Translate.vc / portugués → turco / Lifetime
Lifetime traducir turco
59 traducción paralela
Even... If we stay together Our whole lifetime through
* Hatta beraber olsak... * * tüm hayatımız boyunca *
Now I've listened to Some troubles in my lifetime
* Hayatım boyunca çok dert dinledim *
- Our whole lifetime through
* Bir hayat boyunca *
Even if we stay together Our whole lifetime through
* Hatta beraber olsak... * * tüm hayatımız boyunca *
Depois, tu e as meninas podem distrair-se a ver o canal Lifetime.
Ondan sonra sen ve kızlar yemeğe saldırıp Lifetime'da bir şeyler izleyebilirsiniz.
Pareces tanto a Markie Post em todos os telefilmes do canal Lifetime.
Her yalnız geçen hayat filmindeki Markie Post gibisin.
Saúde.
Lifetime.
Como Jane Seymour diz à cadeira de rodas do marido em todos os filmes Lifetime...
Filmde Jane Seymour'ın hocasının tekerlekli sandalyeye düştüğünde dediği gibi ;
Um minuto és uma estrela em crescimento, e depois no próximo estás sentado em casa a assistir...
Bir dakika öncesine kadar yükselen bir yıldızdın. Ve sonrada bir bakmışsın evinde oturmuş, tahminime göre "Lifetime" izliyorsun.
0brigada por nos conseguires o canal Lifetime.
Lifetime kanalını ayarladığın için teşekkür ederiz Matthew.
É suposto tu ficares aqui e ver o canal LifeTime, para mulheres e homens gays
Birlikte oturup kadinlar ve gay erkekler icin olan "Lifetime" televizyonu izleyecegimizi zannediyordum.
Fazemo-nos á estrada, fugimos para salvar a vida, conhecer a rapariga que tenha "Once in a Lifetime",
Yola koyul, hayatına geri dön. Hayatımın kadınıyla
Estou a ajudá-la a eliminar uma vida de repressão.
I am helping her shed a lifetime of repression.
Vai ser como um filme deprimente do canal "Lifetime", com a Nancy McKeon a fazer de mim.
Korkunç olacak. Lifetime kanalındaki şu bunaltıcı filmler gibi olacak. Nancy McKeon beni oynayacak.
De volta a "Amigas" no Lifetime.
Hayattaki "Kız arkadaşlar" programına geçiyoruz.
" A Lifetime Films apresenta'Bolinhos de Outono'
Lifetime Filmleri sunar, Güzün Düğünçiçekleri.
Recomendo-lhe este filme.
Sana Lifetime Yapımcılığın bu filmini izlemeni öneriyorum. [2]
A seguir no Lifetime,
Lifetime'da az sonra,
Mas descobri que há uma maratona de "Golden Girls" na Lifetime.
Ama sonra Lifetime'da Altın Kızlar maratonu olduğunu keşfettim.
E estivemos a ver um programa sobre médicos na Lifetime.
Artı, Lifetime Kanalında doktorlarla ilgili bir program izliyorduk.
Estão a ver a Delta Burke no filme original Um Quisto Para Amelia.
Bir Lifetime filmi olan "Amelia İçin Bir Serum" da Delta Burke'u izliyorsunuz.
Ele é giro, pobre e ansioso por te satisfazer. Compra-lhe alguns presentes, nunca lhe dês o telefone de casa e se tiver hora para voltar para casa, cumpre-o à risca.
Bu gece "Lifetime" da, Candace van der Shark, Celeste Cunningham rolünü oynuyor.
Esta noite, a Lifetime apresenta Candice Vandershark como Celeste Cunningham em "Um Cão Roubou-me o Rosto e Deu-me um Melhor Para Salvar o Mundo", a história de Celeste Cunningham.
Dediğiniz gibi Demarquis'i kaptan yaptım. Ama Trinidad'lı çocuğu başa geçirmek Latinleri gerçekten de kızdırdı. Ve hepsi dedeme çok kızmış gibi gözüküyor çünkü "Beyaz'ı öldürün" diye bağırıyorlardı.
- A Lifetime fez um filme da vida dela.
Kendi hayatının filmini yapıyor.
- A Lifetime!
- Hayat filmi mi?
Ou quando vi um filme no Lifetime em vez de um documentário sobre Hitler?
Veya en son Hitler belgeseli yerine ne zaman Lifetime'da bir film izlediğimi?
