Translate.vc / portugués → turco / Rios
Rios traducir turco
1,022 traducción paralela
Há que vigiar tudo : pontes, ruas, caminhos, atalhos, acessos, rios,
- Elbette! Bu nedenle, sokaklar, yollar, köprüler ve benzeri yerler.
Às vezes, é tão frio que os lagos e rios congelam e a água fica tão dura que é possível andar sobre ela.
Bazen o kadar soğuk olur ki göller ve nehirler donar ve suları o kadar sertleşir ki üzerinde bile yürünebilir.
Podemos voltar por onde viemos, para o cruzamento dos rios.
Her zaman gideceğimiz yoldan geri gelip suyun karşısına geçebiliriz.
Tudo o que tens feito, tudo o que temos feito obsoleto, todos nós a adivinhar a cada pincelada deitando rios de tinta em combinações fortuitas, quando, na verdade, tudo o que buscamos pode ser alcançado matematicamente.
Yaptığın her şeyin, hepimizin yaptığı her şeyin modası geçmiş, hepimiz tahmin ederek fırça kullanıyoruz nehirler gibi boya kullanıyoruz gelişigüzel birleşimlere, ki aslında peşinde olduğumuz her şey matematiksel olarak elde edilebilir.
"Deixa as colinas como ribeiros, depois em rios até chegar ao Mar".
Suyun topraktan farklı ve insanları cezbeden büyüsü sizi dağlardan indirip, derelere, nehirlere ve nihayet denize kadar sürükleyecektir.
Grande Faraó, a oferenda de Tróia é um tecido fabuloso da terra dos cinco rios.
Yüce Firavun, Truva'nın hediyesi 5 nehir ülkesinden harika bir kumaş.
Ainda há folhas queimadas nos salgueiros, perto dos rios.
Hala yanmış bacanın kalıntısını görebiliriz, nehirlerin oluşturduğu söğütlerin üst tarafında.
São tantos que perdi a conta, nem toda a água dos rios será suficiente para lhes tirar a sede.
Sayılarım tükendi ve hala geliyorlardı. O kadar kalabalıklar ki nehirleri içebilirler.
Eu é que lhe devo rios de dinheiro.
Size epey para borçlu olan benim.
Gastei rios de dinheiro com as redes.
Ağ için çok para harcadım.
Quando o meu pai morreu, deixou rios de dinheiro à minha mãe.
Babam öldüğünde, anneme bir vapur dolusu para bıraktı.
"Rios de água viva, escorrerão do teu ventre."
"Yaşam suyunun ırmakları senin karnından akacak."
Com a ajuda do México, poderemos procurar todos os rios e acampamentos cada possível estrada de entrada para os Estados Unidos.
Meksikanın'da yardımıyla, her nehir boyuna, yerleşmeye müsait her yere Birleşik Devletlere doğru gelen her güzergaha devriye planladık.
Não havia caminhos para as florestas, só rios que fluíam na direcção errada, Norte ou Sul, ou que terminavam nas Alleghanys.
Nehirlerin dışında ormanlık alana uzanan yol yoktu nehirler de, kuzey ve güney gibi aksi istikametlere akıyor ya da Alleghany'de son buluyorlardı.
Os rios desta terra sagrada devem ficar vermelhos com o sangue deles!
Bu kutsal toprakların akarsuları onların yabancı kanıyla kızıla boyanmalı!
"ber" é um rio, e na zona há muitos rios.
"ber" nehir demektir, ve orada her tarafta nehirler vardır.
" Nos rios do Ruanda flutuam os corpos de 20.000 torturados.
Ruanda ırmakları 20,000 kurbana mezar oldu.
Foi sob céus de cristal que Arthur, Odile e Frantz cruzaram pontes suspensas sobre rios impassíveis.
Billur gibi gökyüzünün altında Arthur, Odile ve Franz fütursuz nehirlerin üzerindeki köprüleri geçtiler.
As travessias dos rios eram vigiadas.
Nehir geçiş noktaları kontrol altına alındı.
Rios de sangue romano vão pagar por isso!
Binlerce Romalı bunu kanıyla ödedi!
Já não tens idade para atirar pedras aos rios.
Daha dikkatli olmalısın boş boş dolaşma.
Gastei rios de palavras nessa altura.
Benim ne söylediğim önemli değil.
Se eu não consigo fortificar uma cidade com rios de dois lados, demitam-me.
Şehri iki tarafdan nehirle güçlendiremezsem, Ordu düzeni bozulur. - Hadi başla! - Efendim.
Tal como os arroios fluiem para os rios e os rios fluem para o mar também assim os nossos adeptos fluirão para nós.
Akarsular derelere, dereler nehirlere nehirler denizlere döküldükçe dönüştürdüklerimiz de saflarımıza katılacaklar.
