Translate.vc / portugués → turco / Sempre
Sempre traducir turco
173,785 traducción paralela
Finalmente tornei-me na pessoa que sempre quis ser.
Sonunda her zaman olmak istediğim kişi oldum.
Diz-lhe que não vou esperar para sempre.
Sonsuza kadar beklemeyeceğimi söyle.
Sempre fui um óptimo cirurgião.
Her zaman iyi bir cerrahtım.
- Ele sempre se esforçou.
Jackson her zaman çok çalıştı.
- Faz sempre isso? - O quê?
- Bunu gittiğin her yerde yapıyor musun?
E o Chris estava sempre doente.
Chris sürekli hastaydı.
Eu quero, mas sempre que tento, ouço a minha mãe dizer : "Meredith, é o Richard".
Dönmek istiyorum ama ne zaman niyetlensem annemin sesi kulağımda "Meredith, Richard'dan bahsediyoruz." deyip duruyor.
Fazes sempre.
Her zaman verirsin.
Ensinei um residente competente, como sempre fiz, até antes da Minnick chegar.
Yetenekli bir asistana öğretmenlik yaptım. Her zaman yaptığım gibi. Minnick'den önce yaptığım gibi.
Ela é a Avery que sempre quiseste que eu fosse.
Sonunda hep olmasını istediğin Avery'i buldun.
Sempre foste independente.
Sen her zaman kendine has biri oldun.
Sempre seguiste o teu próprio caminho.
Her zaman kendi yolunu kendin seçtin.
Funciona sempre.
Her zaman işe yarar, dostum.
Não podemos ficar para sempre numa árvore.
Pekâlâ, bir ağacın tepesinde sonsuza kadar bekleyemeyiz.
É tudo o que sempre fiz!
- Hep böyle yaptım!
Tudo o que sempre fizeste?
- Hep böyle mi yaptın?
Tu só me magoaste, sempre!
Sadece beni incittin, defalarca.
Entrava sempre em lutas com civis com que tinha contacto, o que o levou a ser banido de alguns dos estabelecimentos de LA
İletişim kurduğu sivillerle sık sık tartışmaya girerdi ki bu yüzden birçok Los Angeles tesisinden yasaklandı...
Recebo o meu dinheiro e posso desaparecer para sempre.
Paramı alıp sonsuza dek ortadan kaybolacağım.
Sempre tiveste um dom para o meu trabalho.
İş kolumda her zaman doğal bir yeteneğin olmuştur.
Eu sempre sinto.
Hep özledim.
Há sempre mais coisas do que imaginamos.
Hep sandığından çok eşyan çıkıyor.
E sempre foi o sonho deles
Kendi markalarını oluşturmak onların hayaliydi.
O David e o Robbie foram sempre os alvos.
Asıl hedefler David ve Robbie'ymiş.
O meu pai vai fazer o mesmo brinde de sempre.
Babam kalkıp yine aynı konuşmayı yapacak.
E acaba sempre a dizer que temos de repetir daqui a cinco, dez, cem anos porque, faça Deus o que fizer, ele não vai morrer.
Sonunda da, bunu beş, on, 100 yıl yine yapmamız gerektiğini, ne olursa olsun asla ölmeyeceğini anlatacak.
Somos sempre nós contra o mundo!
Her seferinde bütün dünya bize karşı!
Desaparecer para sempre.
Kaybolacağım.
O Dick disse-me que ela estava sempre a tentar fugir.
Dick "Hep kaçmaya çalışırdı." dedi.
Se só nos virmos uma hora por semana, ele nunca vai perceber a porcaria inútil que sou e vai amar-me para sempre.
Haftada sadece bir saat görüşürsek, ne kadar lüzumsuz bir çöp yığını olduğumu göremeyecek ve beni hep sevecek.
Resulta sempre!
Bu her zaman işe yarar.
E não me podes impedir de o ver porque vamos ficar juntos para sempre!
Onu görmeme de engel olamayacaksın çünkü sonsuza dek ayrılmayacağız!
Mas não vai durar para sempre.
- Teşekkürler. Fakat sonsuza kadar dayanmayacak.
Esqueço sempre que podem fazer isto.
- Bunu yapabildiklerini her zaman unutuyorum.
Olha, se mudares de ideias e desejares usar-me nesta esplêndida pista, sabes que poderás sempre enviar-me um SMS ou então no Wobble, onde agora também estou.
Tamam, eğer fikrini değiştirir ve bu müthiş ipucunu takip etmek istersen her zaman bana mesaj atabilirsin, hem artık Wobble bile kullanıyorum.
Mas ele volta sempre a ser quem era, Chloe.
- Ama her zaman geri gelir Chloe.
- Desde sempre!
- Ölüme dek.
- Para sempre.
- Sonsuza kadar.
Eu queria que os Heavy Woolies fossem a maior banda de sempre.
Heavy Woolies'in en büyük grup olmasını istiyorum.
Nós sempre fomos em torno do mesmo círculo de amigos.
Hep aynı yakın arkadaş çevremizle beraberdik.
Há sempre um outro negócio.
Her zaman başka bir anlaşma yapılabilir.
Porque nós dizíamos sempre que estávamos a tentar até que conseguimos.
Çünkü hamile kalana kadar hiç durmadan deneyeceğimizi söylemiştik.
Eu brinco sempre porque ele tem-nas em caixinhas separadas - como a minha avó fazia.
Büyükannemdeki gibi Pazartesi, Salı, Çarşamba kutuları var diye hep dalga geçerdim.
Eu pergunto sempre os nomes à tripulação.
Mürettebata isimlerini sorarım.
Sim, claro. Eu tenho sempre uma na mala.
Evet, her zaman yanımda taşırım.
Ele comprava-te sempre um balão, lembras-te?
Sana her zaman balon alırdı. Hatırladın mı?
Comida suficiente para fechar para sempre o departamento alimentar.
Gıda bölümünü kapatmaya yetecek kadar bakteri var.
Aquela vossa triste loja de joguinhos sempre foi a vergonha deste lugar, sabiam?
Biliyorsun ki,... senin küçük oyuncak mağazan, bu yerin utanç kaynağı.
Conheço-te desde sempre.
Tüm hayatım boyunca seni tanıdım.
E o Satanás perdeu a aposta. Come sempre, quando se aposta contra Deus.
Job Tanrı'nın varlığından asla şüphe etmemiş,... ve şeytan bahsi kaybetmiş senin tanrıyla girdiğin gibi.
Sempre fiel.
Her daim sadık.