Não, não estão a ver o Lifetime outra vez, pois não?
Hayır, yine bu sonu olmayan filmi seyretmiyordun, değil mi?
Esta Terça-feira na Lifetime,
Bu salı Lifetime'da,
Valerie Bertinelli protagoniza um filme original da Lifetime.
Valerie Bertinelli bir Lifetime filminde başrolde.
Valerie Bertinelli em... Os Homens São Horríveis e Irão Magoar-te Porque...
Valerie Bertinelli "Erkekler Berbattır ve size zarar verirler çünkü bu Lifetime" da
Estou com tantas nódoas negras de escalar esta porta que pareço uma mulher num filme da Lifetime.
Bu kapıdan tırmanırken o kadar çok yerim yaralandı ki, Lifetime kanalında yayınlanan filmlerdeki kadınlara benzedim.
3, 2, 1...
Aman Tanrım, bak bakalım Lifetime'da ne var!
Peter, vamos enroscar-nos no sofá e ver "Lifetime".
Peter, kanepede birbirimize sokulalım ve Lifetime izleyelim.
A Lifetime, a televisão, pega-lhe.
Kanal senaryoyu beğendi.
Lifetime e algum "Chunky Monkey" ou "Rocky Road"
Hayat boyu yalnız kalmak ve evde oturmak gibi.
A Lifetime apresenta Antonio Sabato Jr no papel de Alan, o bêbedo.
Lifetime sunar. Sarhoş Alan rolünde Antonio Sabato Junior.
Só quero assegurar-me de que estamos todos de acordo, porque ele quer fazer um filme para a "Lifetime", no qual o protagonista devia ser o cão do "Marley e Eu", não ele. E um bando de idiotas está a babar-se como se estivesse a vender o "Avatar".
Sadece hepimizin mantıklı olduğundan emin olmak istiyorum çünkü önümüze attığı ömürlük filmin yıldızı o değil "Marley ve Ben" deki köpek olması gerekiyor ve buradaki geri zekâlılar da sanki Avatar'ı satıyormuş gibi gaz veriyor.
Tu só estavas à espera que eu te matasse para poderes ficar sentada em casa a ver o "Lifetime".
Sen sadece seni hamile bırakmamı böylece evde oturup, kadın programlarını izleyebilmeyi istiyordun.
Acabo de vir de uma reunião na Lifetime.
Lifetime'la bir toplantıdan geliyorum.
Acho que vamos ter uma entrevista no pilot do "My Lifetime".
Lifetime'deki deneme bölümünü biri alacak bence.
Acha mesmo que a minha amiga Jennifer Love Hewitt, estrela de cinema internacional e do canal Lifetime, vai roubar uma colher usada?
Gerçekten, uluslararası filmlerin ve Lifetime kanalının yıldız olan arkadaşım Jennifer Love Hewitt'in bu kaşığı çalacağını mı düşünüyorsun?
Passas o teu tempo todo a ver o canal Lifetime?
Bütün vaktini Lifetime izleyerek mi geçiriyorsun?
Na verdade, eu fiz um pequeno papel dramático num filme para o Lifetime onde interpretei o pai de um adolescente bulímica chamada Kaley.
Aslında ben Lifetime filminde dramatik bir rol almıştım Kaley adındaki bulimic bir genç kızın babasını oynamıştım.
Isto é um filme do Lifetime ou quê?
Evet nedir bu Lifetime filmi mi?
Pareces um filme do Lifetime.
Tıpkı Lifetime filmi gibi konuşuyorsun.
Farão um filme sobre isso para a Lifetime.
- Lifetime hayatının filmini yapar.
Queres voltar lá para cima, ir cortar cenouras e ver um filme da treta sobre uma caverna com um extraterrestre.
Altında bir uzaylı zindanı varken, yukarı çıkıp, havuç kesip bir "Lifetime" filmi izlemeye razısın.
Perdi uma vida com alguém que amei antes mesmo de a ter conhecido.
I lost a lifetime with someone I loved before I ever met them.
Obrigada.
('Cause I know we've got a once-in-a-lifetime love ) Teşekkürler.
Modern Family S03E11 "Lifetime Supply"
Çeviri : nazo82 Shagrathian İyi seyirler.
a minha obsessão por filmes do canal Lifetime.
Yaptığımız şakalar, alarmın şifresi benim Lifetime filmlerine olan takıntım.