Translate.vc / portugués → turco / Kase
Kase traducir turco
687 traducción paralela
Vamos por um tigela de chop suey, e reescribiremos o show.
Hadi bir kase çin usulü balık söyleyip gösteriyi yeniden yazalım.
Se isso me retornar à obra, irei pelo que seja.
Eğer gösteriye yeniden sokacaksa, bir kase zıkkım olsa yerim.
pode-se obter quase tudo com um tigela de chop suey.
Neyseki elimizde sadece bir kase Çin usulu balık var.
Vamos por um tigela do Chile com carne.
Hadi, gidip bir kase Çin yemeği yiyelim.
Não é num pote! É numa vagem ( pod )...
"Kase" değil. "Koza"
- Porque pratos de sopa?
- Neden kase çıkardınız?
Não há problema. Caviar, taças e taças.
Sorun değil, kase kase havyar.
Uma quantidade enorme de arenques marinados... dois grandes pratos de sopa de ervilhas... bife mais ou menos do tamanho do capacho da entrada... quatro vegetais e alguns tomates... uma tigela de salada... algum queijo e um batido de chocolate com nozes.
koca bir marine edilmiş ringa... iki büyük kase bezelye çorbası... paspas büyüklüğünde bir biftek... sebze, domates... bir kova salata... biraz peynir ve çukulatalı fındıklı dondurma.
- Bem, foi ele que encontrou o Santo Graal.
- Kutsal Kase'yi bulmuş efendim.
Outro gato vadio atrás de um pires de leite.
Bir kase süt ihtiyacı olan başka bir sokak kedisi.
Como uma tigela de arroz é uma tigela de arroz igual às outras.
Bir kase pirinç, bir kase pirinçtir, bir diğerinden farksızdır.
Quando se senta, sacode e treme... como um pudim numa manhã fria.
Oturduğu zaman yeri göğü bir kase jöle gibi titretiyor!
Deixa-me arranjar-te um agradável prato de sopa quente.
Sana bir kase güzel sıcak çorba hazırlayayım.
Rapou o cabelo, recebeu uma malga de madeira e ficou feliz.
Kafasını tıraş etti, pirinç dilenmesi için ahşap bir kase verildi ona ve mutluydu.
Com uma taca de alabastro Ç numa mesa escura de café?
Koyu kahverengi masa üzerinde mermerden bir kase ile birlikte.
Se os miúdos comerem a maçä, ficamos com a taca e um caroco. Ç Ç
Elmayı çocuklar yer, elimizde yalnızca elma koçanlı mermer bir kase kalır.
Então, eu tomarei a mitra de novo... o manto dourado... e a grande cruz de prata... e voltarei e lutarei com as armas que o Senhor me dá.
Yani... yeniden tacımı giyeceğim, ve kutsal kase üzerine, ve büyük gümüş haç üzerine yemin ederim ki geri döneceğim. Ve bana vermekten memnun olduğun silahlarla çarpışacağım.
Ah, meu pai... se for possível... afasta de mim este cálice.
Baba eğer mümkünse bu kase benden uzak olsun.
"Antes que se quebre a cadeia de prata, " e se despedace o copo de ouro,
Ya da gümüş zincir gevşeyip yok olur ya da altın kase kırılır.
Cuidado com aquele barco.
Ön kase Uyarı!
Não estou atrás do seu cálice, apenas da arma Gatling, senhor.
Ben sadece mitralyözün peşindeyim bayım, Kutsal Kase'nin değil.
" Este cálice é o novo cálice do meu sangue.
"bu kase kanımdaki yeni ahittir."
O assistente do ministro, Kase, observou a cerimónia.
Dışişleri Bakanı'nın yardımcısı, Kase, töreni izledi.
O Norte da Birmânia é como uma grande tigela rodeada de montanhas e as comunicações desenrolavam-se na borda da tigela.
Kuzey Burma, etrafındaki dağlarla sanki bir kase gibidir ve iletişim de bu kasenin kenarından sağlanır.
Olha, Artur, este é o Cálice Sagrado.
Dikkat et Arthur, bu Kutsal Kase.
Se não nos mostras o Cálice, tomaremos o castelo à força.
Eğer Kase'yi bize göstermezseniz, kalenizi kaba kuvvetle ele geçiririz.
Sois as guardiãs do Cálice Sagrado?
Siz Kutsal Kase'nin koruyucuları mısınız?
- O Cálice.
- Kase.
Em nome de Deus, mostrai-me o Cálice.
Tanrı aşkına, bana Kase'yi gösterin.
Vi o Cálice.
Kase'yi gördüm.
- Aqui não há nenhum cálice.
- Burada Kase yok.
Procuro o Cálice.
Kase'yi arıyorum.
Ela tem acendido o nosso farol que tem a forma de um cálice.
Kase şeklindeki fenerimizi yakıyordu şimdi hatırladım.
- Não é o Cálice verdadeiro?
- O Kase değil mi?
Tem que pagar as consequências. Aqui em Antraz temos um castigo para quem iluminar o farol.
Burada, Şarbon Kalesi'nde, Kase şeklindeki feneri yakmanın tek bir cezası vardır.
- Temos que encontrar o Cálice Sagrado.
- Kutsal Kase'yi bulmalıyız.
E esse feiticeiro de quem fala, já alguma vez viu o Cálice Sagrado?
Peki bu bahsettiğiniz büyücü, Kase'yi görmüş mü?
E o Cálice está lá?
Kase o mağarada mı?
Mas, e o Cálice!
Ama Kase!
Onde está o Cálice?
Kase nerede?
A Ponte da Morte que conduz ao Cálice?
Kase'ye giden Ölüm Köprüsü mü?
Este poderá ser o sinal que nos levará até ao Cálice Sagrado.
Bu bizi Kutsal kase'ye götürecek işaret olabilir
Com certeza que não desististes da procura do Cálice Sagrado.
Görünüyor ki Kutsal Kase'yi arayışınızı bırakmamışsınız.
Procuras o Cálice Sagrado.
Kutsal Kase'yi arıyorsunuz.
Sim, procuramos o Cálice Sagrado.
Evet, biz Kutsal Kase'yi arıyoruz.
A nossa missão é encontrar o Cálice Sagrado.
Amacımız Kutsal Kase'yi bulmak.
- Um cálice?
- Bir Kase mi?
Sim, posso ajudar-te a encontrar o Cálice Sagrado.
Evet, Kutsal Kase'yi bulmanıza yardımcı olacağım.
Sao ambos como duas ervilhas numa vagem.
İkisi de bir kase de iki bezelye gibi.
Aqui tem pêlos de camelo. Mas veja este. É vicunha.
Deve tüyünden olanlar ama buna bir dokunun, kaşe.
Já que é a senhora que paga, por que não leva o de vicunha?
Bayan ödediğine göre neden kaşe olanını almıyorsunuz?