Translate.vc / portugués → turco / Mariel
Mariel traducir turco
217 traducción paralela
Em Maio de 1 980, Fidel Castro abriu o porto de Mariel, em Cuba, com a aparente intenção de deixar alguns cubanos juntar-se à família, nos Estados Unidos.
1980 mayısında Fidel Castro, Küba'nın Mariel limanını açtı. Görünürdeki amaç, isteyen Kübalıların ABD'deki akrabalarının yanına gitmesine izin vermekti.
Então, que tal vão as coisas com a Mariel? Ariel...
- Mariel'la nasıI gidiyor?
Mariel Hemingway e Elliot Gould.
Mariel Hemingway ve Elliott Gould.
Porto Mariel, Cuba Maio de 1 980
Mariel Limanı, Küba Mayıs 1980
- A Mariel Hemingway.
- Mariel Hemingway.
Ele e o Jesse recolheram a maior parte da madeira, a Rose pôs pilhas novas em tudo, e imagino que a Mariel tenha ligado imenso.
O ve Jesse her yeri kontrplak kaplamış, Ve Rose her şeyin pilini değiştirmiş, ve Mariel de bol bol telefonla konuşmuştur.
Que fazes aqui, Mariel?
Sen ne yapıyorsun burada Mariel?
Mariel, fazes sempre isto.
Mariel, hep böyle yapıyorsun.
Nossos filhos, Mariel!
Bizim çocuklarımız, Mariel!
Vai para casa, Mariel!
Evine git Mariel!
Mariel!
— Mariel!
A Mariel não chegou a casa ontem à noite.
— Mariel dün gece eve dönmemiş.
Mariel!
Mariel!
Pensas mesmo que é necessário, Mariel?
Bu gerçekten gerekli mi Mariel?
Bem, é só que, disses-te que a última vez que falas-te com a Mariel, ela estava a sair daqui?
Son konuştuğunuzda Mariel'in buradan ayrıldığını söylemiştin, Buradan ayrılıyor muymuş?
Mariel?
Mariel?
Veio durante o êxodo de "Mariel" há 21 anos atrás.
21 yıl önce Mariel Tekne Akını sırasında gelmiş.
- Não és esquizofrénica, Mariel.
Sen şizofren değilsin Mariel.
A Mariel vai matar-me.
Russell beni öldürecek.
Não vão matar-te.
— Mariel beni öldürecek.
Sim, a Mariel e eu também, mas não somos tão engraçados.
Evet, Mariel ve ben de, ama biz bu kadar... tatlı değiliz.
Eu sei que te disse na semana passada, mas tudo piorou, e tu e a Mariel...
Ve uh, geçen hafta bahsetmiştim, ama daha da kötüye gidiyor ve um,
Eu e a Mariel já não estamos casados, Carl...
— Mariel ve seni biliyorum, sen - — Mariel ile ben artık evli değiliz, Carl.
Mariel?
Mariel.
Quando eu e a Mariel nos casamos ele andava connosco...
— Eskiden. Mariel ile evliyken onlarla takılırdık.
Mas talvez não seja necessário discutir... Mariel?
Belki de Russell ile konuşmuşsundur.
Mariel!
Mariel.
O que se passa, Mariel?
Yanlış olan ne Mariel?
Vou examinar o esqueleto, o que está enrolado no esqueleto e compará-lo com o fragmento de tecido.
İskeleti inceleyeceğim ve onu saran her neyse bakalım Mariel'in verdiği örneğe uyuyor mu?
A Mariel?
Kim, Mariel mi?
Deixaste-os sozinhos, ontem à noite, Mariel.
Dün gece onları bırakmışsın, Mariel.
Mariel, ela estava muito aborrecida.
Mariel, o çok üzgündü.
A sua mulher também ficou confusa.
Karınız da buna şaşırmıştı. Mariel'le mi konuştun?
- Falaste com a Mariel? - Foi ela que descobriu o corpo...
Cesedi ilk gören oydu.
A Mariel disse que ainda estava a mexer-se quando o retirou.
Mariel çıkardığında hala hareket ettiğini söyledi.
Estamos a levá-lo para a Mariel o examinar.
Kontrol etmesi için Mariel'e getirdik.
- Mariel, o que está a acontecer aqui?
— Mar, burada neler oluyor?
Achas que ela está a mentir, Mariel?
Sence yalan mı söylüyor, Mariel?
Quero que vás para casa, Mariel, por favor.
Eve gitmeni istiyorum, Mariel, lütfen.
- Como está a Mariel?
— Mariel nasıl?
Eu gostava que hoje de manhã tivesses visto esta mulher, Mariel.
Keşke bu sabah o kadını görseydin, Mariel.
Eu queria dizer Larkin, tu sabes disso.
— Mariel? Larkin demek istedim. Biliyorsun bunu.
Mariel, o Lewis disse-me que falaste com a Christina.
Mariel, Lewis bana Christina ile konuştuğunu söyledi.
E mesmo que vocês tenham tido experiência similares, o resultado será bem diferente.
Bu kadınla hiçbir ortak noktan yok, Mariel. Her ne kadar benzer bir deneyim yaşasanız da, sonucu... farklı olacak.
Mariel...
Mariel...
- Mariel...
- Mariel... - Sakın.
PORTO DE MARlEL, CUBA
MARİEL LİMANI, KÜBA
O que se passa contigo?
Mariel... sana neler oluyor?
- Olá Mariel.
- Hey, Mariel.
...
Mariel.
- Larkin. - Mariel?
— Larkin.