English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / portugués → turco / Rato

Rato traducir turco

4,255 traducción paralela
Tu és o pequeno rato de sacristia que vive no bolso dela.
Sen o kadının cebinde yaşayan şu küçük kilise faresisin.
Não é só o tecto que está rasgado. Não é só a capela estar coberta de partículas, merda de rato, sabe Deus o que mais.
Tavan yarılmakla kalmamış mabet kayalifi, sıçan Tanrı bilir neyle dolmakla kalmamış...
Há melhor maneira de apanhar um rato do que com queijo intendente?
Bir fareyi depo müdürü peyniri ile yakalamaktan daha iyi ne olabilir ki?
O Gancho sabe exatamente o que o senhor é, Sr. Smee... um rato.
- Niye söylesin ki zaten? Kanca ne mal olduğunu çok iyi biliyor Bay Smee adi bir sıçan.
A Sarah anda por aí, a arriscar a própria vida, num jogo de gato e do rato com uma assassina, para os teus filhos não ficarem órfãos, e achas que ela deve perder a própria filha por isso?
Sarah şu an dışarıda, canını tehlikeye atmış senin çocukların annesiz kalmasın diye kedi-fare oyunu oynuyor. Ve sen, onun kızından olması gerektiğini mi savunuyorsun?
Comparas a Princesa Kaguya a uma pele de rato?
Kaguya Hime-sama'yı adi bir fare kürküyle kıyaslamak da nedir? !
Lorde Ministro, traga um robe de pele de rato-de-fogo.
Ve Abe no Udaijin-sama da ateş faresinin kürkünden bir pelerin getirsin.
Se é verdadeiramente a pele do rato-de-fogo... não irá arder, mas simplesmente reflectir todo o brilho.
Gerçek ateş faresinin kürküyse yanmayıp daha da çok parlamaya başlayacaktır.
Presumo que é isso que eu sou para esses senhores. Um ramo de jóias falso, ou um robe pele-de-rato que arde.
O beyefendiler için benim de sahte yakut bir daldan yahut yanan alev faresi pelerininden bir farkım yok.
Uma senhora na porta ao lado da minha lá, comeu um rato, vivo, porque ele a mordeu.
Oradan bir kadın canlı bir fare yediğini söylemişti. Çünkü fare onu ısırmış.
Não passo de um rato de laboratório, tal como o Yates.
Yates gibi ben de kobaydan ibaretim.
"Stuart" significa rato.
Merak etme, bana bırak sen.
- "Little" significa rato? - Não, Peter.
Belki avuç dolusu sevgili dostum kum için yeriniz vardır.
Parece que foi um rato que fez isto.
- Bunu bir fare yapmış gibi görünüyor.
Chamei-lhe "rato da porra mastiga-faces".
Adını da "lime edici fare" koymuştum.
O teu filho é um rato, o fruto dos teus vicios.
Çocuğun bir sıçan, kötülüğün meyvesi.
Como é que um homem assim, aceitava ser o seu rato?
Bunun gibi bir adam neden birilerinin laboratuvar faresi olmayı kabul etsin?
Seu maldito rato.
- Sen lanet bir sıçansın.
Estava em missão para esfaquear aquele monstro rato preto.
İspiyoncu zenci pisliği bıçaklama görevi bana verilmişti tamam mı?
Anda buscar este queijo, maldito rato!
Gel de al bu peyniri, seni kahrolası sıçan!
Maldito rato!
Seni adi sıçan!
Anda buscar este queijo, maldito rato!
Gel de peyniri al, seni adi sıçan!
Maldito rato!
'Adi sıçan!
Anda buscar este queijo, maldito rato!
Bu peyniri gel de al kahrolası sıçan!
Maldito rato!
Sen sıçan, lanet olası!
Anda buscar este queijo, Maldito rato!
Gel al şu peyniri adi sıçan.
Porque não vens aqui, maldito rato? !
Neden buraya gelmiyorsun, seni adi sıçan!
com o velho Benny o rato?
Yaşlı Benny kendini pisletiyor.
- Seu maldito rato!
Seni lanet sıçan!
Deixa-o morrer como o rato que ele é, a implorar pela vida,
Bırak onu hayatı için yalvararak bir sıçan gibi ölsün.
- Como estás, rato.
- Sıçan sana geliyor. - Anladım.
O Greg teve um grande surto no ano passado, do tipo, atirar esqueletos de rato pela janela.
Greg geçen yil büyük bir sinir krizi geçirdi. Fare iskeletlerini camdan disari firlatti.
Uma história sobre intimidação. Uma raposa cinzenta. E um pequeno homem corajoso, um rato.
Zorba gri bir tilki ile küçük cesur farenin hikâyesini.
Eu não sou um rato.
Ben ispiyoncu değilim.
Matei um rato com a minha gravata.
- Kravatımla fare öldürdüm de.
E o tapete do rato?
Fare altlığı var mı?
Observa o teu rato e mantém-no na ignorância.
Laboratuvar fareni gözlemle hiçbir şeyden haberi olmasın.
Estou mais seguro como prisioneiro em Cuba do que como um rato em Washington.
Küba'da bir mahkum olmak Washington'da bir fare gibi yaşamaktan daha güvenli.
A superfície é um lugar onde nenhum rato toupeira nú consegue sobreviver por muito tempo.
Tüysüz köstebek fareler yüzeyde çok yaşayamaz.
olha! Conhece um rato.
Kelebek bir fare ile tanışmış o yüzden... yap da görelim.
O mofo e cocó de rato não ajudam.
Öyledir, küf ve fare pisliklerinin de bir yardımı olduğunu sanmıyorum.
Veneno de rato.
Fare zehri.
És um rato?
Köstebek misin yani?
Um rato?
Köstebek? Hayır.
Não, não sou um rato.
Köstebek değilim.
Ele sabe que é um rato?
Hey, kendinin bir fare olduğundan haberi var mı?
- Pareces um rato de laboratório.
- Of, Schmidt. - Laboratuvar faresi gibi görünüyorsun.
Ou há uma rato enorme ou o Javert está por perto.
Ya dev bir fare var ya da Javert geliyor.
- Pareces um rato de laboratório.
- Laboratuvar faresi gibi görünüyorsun.
" É um rato a perseguir um leão,
Aslan kovalayan bir fare gibisin.
- Nem acredito que vamos ao teatro no mesmo dia que o Chris afogou um rato numa poça.
Öyleyse Northwest Hava Yolları'yla uçun.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]