois, kafanda mıknatıs var mı?
- Pára tu, tu é que tens o imã.
Kafasında mıknatıs olan sensin.
O imã proclama a paz, Sayid, e que cada vida humana é sagrada.
İmam barışı telkin ediyor Sayid. Tüm insanların yaşamı kutsaldır.
o Imã dos Águias de keops.
Kartalların imamı.
O imã.
Imam
Lucien, falei com o imã e disse-me que irão recolher as armas na doca 17, à 9.00 horas.
Silahları 17. iskeleden saat dokuzda alacaklarını söyledi.
É fundamental intervir antes que o imã recolha as armas.
Silahları almadan harekete geçmeliyiz.
Mais... até ao imã.
ileri... İmama doğru.
O I...? mã. O imã.
İ... mam.İmam.
Imã, Por ser um negócio importante, permita que Ihe faça uma oferta
Bunu sana hediye olarak veriyorum.
Imã... a sua oferta.
Imam... Ödülü açıkla.
O Imã ofereceu mais.
Imam daha çok para verdi.
E por mais que eu gostasse de negá-la... pareço ser um imã para gajos que acabam na lista dos mais procurados da América.
Ne kadar inkar etmek istesemde, "Amerika'nın en çok arananlar" listesine ismini yazdıran erkekleri kendine çeken bir mıknatısım.
- Um imã de elétrons.
Elektron mıknatısı.
- Imã de elétrons.
- Elektron mıknatısı.
Não é nenhum imã para as miúdas, não como nós.
Hatunları çekemiyor, bizim gibi değil.
Especialmente em L.A., a cidade é um imã de esquisitos.
Özellikle de Los Angeles'da. Bu şehir meraklı mıknatısı gibi.
Basicamente, a máquina é um imã gigante, e tu tens metal no sangue.
Bu makine temelde devasa bir mıknatıstır ve senin kanında metal var.
Que é que foi, imã?
Derdin ne, İmam? - Fotoğrafımı mı istiyorsun?
Ó imã, não percebes árabe?
İmam! Sağır falan mı oldun?
Enfermeira, médica, engenheira, imã...
Hemşire, doktor, mühendis, imam.
Se chama Imã de Garotas!
Buna "Bebek Mıknatısı" deniyor.
- Conta-lhes, "Imã".
- Anlat onlara Mıknatıs.
Engoliu um imã?
Sen bir mıknatıs mı yuttun?
A polaridade reversa do imã carrega a bobina no dínamo da fechadura e...
Mıknatısın zıt kutupluluğu, kilidin dinamosu içindeki bobine yükleme yapıyor ve...