English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / portugués → turco / Lêr

Lêr traducir turco

41 traducción paralela
Dizem que sabes lêr e escrever.
Okur-yazar olduğunu söylediler.
Vou lêr isto ao Rei.
Bunu krala okuyacağım.
Deixe-me lêr-lhe um pouco.
Size okuyayım.
Então não consegui lêr-lhe os lábios, mas ela está preocupada com algo.
Bu yüzden dudaklarını okuyamadım. Başı birşeyle belada.
Só precisas de aparecer, lêr a declaração e saudar a bandeira. E todos ficarão felizes.
Orada görünüp, ifadeyi okuyup bayrağı selamlayacaksın.
Fui informado que você gostaria de lêr uma declaração que já preparou.
Okumak istediğiniz bir ifade olduğu söylendi.
Com todo o respeito, foi-nos dito que seria permitido à testemunha lêr a declaração.
Tanığın ifadesini okumasına izin verileceği söylenmişti.
E ele vai lêr, mas primeiro irá responder a algumas questões.
Okuyacak ama önce birkaç soruya yanıt verecek.
Quer dizer, esta família está a ir para um desastre, e depois... e depois de se lêr, vês que lá existe... debaixo da superfície, coneções mesmo reais.
Demek istediğim bu aile facianın ta kendisi, ve sonra... Okudukça görüyosun ki Dış görünüşün altında, bunlar gerçek ilişkiler.
Então quando finalmente lês um livro tás a lêr tretas
- Nihayet bir kitap okuyorsun... -... o da saçma sapan bir şey.
Nada, apenas a lêr.
Hiç, kitap okuyordum.
- O que estás a lêr?
- Ne okuyorsun?
Olha, se conseguires controlar as vozes com os olhos fechados, consegues lêr pensamentos atrás de ti, através das paredes... em qualquer lado.
- Bak, eğer gözlerin kapalıyken bu sesleri kontrol edebilirsen, duvarların arkasından bile insanların düşüncelerini okuyabilirsin... herhangi bir yerde.
Estamos a lêr sobre os recursos naturais na escola.
Okulda doğal kaynakları öğreniyoruz.
Quando lêr o jornal de hoje, poderá ver um artigo sobre o estranho dia que tive a semana passada.
Sabah gazetelerini okuduğunuzda geçen hafta olağandışı bir gün yaşadığıma dair bir haberle karşılaşabilirsiniz.
Não ser capaz de lêr...
Okuyamamak.
A Sra. Henderson está a ensinar-me a lêr e escrever inglês...
Özür dilerim. Bayan Henderson bana İngilizce okuma yazma öğretiyor.
Vocês podem lêr.
Okuyabilirsiniz.
Não achas que é mais importante eu lêr-lo do que tu leres-lo?
Sence de bunu benim okumam senin okumandan daha önemli değil mi?
O meu nome é Tariq Ali... Primeiro vou lêr-vos uma declaração... e... depois responerei às vossas perguntas.
Benim adım Tarık Ali ve size hazırlanan ifadeyi okuyacağım, sonra sorularınıza cevap vereceğim.
É preciso lêr isto.
Şunu okusana.
É melhor que estejas a lêr o meu crachá, colega.
İsimliğimi okuyor olsan iyi edersin, arkadaşım.
Parece que está lêr a minha mente.
Sanki tamamen aklımı okuyorsunuz.
- Você não quer lêr?
Okumak istemiyor musun? Hayır.
Não eu... com certeza, claro, quero lêr.
Elbette ki, istiyorum.
Eu não sou bom em falar e lêr ao mesmo tempo.
- Okusana... Hem okuyup hem de konuşamam.
- Vamos colocá-las aqui e enterrá-las... e em exatamente um ano, nós vamos voltar e desenterrar, lêr as cartas e talvez a gente vai ter a resposta.
- Neden? - Onları buraya koyup, gömeceğiz ve bundan tam bir yıl sonra, buraya gelip, onları çıkacağız ve sonra mektupları okuyacağız. Belki aradığımız cevabı o zaman bulabiliriz.
- Eu consigo lêr lábios.
Dudak okuyabilirim.
e depois mais tarde, recebi uma mensagem muito estranha, como se alguém estivesse a lêr a minha mente.
Sanki birileri aklımdan geçenleri okuyormuşçasına sonra da bu garip mesajlar gelmeye başladı.
Continua a lêr.
Devam et.
Afinal não precisas de aprender a lêr.
Okula gitmesen de olur.
Irmãozinho, sei que não gostas nem de lêr os teus próprios guiões.
Kardeşim, kendi senaryolarını bile okumayı sevmediğini biliyorum.
Não cheguei a lêr isto antes. Vieram de estes lados todos.
- Bunları okumamıştım
E ter um pingo de habilidade de conseguir lêr um relógio?
Onlar saate bakma kabiliyetine zerre kadar sahip midir peki?
Bem, pensei que fosse o único a lêr Skymall completamente.
SkyMall'u adam gibi okuyan bir tek kendim var sanırdım.
Como é que sabes que eu estou a lêr o que está aqui escrito?
Burada yazılanları okuduğumu nereden bileceksin ki?
Eu posso lêr os mapas.
Haritaları okuyabilirim.
Estou a ensinar o missão impossivel a lêr.
Görevimiz Tehlike'ye okumayı öğretiyorum.
- "Vamos lá atrevermo-nos a"? - Lêr!
"cesaret edelim" Okumaya!
- Preferes que eu pare de lêr.
Sesli okumamı istemiyor musun?
Consegues lêr os jornais?
Başlıkları görebiliyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]