Translate.vc / portugués → turco / Personal
Personal traducir turco
53 traducción paralela
SALA DOS PROFESSORES
PERSONAL ODASI
Não viram O Preçao da ´ Vitória?
Personal Best filmini izlemediniz mi?
Porque ela é anoréxica, tem mamas falsas e um personal trainer.
Çünkü iştahsızlık hastalığı var, göğüsleri silikonlu ve kendi antrenörü var.
# Lookin'for a hand with a personal touch #
* Özel bir dokunuşla yardıma ihtiyaç duyuyor *
"Personal trainer".
Antrenör.
Ou uma oposição personal?
Ya da kişisel bir sorun?
Quero estar presente no primeiro dia em que ele for, e garantir que o personal trainer sabe da aversão do Walter à coerência.
Çalıştırıcısının onun tutarlıIığa olan nefretini anladığına. .emin olmak için ilk antremanında orada olmak istiyorum.
Um ciberterrorista entrou nos computadores da barragem e encerrou-a provocando apagões e a interrupção do meu DVD de As Parceiras, antes de as miúdas se enrolarem.
Bir saat önce bir bilgisayar korsanı barajın bilgisayarlarına girip barajı kapattı. Bu eyalet çapında elektrik kesintisine Personal Best filminde hatunların yiyişmeye başladığı sahnenin kesilmesine neden oldu.
Ele é um'personal trainer'.
Kişisel antrenördür.
O meu pai está na farmácia e a minha mãe foi ao cinema com o seu personal trainer.
Babam eczanede, annem de spor hocasıyla birlikte sinemaya gitti.
- Temporada 5, Episódio 14 "My Own Personal Hell"
TVRip Ekleme ve düzenleme : DarK _ MeN _ X
Ele tem um "personal trainer". 4 vezes por semana?
Ama haftada dört kez özel hocayla spor yapıyormuş.
Disseste-me que eram personal trainers.
- Onların eğitimli olduğunu söylemiştin.
Um para mim e outro para o meu personal trainer.
Biri benim için, diğeri özel hocam için.
Algum jardineiro, ou o personal trainer da Sra. Davenport? - Não é que ela precise.
Peki ya erken gelen bahçıvan ya da bayan Davenport için gelen bir spor eğitmeni?
Ah, certo, ou uma empregada doméstica, ou um contabilista, ou um personal trainer.
Doğru. Ya da hizmetçi gibi ya da vergi danışmanı, ya da kişisel hocası.
Não, mas ela tinha, em casa do personal trainer dela.
Hayır ama özel spor hocasının evinde varmış onun.
Enquanto isso, o resto da tua vidinha perfeita, vai ser cheia de rosas e personal trainers.
Ama bu arada mükemmel hayatının geri kalanı hep güller ve özel eğitmenler arasında geçecek.
É o personal trainer da Marcie.
Bu Marcie'nin öğretmeni.
Personal da Marcie.
Marcie'nin öğretmeni.
É o teu "personal Jesus"?
Bu senin "kişisel Mesih" in mi?
A maioria dos homens quer ser bombeiro ou personal trainer, mas, para mim, ser marido era o auge.
Çoğu çocuk itfaiyeci ya da kişisel antrenör olmak ister fakat bana göre, bir koca olmak en güzel hedefti.
É o meu personal trainer, e ele treinou-me para dizer que as minhas lesões foram auto-infligidas, porque como sabem sou um grande idiota de Hollywood que faz este tipo de coisas.
Özel antrenörüm. Koca bir Hollywood dallaması olduğumu ve kendi kendime yaralandığımı söylemem için beni özel olarak çalıştırdı.
Ela passa um cheque para o personal trainer de $ 500 dólares todos os meses.
Her ay kişisel antrenörüne 500 dolar çek yazıyormuş.
É a nossa personal trainer.
Kişisel spor hocamız.
Também vamos começar a parar de ler os e-mails dos funcionários.
Personal e-postalarını okumayı da bırakacağız.
Como Personal Shopper?
Kişisel müşteri alışveriş işi gibi mi diyorsunuz?
Disse que era para a chefe da equipa.
Personal şefine götürüyoruz dedik.
A personal trainer que ele levava aos jogos de basebol.
Beyzbol oyunlarını oynayanları eğitir.
Está namorando há 3 meses com o seu personal trainer.
Kişisel eğitimcisiyle birlikteymiş.
Hoje, ela tem cabeleireiro, guarda-roupa, uma reunião com um personal trainer e a companhia de seguros quer que ela urine aqui para um teste anti-drogas.
