Translate.vc / portugués → turco / Para
Para traducir turco
1,837,443 traducción paralela
Lamento, mande-os para trás.
Özür dilerim. Sadece geri gönderin, gitsin
Se não o assinares, tem que voltar para trás.
Eğer imzalamazsan geri göndermek zorunda kalırlar.
Grande parte do que a América é hoje são apenas caixas a andar para trás e para a frente.
Artık bir çok Amerikalı aldığı kutuları geri gönderiyor.
É para agora, Sr. Banfield!
Şimdi, demek oluyor, Bay Banfield.
Sim, mas depois fui à Tailândia para fazer turismo sexual e pinoquei todos os disparates para fora de mim.
Evet. Ama sonra Tayland'a seks gezisi için gittim ve benden akılsız kim varsa çaktım.
Anda, Meg, vamos para casa.
Hadi Meg, evimize gidelim.
Mal posso esperar para ter a água corporal de toda a gente na minha boca.
Herkesin vücut suyunu ağzıma almak için sabırsızlanıyorum.
Nada de ir de cabeça para baixo e esperem até eu dizer que podem ir.
Başınız önde atlamak yok ve ben tamam diyene kadar bekleyin.
- Devias convidá-la para sair.
Ona çıkma teklifi etmelisin. Sahi mi?
Senhoras e senhores, o voo 427 para Filadélfia foi cancelado.
Bayanlar ve baylar. 427 sayılı Philadelphia uçuşumuz iptal olmuştur.
Já para não mencionar nalguns furos.
Memelerinden bahsetmiyorum bile. Hey Brian.
Vão mandar-me de volta para o México de manhã.
Sabah beni Meksika'ya geri gönderecekler.
Mas não te preocupes, estou a planear voltar para cá assim que possa.
Sakın endileşenme. Gider gitmez geri gelmeyi planlıyorum.
Somos o e-mail secundário que as pessoas usam para se registarem em páginas de pornografia.
İnsanların porno sitelerine kayıt olmak için kullandıkları ikincil e-posta adresi olarak kalacağız.
Eu só deixei o México foi para lhes dar uma vida melhor.
Meksika'yı terketmemin tek sebebi onlara daha iyi bir hayat sunmaktı.
Mas não te posso pedir para cuidar dos meus filhos.
Ama senden çocuklarıma göz kulak olmanı isteyemem.
NOMES ENGRAÇADOS PARA MEXICANOS Ainda bem, ele tem andado a ler o livro.
Güzel! Kitabı okumuş.
Lois, se fizeres isso, o Chris vai ressentir-se de ti para o resto da vida dele.
Lois, eğer bunu yaparsan Chris ömrünün sonuna kadar sana tavır alır.
Eu digo para o deixares experimentar.
Bırak bir denesin derim.
Acredita em mim, um dia a tomar conta daqueles miúdos, e vai querê-los daqui para fora.
Güven bana. Bir gün o çocuklara baktıktan sonra hemen başından savmak isteyecektir.
Muito bem, malta, para vocês só o melhor, por isso comprei-vos comida orgânica, sem OGM e hormonas.
Pekâla çocuklar. Sizin için en iyisi olmalı onun için sizlere tamamı organik, GDO'suz ve hormonsuz besinler aldım.
Traga a sua namorada com o cu gordo para aqui.
Koca götlü kız arkadaşını buraya getir.
Quero dizer, eu fiz um bom dinheiro quando apresentei aquele programa confuso.
Şu kafa karıştırıcı TV yarışmasını sunduğumda ne kadar çok para kazandığımı hatırlarsın.
Muito bem, Phil, venha para o meu lado, é a vez da Ashley.
Pekâla Phil, buraya gel ve yanımda dikil, Ashley'nin sırası çünkü.
Ashley, vá em frente, escolha uma resposta, encontre uma pergunta, gire a mesa, e lembre-se : o relógio está a andar para trás.