E será como a árvore plantada à beira dos rios que dá o fruto quando o tempo chega.
"Ve o ( kutsanmış olan ) O'nun bahçesinin meyvelerini veren.." "... ırmağının yanınca büyüyen bir ağaca benzeyecektir.... "
- Podias ganhar rios de dinheiro.
- Sen de çok kazanabilirsin.
As montanhas, correntes e rios.
Dağlar, akarsular, nehirler...
Era uma vez, quando os rios eram azuis... e o ar sobre o vale era doce e limpo...
Bir zamanlar, nehirler mavi akar ve vadideki hava hoş ve temizken...
Saltando de tronco em tronco enquanto flutuam pelos poderosos rios de British Columbia abaixo.
İngiliz Kolombiya'sının kudretli nehirlerinde ağaçtan ağaca gezmek.
Milhões de quilómetros de bacia hidrográfica, a ligar canais, rios, vales de irrigação.
Milyonlarca km'lik su havzası, suyollarını, nehirleri ve kanalları bağlayan.
O mundo é do Criador e o pleno disso o mundo e eles que residem nele, por Ele ter construido isso em cima das águas e posto firmemente sobre os rios.
Toprak tanrınındır ve doluluğu gelir dünyadan ve üzerinde oturanlardan suların üzerine kurduğu ve nehirlere sebatla yerleştirdiği için.
Os rios são inundadas, dar voltas, formando novos canais.
Nehirler taşar, döner, yeni yataklar oluşturur.
Quando era rapaz, uma viagem pelos rios de Inglaterra era uma experiência jubilosa.
Gençken İngiltere nehirleri üzerinde yolculuk yapmak gerçekten harika bir deneyimdi.
Limpa dos desperdícios da nossa sociedade, com os quais há muito envenenamos os nossos rios e canais.
Çöplerden ve uzun süredir nehirlerimizi ve kanallarımızı zehirleyen toplumumuzdan arındırılacak.
E conhecendo todas as cidades, aldeias, rios... e oceanos e... fazendo-me a todas as gajas.
Ve bütün şehirleri, kasabaları... nehirleri, okyanusları gezmeli... ve bütün piliçlerle yapmalıdır.
Quero viver nos campos, correr pelas colinas acima, subir às árvores, nadar nos rios.
Tarlalarda yaşamak, tepelerden atlamak, ağaçlara tırmanmak ve nehirlerde yüzmek istiyorum.
" Rios de vida, para onde foram?
" Hayatın nehirleri, nerelere gittiniz?
- Há mais rios para atravessar?
- Geçmemiz gereken başka nehir var mı?
Eram expeditos, treinados para sobreviver da terra e para atravessar rios sem apoio.
Becerikliydiler. Hayatlarını idame ettirecek ve kendi başlarına nehirleri geçebilecek kadar eğitimliydiler.
Birmânia : montanhas escarpadas e pântanos fétidos, cobertos de selva e rasgados por rios de vales abruptos.
Burma, sivri dağlar ve kokuşmuş bataklıklar cangıllara bürünmüş ve dik nehir yataklarıyla çentilmişti.
Em todos os cantos de África, seja na selva, savanas, aldeias, rios ou mesmo nos arranha-céus das nossas cidades modernas, uma espécie de medo vem com os ventos quentes.
Afrika'nın her köşesinde ormanlar, bozkırlar, köyler nehirler, hatta modern şehirlerin gökdelenlerinde bu korku rüzgarı eser.
Imaginam a quantidade de produtos tóxicos que deitamos todos os dias para os rios?
Nehirlerimize akıttığımız zehirli atıkların miktarını düşünün.
Comandante, já vi rios, árvores, lagos, montanhas, vales...
Nehirler ve ağaçlar görüyorum. Göller, dağlar, vadiler.
Nós estamos a explorar esta região, as grandes colinas, os vales, os rios...
Bu bölgeyi araştırıyoruz... araziyi, geçitleri ve nehirleri.
Muita água lá nos rios!
Nehirde bir sürü var.
Na esfera de cristal pulsavam rios,
İçeride, kristal ırmaklar akar,
O solo é granulado e impermeável. Riachos, rios e lagos irrigam toda a área.
Toprak granitli ve su geçirmez, orada bol nehir, ırmak ve göl var.
Tenho de ir embora, porque não há rios, aqui.
Gitmek zorundayım zaten, çünkü burada hiç nehir yok.
Não há relva, nem rios, nem árvores.
Çimenler, nehirler ya da ağaçlar yok.
Caminhando na relva, entre árvores e rios...
Çimlerde, ağaçların altında, dere boyunca yürüyeceğiz. Kehanet!
Estava só a dizer que paga rios de dinheiro a empregados e acaba por ter de cozinhar.
- Onlara para ödüyorsunuz ama ama yemeği yine siz pişiriyorsunuz.