Bugün saçı yapılacak, giydirilecek ve özel akıl hocasıyla görüşecek. Ayrıca, sigorta şirketi uyuşturucu testi için bu kutuya işemesini istedi.
Actualmente trabalha para uma empresa chamada Lexicon Personal Security, correcto?
Şu an "Lexicon Kişisel Güvenlik" şirketinin çalışanısın, değil mi?
Não sei o nome, mas eu acho que ele é tipo personal trainer, ou coisa género.
Kim olduğunu bilmiyorum ama sanırım kişisel koçluk yapıyor.
A minha ex-colega de hospital é, agora, a minha "personal trainer".
Eski hastane arkadaşım şimdi kişisel antrenörüm oldu.
O nosso personal trainer, segurança e gerente assistente da loja de animais.
Kişisel eğitmen, fedai, Petsmart'da müdür yardımcısı.
É um personal trainer do ginásio, sem horário fixo.
Spor salonunda eğitmen olduğunu söylüyor, ama düzenli bir saati yok.
Como o teu médico, o teu terapeuta, o teu "personal trainer", o nutricionista, o teu fisioterapeuta, toda a tua equipa de saúde e bem-estar.
Aile doktorunuz, terapistiniz kişisel antrenörünüz, beslenme uzmanınız fizyoterapistiniz sağlığınızı korumanız için gerekli herkes.
Como o teu médico, o teu terapeuta, o teu personal trainer, nutricionista, o teu fisioterapeuta, quiroprático, toda a tua equipa de saúde e bem estar.
Aile doktorunuz, terapistiniz kişisel antrenörünüz beslenme uzmanınız, fizyoterapistiniz masörünüz, sağlığınızı korumanız için gerekli herkes.
Quer dizer, as suas jogadas posicionais são tão fracas que precisa de um "personal trainer".
Konumsal oyunun çok zayıf, özel hoca tutman gerek.
Um personal shopper não era realmente o que eu tinha em mente.
Aklımdaki kişiye özel bir alışveriş danışmanı değildi.
29 anos, "personal trainer".
Yirmi dokuz yaşında, antrenör.
Considerava se tivéssemos compositores, produtor decente, estilista de classe, fotógrafo de primeira, e personal trainers para afastá-las das gorduras e dos alcopops... Gastando uma fortuna nos tipos certos para convencer o povo de que elas são boas, em vez de só uma escória sem talento que deu para algum idiota só para conhecer o Mark Morrison. Sim, Rebecca, então vendíamos alguns discos.
Bence sağlam bir söz yazarı, düzgün bir albüm yapımcısı dünyaca ünlü bir stilist, on numara bir fotoğrafçı bir de hepsini KFC'yle içkiden uzak tutacak özel koç tutarsak üstüne halkı, Mark Morrison uğruna eşeğin tekine sakso bile çekebilecek yeteneksiz sürtükler değil de, gerçekten iyi olduklarına ikna etmeleri için doğru reklamcılara ve basın mensuplarına bir servet harcarsak o zaman evet Rebecca, belki birkaç albüm satarız.
Ela é uma personal trainer, vive pela auto disciplina.
Karım kişisel antrenördür. Disiplinli olmak onun için bir yaşam biçimidir.
PERSONAL SHOPPER
HAYALET HİKAYESİ
Sou "personal shopper".
Ben bir alışveriş danışmanıyım.
HAWAII FIVE-O [ S06E11 - "Kuleana ( One's Personal Sense of Responsibility )" ]
Hawaii Five-O 6x11 Kuleana-Kişisel Hisler
Nos últimos dois anos, o Corpo de Engenharia do Exército, o Departamento de Energia, o Departamento de Estado e o Gabinete de Gestão de Pessoal foram todos hackados.
Geçen iki yılda... Amerikan Ordusu Mühendisler Birliği Enerji Departmanı, Dışişleri Bakanlığı ve Personal Yönetimi Daire Başkanlığı hepsinin sistemine girildi.
Tenho estado a ver ficheiros do pessoal.
Personal dosyalarına bakıyordum.
E aquele é o Randy Beauford, personal trainer dos gordos de Washington.
Şu da şişko Washington yavşaklarının özel antrenörü Randy Beauford.
Scrubs
Scrubs 5x14 "My Own Personal Hell"
Tudo o que realmente sabemos sobre ele é que ele é um personal trainer e ele gosta de vestir tops com um grande A estampado. Sei lá.
Beni aşar.