Translate.vc / portugués → turco / Saray
Saray traducir turco
6,229 traducción paralela
Aquele palácio de prostituição é um tesouro sem fim, mas tens de trabalhar com ela se queres uma parte.
O sikiş sarayı dibi olmayan hazine sandığı gibi ama payını istiyorsan işbirliği yapmalısın.
Um dos casulos acabou de aterrar na relva da Casa Branca.
Kapsüllerinden biri Beyaz Saray'ın bahçesine indi az önce.
Creio que não veremos muitas mudanças no Palácio.
Sanmıyorum ki Saray'da pek bir değişiklik olsun.
Na Corte de Napoleão III, os nobres Franceses eram servidos em pratos redondos de ouro maciço.
Napolyon'un sarayında Fransız kraliyet ailesi altın tabaklar kullanırmış.
Isto era o palácio do meu pai.
- Burası eskiden babamın sarayıydı.
Ele comunica-se directamente com Langley, o Pentágono, a Casa Branca.
Doğrudan Langley, Pentagon ve Beyaz Saray'ın oturma odasına bağlantısı var.
Rápido, vamos chegar atrasados ao palácio.
Çabuk ol. Saray'a geç kalacağız.
Os meus homens encurralaram o assassino perto do palácio.
Adamlarım katili sarayın orada köşeye sıkıştırdı.
Que a Casa Branca não é suficiente.
Beyaz Saray yetmiyor.
A primeira chamada dele será para a Casa Branca a confirmar.
Onay için arayacağı ilk yer... Beyaz Saray olacak.
O meu contacto na Casa Branca ela não faz nenhumas promessas, - mas, está a tentar arranjar-nos uma audiência.
Beyaz Saray'daki bağlantım söz vermiyor ama bizi buluşturmaya çalışıyor.
Dentro de alguns minutos, entraremos em directo com a Casa Branca, onde o Presidente Winters convocou uma conferência de imprensa de última hora.
Birkaç dakika sonra Başkan Winters'in son dakika dediği basın konferansında Beyaz Saray'da canlı yayında olacağız.
Ele está na Casa Branca.
O, Beyaz Saray'da.
- Oito. - Houve um incidente na Casa Branca.
Beyaz Saray'da bir olay olmuş.
E depois, encontrámo-nos na Casa Branca.
- Sonra Beyaz Saray'da rastlaştık.
Era secretária na Casa Branca.
Beyaz Saray'da sekreterdi.
Conseguimos os códigos de descodificação da Casa Branca.
Beyaz Saray'dan gelen cihazların kriptosunu çözdük.
É meu desejo, sobretudo, que vejais Versalhes não como o palácio real, mas como o vosso lar, um local de lazer e conversa, um lugar de...
Umuyorum ki Versay'ın sadece kraliyet sarayı değil eviniz olması. Keyif ve sohbete adanmış bir yer.
Câmara Municipal de Filadélfia.
Philadelphia Belediye Sarayı. - Ne?
O Mikhail escondeu-o na Câmara Municipal de Filadélfia.
Mikail Philadelpiha Belediye Sarayı'na saklamış.
Na renovação da Câmara Municipal de Filadélfia.
Philadelphia Belediye Sarayı'nda.
Plantas da Câmara Municipal.
Belediye sarayının planları.
A Câmara Municipal de Filadélfia.
Philadelphia Belediye Sarayı.
A maior do mundo.
Dünyadaki en büyük belediye sarayı.
Do outro lado da rua, o maior templo da Maçonaria nos EUA.
Belediye Sarayı'nın karşısında Amerika'daki en büyük Mason tapınağı var.
A Câmara Municipal foi desenhada e construída pelos maçons, e, aparentemente, eles construíram um túnel secreto que a liga ao templo.
Belediye Sarayı, Masonlar tarafından tasarlanıp inşa edilmiş. Ve görünüşe göre sarayı kendi tapınaklarına bağlayan bir tünel inşa etmişler.
Vamos pelo túnel para conseguirmos chegar à cave da Câmara Municipal.
Tünelden geçerek Belediye Sarayı'nın bodrumuna ulaşacağız.
O Presidente da Câmara fará um discurso durante o dia, então, é isso.
Belediye başkanı Belediye Sarayı'nda o gün konuşma yapacak, bu yüzden dışarıda olacak.
Combinado com o facto desta pedra ser extremamente rara hoje em dia, estou muito confiante que o computador portátil com estes ficheiros críticos da SVR, foi escondido pelo Coronel Mikhail Vostrov, na Câmara de Filadélfia.
