English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / portugués → turco / Pc

Pc traducir turco

588 traducción paralela
Possivelmente, mas não com as iniciais "PC".
Muhtemelen, fakat harflerle görmediniz.
Gostaria de lhe apresentar PC 17...
l'd like to present PC 1 7...
- PC 6...
- PC 6...
- PC 47...
- PC 4 7...
- PC 6 de 3...
- PC 6 of 3...
- PC 9...
- PC 9...
- PC 85...
- PC 85...
- PC 4...
- PC 4...
PC 21, PC 85...
PC 21, PC 85...
- Policial da Paz ( PC ) Anson.
- PC Anson.
Se tiver juízo, pede um corte de cabelo. Irmão, sinto-me honrado. Tudo o que peço é um palmo de terra.
Güçlü kuvvetli bir adam, orada sabahın sisinde, cıpcılız ve asilane dikilip, yüksek bir sesle şöyle bağırdı :
Ouvi dizer que a tua empresa está a apostar forte em computadores.
Duyduğuma göre sizin şirket bütün yatırımlarını PC pazarına yönlendirmiş.
Tenta comprar um PC com este orgulho.
Kendine Play Station almayı düşünsene.
Se cruzar... a minha mulher com... um PC Macintosh... tenho um computador... que nunca vai abaixo.
Karımı... bir Macintosh ile... çiftleştirmeliler. Böylece hiç çökmeyen... bir bilgisayarım olur.
O que eu preciso é de um "PC Plod salva Harry o Hamster da casa dos horrores".
İhtiyacım olan "Şirinler, Fare Harry'korku evinden kurtardı" gibi bir şey.
Preciso de uma agulha para PC de 1 8.
18'lik PC iğnesi ve pens lazım.
Durante quanto tempo queimarão o motor depois do PC mais dois?
Ay'ın etrafındaki dönüşten sonra motoru ne kadar çalıştıracaklar?
- O que fez com meu PC, cara?
- Bilgisayarıma ne yaptın?
E leiam a minha coluna na revista "Mundo do PC".
Bir de PC World dergisindeki köşemi okumayı unutmayın.
Nós temos menos de seis meses antes de introduzirmos o HyperPro PC.
HyperPro PC'yi tanıtmamıza sadece altı ay kaldı.
Transportando um ferido para o PC secundário.
Bir yaralı var. Yeni bir bölgeye taşınılıyor. İkinci bölge, tamam.
Quando estive no seu gabinete, obtive os dados para acesso ao seu PC.
Bürondaki o gece özel hattının numarasını aldım ve T.E.H.'e bilgisayarına uzaktan erişim imkanı veren modem numaranı.
Todos os computador deviam ter isto.
Hiçbir PC yoksun kalmamalıdır.
Isso não é PC.
Bu bir bilgisayar hesaplaması değil.
Proibiremo-lo, só lhe faremos isto.
Biz de PC yaparız. Bu şekilde. - Bu çılgınca.
"PC load letter"?
"PC load letter"?
Chama-se "PC" ( "CYA" ), estúpido de merda.
Sizin... -... yaptığınız hataları onlar yapmaz.
Quando tiveres experimentado a afeição dos teus amigos, engasta-os na tua alma em círculo de aço, mas não desvirtues os teus apertos de mão a todo o desconhecido.
Dostlarının arasında denenmiş olanları, çelik halkalarla bağla yüreğine, ama her zıpçıktı, acemi çaylak arkadaşı da el üstünde tutup elini kirletme sakın.
- Vou mandar retirá-lo agora.
- Adli tıpçılara söyle götürsünler.
Dos pés dos pisadores que misturam às mãos dos moldadores que vertem, se move o permanente rio de lama, semente humilde das grandes cidades, dia após dia, ano após ano, século após século.
Çiğneyicilerin karıştırıcı ayağından tuğla kalıpçılarının dökücü ellerine kadar her yerden görkemli şehirlerin harcı olan çamur akar, günlerce, yıllarca, asırlarca.
Os médicos não são imunes.
Tıpçılar hastalıktan muaf olmuyor.
Não tem nada mais potente que isto?
- Siz tıpçılar da daha güçlü bir şey yok mu?
Bolas, lá vem o velho coronel dos Desaparecidos.
Olamaz, yine o kayıpçı albay.
Não vai transformar este jornal sério num dos seus tablóides...
Bu zarif yaşlı bayanı zıpçıktılarınıza döndüremezsiniz.
Besta de baixa resolução!
Çözünürlüksüz zıpçıktı!
Aquele rufia teve o que mereceu.
Zıpçıktı layığını buldu.
Onde estão os técnicos do laboratório?
Cinayet bu. Adli tıpçılar nerede?
Vou precisar de falar com o médico legista.
Adli tıpçının ofisini görmem gerek.
No meu povo só há uma explicação para os seus sintomas.
Biz tıpçılar için semptomlarının bir tek açıklaması var.
Obrigado. E enquanto esse convencido espera por mim em York, as minhas forças terão chegado a Edimburgo, Pela retaguarda dele.
Ve bu zıpçıktı benim York'a varmamı beklerken güçlerim, Edinburg'a ulaşmış olup, arkasında mevzilenmiş olacaklar.
Meninas, têm o pessoal da Morgue lá fora esperando.
Hey kızlar adli tıpçılar dışarda bekliyor.
E mande entrar o pessoal da morgue.
Ve adli tıpçıları içeri gönder.
E os patologistas.
Adli tıpçıları çağırın.
A equipa forense achou dois tipos de sangue na roupa dela :
Adli tıpçılar elbiseleri üzerinde iki kan grubu buldular.
Prende os amigos comprovados à tua alma com elos de aço... ma não te ponhas a serviço de qualquer novo camarada.
Dostlarının arasında denenmiş olanları çelik halkalarla bağla yüreğine... Ama her zıpçıktı, acemi çaylak arkadaşı da el üstünde tutup elini kirletme sakın.
Ele trabalhou na Construtora de Metais United como moldador até que foi substituído por um Moldermatic e morreu.
United Strut'ta ve Bracing Works'te kalıpçı olarak kalıp makinesiyle yeri değişene ve ölene kadar çalıştı.
Reviram o capítulo do veneno dos mortos-vivos e a ciência médica agora vê o caso de uma forma totalmente diferente.
Zombi zehiriyle ilgili bölümü değiştirmişler. Tıpçılar olaya artık farklı bir biçimde bakıyormuş.
Falando de um ponto de vista médico, isso não está certo.
Bir tıpçı olarak şunu söyleyebilirim : Bu doğru değil.
" Vamos transformar esta escumalha em verdadeiros médicos.
Siz tıpçı bozuntularından birer doktor yaratacağız.
Veja só : ela tem tecnologia orgasmatrônica de ponta... e um vocabulário expansível a mais de 200 palavrões.
En son orgazmatronik mikro-algılayıcı teknolojisine sahip ve genişletilebilir 200 kelimelik ayıpçı sözlüğü var.
que usava "DNA" alterado e recombinado para produzir um ser humano superior...
Manticore Projesi diye bir şeyde tıpçı olduğunu iddia eden birini buldum ;

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]