Translate.vc / portugués → turco / Jewel
Jewel traducir turco
244 traducción paralela
O dono do Saloon diz que o melhor atirador é um sujeito chamado Jewel, mas teve de se ausentar e agora recorremos ao Dancer,
Barın sahibi en iyi silahşörün Jewel adında bir adam olduğunu söyledi, ama o yokmuş bu yüzden Dancer'ı getirdim.
Ele está aqui. Jewel.
Jewel burada.
- Chama-se Jewel?
- Adın Jewel mı?
Jewel.
Jewel.
Se precisar de si vou chamá-lo Jewel.
İhtiyacım olduğunda sana şöyle seslenirim, Jewel.
Depois do tempo que nos fizeste perder, é melhor rezares para que este Jewel seja aquilo que dizem ser e faça aquilo que diz que vai fazer.
Bize boşa harcattığın bu kadar zamandan sonra,. dua et de Jewel denilen adam söyledikleri kişi olsun ve söylediklerini yapsın.
Sra. Adams, este é o Sr. Jewel.
Bayan Adams, bu Bay Jewel.
O Sr. Jewel não gosta muito do hotel.
Bay Jewel otelden pek hoşlanmadı.
Jewel!
Jewel!
Jewel deixou escapar o Matt Weaver livre como um passarinho.
Dün gece Jewel, Matt Weaver'ın bir kuş gibi uçup gitmesine izin vermiş.
Jewel...
Jewel...
Eu... gostava... de falar consigo em privado, Jewel.
Ben... Ben... Özel olarak konuşmak istiyorum, Jewel.
A pérola do mar puro!
A jewel set in the sea!
Olhe isto. Não te ensinou Jewel a penteá-la?
Jewel sana onun saçını nasıl yapacağını göstermedi mi?
Estava lá à procura de um batoteiro chamado Slim "21 jóias".
Bir kere orada bulundum, dolandırıcı "21 Jewel Slim" i ararken.
Vai estrear um filme esta noite.
- Jewel'da bu akşam yeni bir film başlıyor.
Eu dependo disso aqui.
Dinleyin, Jewel benim her şeyim.
Jóia Oriental.
Eastern Jewel.
Chamo-me Jewel!
- Aaa, Ben, aaa...
Já te esqueceste do meu nome?
- Jewel.
Jewel.
- Adımı da mı unuttun!
Claro, eu sabia!
- Jewel, doğru. Biliyordum.
- Jewel!
Jewel.
Sou a Jewel, se quiseres saber.
Bu arada bilmek istersen adım Jewel.
Oi, eu sou a jewel.
Selam ben Jewel.
Ei Jewel, sou eu.
- Hey Jewel, benim.
A Jewel falou com ela.
- Jewel konuştu.
- A Jewel do Walter? - Sim, a Jewel do Walter.
Walter'ın Jewel mı?
A Jewel também.
Jewel de.
A Jewel e eu queremos saber o que raio se passa.
Jewel ve ben ne halt oluyor bilmek istiyoruz.
Spencer, a Jewel quer saber se ela e o Spencer que agarrou a bola ainda vão sair amanhã..
Jewel topu yakalayan Spencer'ın yarın onunla yine de buluşup buluşmayacağını öğrenmek istiyor.
Tu e a Jewel ainda vão sair amanhã?
- Sen ve Jewel yarın buluşuyor musunuz?
Na Jewel Avenue, fui pela faixa do meio.
Jewel caddesinde, orta yolu kullandım.
Levas todos os teus amigos para o nosso ensaio como se a ideia fosse deles mas traze-los para olhares para mim.
- Onunla yaşıyorum. Teyzenle, Hilary, Jewel ve diğerleriyle yaşıyorsun o yüzden kendini farklı göstermeyi bırak. - Kapa çeneni.
- Candace Jewel no telefone. - Não!
Sanırım bu 50.arayışı.
Como vai isso, Bobby?
- Nasılsın Bobby? - Merhaba Jewel.
Como vai, Jewel?
Sen nasılsın?
Cresci aqui.
Jewel, ben burada büyüdüm.
Jewel, porque tem de ser sempre do contra?
Jewel, her zaman bu kadar negatif olmak zorunda mısın?
Ora vejam!
Bu Jewel değil mi?
A Jewel, a feliz contemplada com a maior cunha no jornalismo desportivo.
En sevdiğim bayan spor muhabiri.
De um ponto de vista freudiano, o jogador que apanha as bolas é o pai e o lançador é o filho.
Yani Freud'çu anlamda, Jewel tutucu babadır, atıcı oğuldur. Vay canına.
- É a Jewel?
- Jewel'le mi görüşüyorum?
Haverá quem se interrogue sobre esta opção.
Bu konuda bazı sorular olmalı, Jewel.
- Está a tentar localizar a chamada?
Nereden aradığımı mı çözmeye çalışıyorsun Jewel? - Ne?
E trabalhava no Jewel, a ajudar as pessoas com as compras.
Bir süpermarkette insanlara torbalarında yardım etme işi vardı.
Dançando ao som do Hanson e da Jewel?
Hanson'la Jewel mi olalım?
Jóia Oriental.
Eastern Jewel
Jewel, e se te duplicássemos o teu ordenado? - Como é?
Hey Jewel, maaşını iki katına çıkarmama ne dersin?
Vives com a tua tia, com a Hilary e a Jewel e todas as outras portanto podes parar de mentir.
Jaguar.
- Adoro o seu programa.
Jewel, programını sevdiğimi söylemek istiyorum.