Pennsylvania mavi taşının günümüzde ne kadar nadir olduğunu da hesaba katarsak bu kritik SVR dosyalarını içeren dizüstü bilgisayarın Albay Mikhail Vostrov tarafından Philadelphia Belediye Sarayı'na gizlendiğine inancım tam.
Perguntou hoje mais cedo sobre um túnel secreto que vai até à Câmara Municipal?
Daha önce Belediye Sarayı'na giden gizli tüneli soran siz miydiniz?
E quando entregarmos aquele computador portátil ao Victor, a vigilância da SVR na Câmara Municipal dispersar-se-á.
Sonra bilgisayarı Victor'a verince Belediye Sarayı'nı izleyen SVR ekibi gidecek.
Os técnicos da NGI encontraram o Mikhail nas gravações de segurança da Câmara Municipal de Filadélfia.
NGI teknisyenleri Mikhail'in Philly Belediye Sarayı'ndaki görüntülerini yakaladı.
A Paige empenha-se de coração em cada ação política em que nos envolvemos nesta igreja, quer seja escrever cartas à Casa Branca para exigir que o Presidente Reagan deixe de apoiar a segregação racial desumana na África do Sul, ou manifestar-se contra a loucura e o desperdício da corrida às armas nucleares. A Paige está sempre na linha da frente, a desafiar, a questionar, a gritar.
Paige, bu kilisede giriştiğimiz bütün siyasi eylemlere tüm kalbiyle katılıyor ister Başkan Reagan Güney Afrika'daki insanlık dışı ırk ayrımcılığına desteğini çeksin diye Beyaz Saray'a yazdığımız mektuplar olsun isterse de nükleer silah yarışındaki çılgınlık ve israf için yaptığımız greve gözcülük yapmak olsun Paige daima ön saflarda oluyor karşı çıkıyor, sorguluyor, bağırıyordu.
- Não, isso é ridículo. E um boato de que tens um espião aqui, no meu palácio.
Ve sarayımda bir casusun olduğuna dair bir söylenti var.
Navarra é como a Corte Francesa :
Navarre senin Fransa sarayındaki halin gibi,
Procurai no Castelo alguém que tenha um corte no braço direito!
Sağ elinde yara olan biri var mı diye sarayı arayabilirsiniz!
Voltaremos todos para a Corte Francesa para nos assegurarmos de que será feita a justiça devida.
Hepimiz Fransa sarayına gideceğiz ve adaletin sağlandığından emin olacağız.
É uma oferta adorável, mas o George e eu só vamos ao tribunal.
Çok hoş bir teklif bu ama George ve ben adliye sarayına gidip geleceğiz o kadar.
Tu e o pai podem deitar o Palácio abaixo se quiserem.
Saray üzerinize de yıkılsa umurumda değil.
Ouvi dizer que dentro do próprio palácio, estão a conspirar contra ele.
Kendi sarayında ona karşı hamleler yapanlar olduğunu duydum.
O palácio está cheio de rumores que dizem que ele resiste ao seu conselho. Ele irá aprender.
Saray, Kralın senin tavsiyelerine direndiğini söyleyen fısırtılarla dolu.
Marchamos até ao palácio deles, tiramos o Rei Tushratta do poder, e alcançamos a paz douradora.
İzin verin sarayına girip, Kral Tushratta'nın gücünü elinden alalım ve istikrarlı barışı getirelim.
Sou um servo leal deste palácio, nada mais.
Bu sarayın sadık bir hizmetçisiyim, fazlası değil.
Foi em tempos um homem do palácio, um homem de alguma importância.
Bir zamanlar sarayın ve önemli işlerin adamıydın.
O palácio está a purgar os seus inimigos.
- Saray düşmanlarını temizliyor.
Ela sabe mais sobre este mundo que a maioria das pessoas deste palácio.
Dünya hakkında bu saray halkının çoğundan daha fazla şey biliyor.
Dentro do próprio palácio conspiram contra ele.
Kendi sarayı içerisinde, ona karşı dümen çeviriyoruz.
Procurámos no palácio.
- Saray arandı.
- Ao palácio?
Saray mı?
- Está bem.
- Bununla birlikte ne kadar önemli olsa da yeni yetme bir CIA analistinin, FBI'a büyük bir ABD kentindeki Belediye Sarayı'na girme fikrini sunması hiç ideal olmaz. - Peki.
A alguém dentro do palácio.
Sarayın içinden biri bildirmiş.