Ashley başla bakalım. Bir cevap seç, soruyu bul ve çarkı döndür ve unutma, zaman akıyor.
Para aqueles que estão a jogar em casa... porquê?
Siz evdeki yarışmacılarımız için...
Se a Isabella não consegue vir para cá para levar os filhos, vamos ter nós que lhos levar a ela.
Eğer Isabella çocuklarını almaya gelemiyorsa o zaman onları biz götürmek zorundayız
Estou a dizer que vamos ao México para que possamos devolver estes miúdos à mãe deles.
Diyorum ki : Meksika'ya gidiyoruz, böylelikle çocukları da annesine verebiliriz.
Vamos levar esses miúdos para a mãe deles.
# Let's get those kids back to their mama. #
Muito bem, estamos de saída para o México.
Pekâla, biz Meksika'ya gidiyoruz.
Isto não é sítio para a Isabella criar uma família.
Burası, Isabella'nın çocuklarını yetiştirebileceği bir yer değil.
Tudo o que tens que fazer é dizer "sobrancelhas tingidas de preto" para o vento e ele aparece.
Sadece, hepimizin rüzgara doğru "Kara Kaşlı" demesi yeter ve o da ortaya çıkacaktır.
Eu sei disso, mas tu tens tanto direito a uma vida decente para os teus filhos como qualquer pessoa.
Anlıyorum ama her çocuğun hakettiği gibi iyi bir hayat sizinde hakkınız.
Ei, só para te avisar, o amigo do meu pai, o senhor Quagmire, vai dizer-te muitas coisas e vão ser todas nojentas.
Sadece bil diye söylüyorum. Babamın arkadaşı Bay Quagmire sana bir sürü şey söyleyecektir ve hepsi de iğrençtir.
Coloquem as mãos para cima!
Polis! Ellerinizi havaya kaldırın.
Isto é por causa do sorteio para o almoço grátis?
Tüm bunlar akşam yemeği için yapılan çekilişle mi alakalı?
O Peter Griffin está aqui para se entregar pelo seu homicídio involuntário por atropelamento.
Peter Griffin arabayla adam öldürdüğü için.. ... teslim olmaya gelmiş.
Sabes quantas vezes vos meti no forno, para ver se me atrevia a ligá-lo?
Senin gibi çocukları kaç kere fırının içine koyup sonra da çalıştırmamak için neler yaptığımı bir bilsen.
Bem, obrigado por confiares em mim para descobrir isso.
Bu sorunu kendi başıma çözmeme müsade ettiğin için teşekkürler.
Sou demasiado jovem para ter tanta responsabilidade.
Bu kadar sorumluğu alabilecek yaşta değilim.
Muito bem, vou sair para a noite das mulheres.
Pekâla, kızlarla baş başa dışarı çıkıyorum.
É só olhar para a Sra. Butterworth.
Yani, bir de Bayan Butterworth'a bir baksanıza.
Tem dez segundos para...
10 saniyeniz var...
Não volte a telefonar para aqui!
Sakın bir daha arayayım deme.
Ei, depois do jogo, fiquem sintonizados para o novo episódio de "Senhora Secretária".
Maçtan sonra, Madam Secretary'yi izlemek için bir yere ayrılmayın.
Esta noite, a Senhora Secretária enfrenta uma crise internacional no Paquistão, enquanto a sua filha adolescente enfrenta a sua própria crise ao tentar encontrar um par para o baile.
Madam Secretary'nin kızı balo için erkek arkadaş bulmak zorundayken Madam Secretary de Pakistan'daki krizi ele alacak.
Chris, pára.
Dur Chris.
As boas notícias é que o autocarro arranjou novas escovas limpa pára-brisas.
İyi haberde otobüse yeni silecek lastiği alındı.
Vamos para o México.
Meksika'ya gidiyoruz.
Olha só para isto.
Şuna da bak!
Envie-os para aqui.
Evet.