Translate.vc / portugués → turco / Máximo
Máximo traducir turco
8,987 traducción paralela
No máximo, dez minutos.
Tamam mi? Tamam, en fazla on dakika.
Vive ao máximo.
Maksimuma kadar yaşa.
Os agentes que foram lá encontraram a música com o volume no máximo e um rasto de narcóticos visível a partir da janela de tu sabes quem.
Memurlar olay yerine vardığında kurbanımızın pencerelerinden görülebilen bir yerde ciddi uyuşturucular bırakılmıştı.
Será lá que será classificado como mínimo, médio ou máximo.
Ceza İnfaz Kurumunun sizi minimum, medium ya da maximum olarak ayıracağı yer orası.
Alguns presos mínimos ficam com o máximo.
Bazı minimum mahkümlar da maksimumu boylayabiliyorlar.
Precisa de se preparar para o máximo.
Sizin maksimum için hazırlanmanız gerek.
És o máximo, meu.
Dostum. Harikasın.
Vamos colocar-te num local em que possas ver o máximo possível de cruzamentos.
Seni olabildiğince çok kavşağı görebileceğin bir noktaya koyacağız.
Vou tentar ficar longe de vista o máximo tempo que puder.
Mümkün olduğunca bunun dışında kalmaya çalışacağım. Sahi mi?
Quero números. Recruta o máximo de cidadãos que possas por ordem do Faraó.
Firavunun emriyle ne kadar vatandaşı silah altına alabiliyorsan al.
Aquele rádio tem alcance de, no máximo, 900m.
- Şu telsizin en fazla bin metre menzili vardır.
O máximo que podemos esperar é ficar a salvo por um momento.
Şu an güvende olmasını umabiliriz en fazla.
- O máximo que conseguires causar.
- Yapabildiğin kadar yap.
Quando a Maré de Perigeu for a mais alta, os meus poderes chegarão ao máximo e tu não interferirás.
Perigean büyüsü başladığında gücüm en yüksek noktasında olacak. Ve sen karışamayacaksın.
Andrews, mas o Wren tem ligado para toda a gente que conhece, e está a fazer o máximo que pode para entrares lá.
Annemin St. Andrews'te bir arkadaşı yok. Ama Wren tanıdığı herkesi arıyor. Ve mülakatı ayarlamak için elinden geleni yapıyor.
Extermínio máximo. Exterminar.
- Maksimum imha.
Ainda tenho 24 horas... se quiseres tentar e aproveitar ao máximo.
Tadını çıkarmak istersen diye söylüyorum. Hala 24 saatim var.
Ele correu cerca de 30 minutos, a adrenalina estava no máximo.
Ful adrenalin salgılayarak 30 dakika kadar koşmuş.
Temos dois minutos no máximo.
Hedef üzerinde iki dakikamız olursa şanslıyız.
Noventa metros, no máximo.
En fazla 100 metre.
Dá o teu máximo.
Elinden geleni yani.
Quero dizer, eu estava a dar o máximo.
Tamam. Elimden geleni yapıyordum ben zaten.
E o máximo de balas que tiver.
Ve elinde ne kadar mermi varsa.
Quero o máximo de feácios que puder ter.
Yanına mümkün olduğunca çok Fenikeli almalısın.
20 minutos, no máximo.
- İyi. 20 dakikaya gelir.
Vou tirar um ano sabático, fazer-me à estrada e viver a vida ao máximo.
1 yıl ara verip, arabamla yola koyulacağım ve hayatı dolu dolu yaşayacağım.
15 minutos, no máximo.
En fazla 15 dakika alır.
Desculpa, e prometo-te que estarei por perto o máximo que puder, certo?
Üzgünüm, ve sana söz veriyrum elimden geldiğince burda olacağım, tamam mı?
- No máximo, até ao fim do dia. - Óptimo.
- En geç, akşama.
O ar-condicionado foi para o máximo, mesmo sem estar ligado... E o rádio enlouqueceu, assim como a Trini.
Hava klima açık olmamasına rağmen üflüyordu ve radyo bir anda delirdi, Trini'de öyle.
Tento ao máximo fazer o correcto, o que quer que seja.
Elimden geldiğince doğru şeyler yapmaya çalışıyorum.
Mas, se queres aproveitar ao máximo a experiência, alimenta-te de mim.
Ancak en iyi sekilde yararlanabilmek için benden beslenmeni öneriyorum.
Dois minutos, no máximo.
İki dakika. En fazla.
Três minutos, no máximo.
- Tamam, en fazla üç dakika.
Normalmente, ele fica no máximo com três filmes.
Normalde 3 filmden fazla almazdı.
Por acaso o meu interesse em manequins morenas que se acham o máximo, esmoreceu, mas estás à vontade.
İlginçtir, ihtişam delisi uzun, siyah modellere olan düşkünlüğüm kalmadı. Yine de, istediğini yap.
- Os académicos são o máximo.
- Akademisyenleri severim. - Güzel insanlar, tam bir kaypaklar.
Eu vou voltar a trabalhar para ti, e vou dar o máximo.
Senle çalışmak için geri döneceğim ve kıçımı yırta yırta öğreneceğim.
Devo demorar 45 minutos a uma hora, no máximo.
Bağlantıyı sağlayacağım. 45 dakika da hallederim, en fazla bir saatte.
O que dizes de aproveitarmos ao máximo os teus preciosos últimos minutos?
- Bunu ne hepimizin en iyi şekilde söylüyorlar. Onun son kıymetli dakika?
Verdade, meio sentido no máximo.
Değil mi? İsteksiz gibi biraz.
Tenham respeito e façam o luto ao máximo.
- Saygılı olun ve yasa boğulun.
- Escondi-me o máximo que pude e disse que não podia falar porque era confidencial, mas ele vai levar o caso a um juiz federal.
Saklanabileceğim kadar saklandım görev gücünün arkasına gizli dosya olduğu için konuşamayacağımı söyledim ama dosyayı federal mahkemeye götürüyor.
Todas as naves "Traugott" na área virão atrás de nós, em hiperespaço máximo, está bem.
Ve sektördeki tüm Traugott gemileri maksimum ışık hızında bize doğru gelecek.
Sub-luz no máximo, agora!
Işık hızı altında motorlara tam güç, hemen!
No melhor cenário possível, se ela não perceber a onda, um ano, no máximo.
En iyi senaryo, eğer oyun üzerinde yakalanmak istemezse, bir yılda, tepede.
No máximo.
En iyilerden.
Maximo Gomez.
Maximo Gomez.
- Maximo Gomez?
- Maximo Gomez? - Evet, benim.
- O Maximo quer jogar duro.
Maximo sert oynamak istiyor demek.
O Maximo fala a sério, rapazes.
Maximo işten bahsediyor, çocuklar.