Translate.vc / portugués → turco / Pano
Pano traducir turco
1,080 traducción paralela
Vou buscar um pano.
Bez getireyim.
- Queria um pano da loiça, por favor.
- Bir bulaşık süngeri, lütfen.
E depois volta e ata o pano azul no portão.
Ve sonra da bahçe kapısına mavi atkıyı bağla.
O pano azul é um sinal para a patrulha local.
Mavi atkı, kolluk kuvvetlerine bir işarettir.
Amy, põe o pano azul no portão, como te mandaram!
Ben su kaynatayım. Amy, lütfen mavi atkıyı bahçe kapısına bağlar mısın?
Não pôr o pano azul para avisar a patrulha é traição pura e simples.
Bahçe kapısına, o mavi yakayı bağlamamak vatana ihanettir.
Quem terá posto este pano no portão?
Bunu oraya kimin bağladığını merak ediyorum.
Hoje, alguém atou o pano azul...
Bugün içimizden biri ön bahçe kapısına mavi atkıyı- -
Vira ali para a Sir Francis Drake.
Pano, Sir Drake Bulvarı.
Vira ali para a Sir Francis Drake.
S. Drake Bulvarı için bir pano var!
Primeiro colocamos o pano, assim.
Önce, kumaşı şöyle koyuyorsun.
Um pedaço de pano
- Bir parça kumaş...
Ele é tão pão-duro que espreme o pano de limpar o balcão do bar.
Öyle cimri ki, tezgah bezini bile sıkıp son damlasını kullanır.
Estamos atrasados e eu gostava de subir o pano antes da meia-noite.
Bakın, akşam yemeği molası için şimdiden bir saat geç kaldık, ve ben gece yarısından önce perdenin açılmasını istiyorum.
- O Sr. Frame está aí? - O pano vai subir.
Perde için neredeyse hazırız.
- Tens um pano para me limpar?
- İnek, burnunu kırmalıydım. Gömleğini kullanabilirsin, biliyorsun.
Fazei uma jangada com os paus de cana. Amarrai-os com o pano das velas.
Biraz bambu kesin ve bambuları yelken beziyle sıkıca bağlayın.
Não te esqueças do pano!
Okulda unutma ama, örtüyü de getir!
Sempre que abria os olhos, ali estava ela, a sorrir para mim, a pôr-me um pano frio na testa.
Ne zaman gözlerimi açsam, o orada durur bana gülümserdi ve anlima soguk bez tutardi.
Até que se diga a última fala, o pano não pode descer.
Son replik söylenene dek, perde kapanmaz.
"Enquanto não tiver sido dita a ultima deixa, o pano não pode descer."
"Son replik okunana kadar perde kapanmaz."
É uma caixa de madeira cheia de imãs!
Mıknatıs dolu bir pano bu sadece.
Dotado de notável golpe de vista... e duma aptidão natural... era um valioso aliado do seu protector... contra os adversários do pano verde.
Gözleri iyi gördüğü... ve doğal yeteneği olduğu için... sevgili patronuna yeşil masadaki rakiplerine karşı... çok yardımcı olabiliyordu.
Significa eu e o pano.
Perde ve ben.
Atrás do pano
Yanlardakiler ayakta
Esse pano deve ser feito em tecido novo para ti.
Bu kumaştan sana yeni bir elbise yaptırmak lazım.
Fazem cair o pano!
Özel konuşmamız gerekiyor.
Vem, Morte, e faz cair o pano final.
# Gel, ölüm, son perdeyi çek.
Mas, para isso, devemos encontrar algum pano sujo.
Sonrasında... onun A-takımından birilerine ihtiyacımız olacak.
No pano?
Örtünün üzerinde?
Estamos a todo o pano, não posso ir mais rápido.
Tam hız gidiyoruz. Elimden daha fazlası gelmez.
Eu fui lá fora, e ela aparece aos pulos com um pano, sem nada vestido a não ser um fato de banho molhado em que se via tudo.
Gittim, bir bayrakla hoplayarak geldi, sadece minik şeffaf bir şey giyiyordu.
Traga-me outro pano.
Bir peçete daha bulalım.
Reese, ande 18 metros, coluna da esquerda.
60 feet ilerleyin, soldaki pano!
Escute, importava-se de ficar aqui com aquele pano de fundo?
Şöyle dursan da şu tarafı... -... arkana alsak olur mu?
E agora, sargento, engano-me ao supor que é impossível que com um simples movimento deste pano faça passar a sua pistola automática do coldre à minha mão?
Şimdi, Çavuş, benim buluşum olan bir numarayla sizin tabancanızın, kılıfından çıkıp benim elime geçmesinin dünyada hiçbir yolu oalmadığını düşünebiliriz, değil mi? Doğru muyum?
Pano do óleo ao seu lugar, senhor!
Yağ çubuğu hazır efendim!
Vai buscar-me um pano.
Bir bez al şuradan.
Primeiro, uma cama de quatro pés, com bandas húngaras, bem aplicadas sobre um pano cor-de-azeitona, com seis cadeiras e a colcha do mesmo tecido, tudo bem acondicionado e forrado a tafetá vermelho e azul.
Öncelikle, zeytin yeşili örtülü ve Macar işi şeritlerle süslü bir karyola, aynı kumaşla kaplı altı sandalye, hepsi de çok iyi durumda ve yanar döner renkli tafta astarlıdır.
Um quarto de século depois, aquele pedaço de pano vermelho tirado do alemão morto, tinha ficado famoso por todo o mundo.
Çeyrek yüzyıl sonra,... ölen Alman'ın kepindeki kırmızı kumaş parçası, bütün dünyada meşhur oldu.
- Estão a forrá-los com pano de sofá.
- Çarşaflarla dolduruluyorlar.
Pronto, desmontei o painel.
Tamam, pano çıktı.
Usava um pano negro na cabeça.
Alnında siyah bir bant vardı.
E mesmo assim, hoje, reuniram-se aqui chefes de Estado, e pessoas distintas. Vieram de todo o Mundo, para darem honras a este homem pequeno, moreno, vestido com um pano, que levou o seu país à liberdade.
Ama dünyanın her yanından insanlar, hükümetler, ileri gelenler ülkesini özgürlüğe götüren peştamallı bu küçük adama saygılarını göstermek için el ele verdiler.
A todos os que querem abrir os olhos aos ingleses : trazei-me aqui o pano fabricado na Inglaterra e que usais.
İngilizlerin anlamasını isteyenler üstünüzdeki Manchester ve Leeds malı elbiseleri getirin.
Queimamos pano inglês! Queimamos pano inglês!
İngiliz kumaşını yakalım!
Louis, o pano.
Louis, perdeyi çek.
Tínhamos de beber por um jornal enrolado! O melhor que conseguíamos era chupar através de um pano molhado.
Bizim en fazla yapabildiğimiz ise ıslak bir bezden emmekti.
Bem, quando eu digo casa, refiro-me a um buraco no chão, coberto por um pano de oleado, mas era uma casa para nós!
Bir muşamba ile örtülmüştü. Ama bizim için bir evdi. Biz yerdeki deliğimizden tahliye edilmiştik.
Você e a Mary Ann? No melhor pano cai a nódoa.
Bazen haberciler de günah işler.
Com os seus bonés de pano e basaquinhos de lã e rádio transístores, queixando-se sobre o chá :
Burada iyi yapmıyorlar, değil mi?