Translate.vc / portugués → turco / Past
Past traducir turco
1,607 traducción paralela
- é a segunda coisa, bem próxima. - Bacon, Raja?
Pastırma, Raja?
Queres acrescentar bacon com ovos também?
Biraz domuz pastırması da vermek ister misin?
- Tu fazes a sondagem.
- Sen pastırmaları getir.
Sobre o gelo ou a sondagem?
Buz ve pastırma konusunda mı?
- Ele está aqui apenas por salário.
- Her neyse, sadece pastırmayı getirmek için burada...
Fatia dourada com bacon à parte.
Yumurtalı ekmek. Yanında pastırma.
Os toucinhos-móveis deixam-me enjoada.
Yürüyen domuz pastırmaları midemi bulandırır. - Güzel.
Eles passaram além do ponto sem retorno. Eles passaram além do ponto sem retorno.
They're past the point of no return.
O que é isto, bacon canadiano?
Bu ne, Kanada pastırması mı?
Cobrindo o seu rasto com toucinho e feijões.
Ustaca uygulanan pastırmalı fasulye hamlesiyle izlerinizi yok ettiniz.
É aquela pasta com bacon que tu gostas.
Şu sevdiğin, içinde domuz pastırması olan makarna.
Disse que, assim que me deitasse a mão, me arrancaria o coração, e que o comeria em fatias como se fosse toucinho.
Beni eline geçirdiği anda, kalbimi yerinden söküp pastırma gibi yiyeceğini söylemiş.
Amanhã oferecemos... peru...
Yarın bedava... pastırma.
Liberty Bell, se puseres mais bacon nessa batata... eu vou espancar esse teu rabiosque de macaquinha.
Liberty Bell, o patatesin üstüne bir pastırma kırıntısı daha koyarsan küçük maymun kıçını pataklayacağım.
Frita um pouco de bacon.
Biraz domuz pastırması alırız.
O perfume... baseado em Bacon, Esquilo e Manteiga foi arrebatado repentinamente da fama por uma tempestade
Domuz pastırması, sincap ve kaka aromalı parfüm evcil hayvan endüstrisini sallamıştı.
Mas encontrei bacon.
Ama biraz pastırma buldum.
Eu estava a guardar o bacon.
O pastırmayı saklıyordum.
... bacon de um lado, tostada, como a minha mãe a fazia.
... biraz domuz pastırması, gerçek gevrek, tıpkı anneminki gibi.
Belo passe, aqui vamos nós...
İyi pastı.
Bom lançamento.
İyi pastı.
Duas sandes em pão de trigo, duas saladas de ovo, um chá doce e uma limonada.
İki pastırmalı sandviç, iki yumurta salatası, bir çay, bir de limonata.
O carro ia começar a esmagá-lo com um inseto.
Araba tam bir pastırmaya dönmüştü sen de bir böcek gibi içinde sıkışmıştın.
E pensava que o meu almoço ia ser só uma sandes e um sumo.
Ben de bu öğlen pastırmalı sandviç ve soda yiyeceğimi sanıyordum.
- Ovos Benedict?
- Pastırmalı yumurta?
Sanduíche de carne enlatada, sanduíche clube, duas saladas.
Pastırmalı sandviç, büyük sandviç, iki yeşil salata.
É como eu sempre digo, se não podes entregar o bacon, tráz-lhes o porco.
Her zaman söylemişimdir, "Eğer pastırmayı servis edemiyorsan onlara domuzu servis edersin."
Se não podes entregar o bacon, tráz-lhes o porco.
"Eğer pastırmayı servis edemiyorsan onlara domuzu servis edersin."
Deus, dá a tranquilidade para aceitar as coisas que não posso mudar, coragem para mudar as coisas que posso, e a sabedoria para saber a diferença.
Tembel bir pazar günü ve gözleme yapma havasındayım. Aniden ben de pastırma yapma havasına girdim. İşte bu!
Gosto de bacon.
eee? Ben pastırma severim.
ovos mexidos puros, bacon de peru... torrada de centeio, sem manteiga, descafeinado.
Yağda yumurta, hindi pastırması, tereyağsız çavdarlı tost ve kafeinsiz kahve.
- Aqui está outra de Bacon canadense. - Aqui está.
İşte diğer Kanada domuz pastırmalı.
Sinto... Ovos e bacon.
Pastırma ve yumurta.
- É preciso grelhar o bacon.
- Pastırmayı kızartın.
- Bacon do Turk.
- Turk pastırması!
Quem me dera saber isto antes de ter servido o bacon bom.
Keşke en iyi pastırmamızı ikram etmeden önce bunu bilseydim.
Não serviste o bacon bom.
- En iyi pastırmamızı ikram etmedin ki.
Sim, a Michelle faz sanduíches de bacon e ovo fantásticas.
Michelle domuz pastırması, yumurta ve sosisli sandviç yapmıştı.
Isto salvou a minha pele mais vezes do que posso contar.
Sayısız kez pastırmalarımı yanmaktan kurtarmıştır.
( tipos de comida )
Bir iyi pişmiş eritme peynirli köfteli sandviç,.. ... çavdar ekmeğine pastırma, acılı sosis ve birkaç tane de kızarmış patates var.
Comi um x-bacon com fritas e uma xícara de café grande.
Pastırma, cheeseburger, patates kızartması ve büyük bir bardak kahve.
Linguiça de fígado, salsicha de Frankfurt salame, rosbife, cordeiro.
Ciğer salamı, baharatlı sosis, pastırma, biftek, koyun eti.
E se os porcos começarem a sair pelo meu rabo, teremos bacon de borla para o resto das nossas vida.
Tabii, Eğer kıçımdam da domuzlar fırlayıp çıksaydı ömür boyu bedava domuz pastırması yerdik.
Não sei se comeria esse bacon.
O domuz pastırmasını yermiydim, bilmiyorum.
Ela põe alhos franceses e pedacinhos de toucinho.
İçine pırasa koyardı ve... ve bir parça da domuz pastırması. - Mükemmeldi.
Temos o Izzy, o vegetariano que comia bacon. Penny, a fumadora cancerosa.
Domuz pastırması yiyen, vejeteryen Izzy, Sigara içen kanser hastası Penny ;
Essa foi a pior parte.
Gördüğüm en kötü pastı.
É, o babaca está imóvel na cama, enquanto ela põe comida na mesa, de novo.
Evet Lynette yine evine o pastırmalardan götürürken o aptal şey kıç üstü düşüvermiş.
- Preparei ovos e bacon. - Preparaste?
- Sana pastırmalı yumurta yaptım.
Mas segunda-feira prometia ser de Verão, uma tarde dourada seguida por dias de sol quente e na sexta-feira, um interminável e esquecido Inverno.
Ama Pazartesi, kışın geldiğini unutmuş gibi bir Pastırma Yazı'na büründü ve güneşli günler Cuma gününe kadar devam etti.
Foi um passe óptimo.
- Çok iyi bir pastı.