Translate.vc / portugués → turco / Similar
Similar traducir turco
579 traducción paralela
Todas as provas apontam para que as crianças tenham sido vitimas de crime similar ao que aconteceu aos irmãos Doering no Outono passado. "
Müllerstrasse 470'de oturuyorlardı. " " Bazı deliller gösteriyor ki bu çocuklar geçen sonbahar..
Isso deve significar uma atmosfera similar, pressão similar.
Bu durum benzer bir atmosfer ve basıncı işaret ediyor olmalı.
De certeza que tem outras visitas... de carácter similar na vizinhança.
Söyleyeceğiniz başka şeyler de olduğundan şüphem yok.
É similar à argila vermelha encontrada na camada de terra desse período em particular.
Bu kum bahsettiğimiz dönemin katmanında bulunan kızıl kil ile aynı.
- Sim, é similar à lobotomia.
- Evet, beyin ameliyatı gibi bir şey.
A busca do Cobbett, que escapou faz duas horas... é mais intensa ao norte do estado, onde Tom Robellos... viu um indivíduo similar à descrição do Cobbett... ele deu carona... o indivíduo lhe apontou com uma arma, lhe roubou o automóvel e fugiu para o norte.
Cobbett'ı aramalar 2 saattir sürüyor şehir dışında, araba sürmekte olan Tom Robellos bir otostopçu ihbar etti, ve bu Cobbett'ın tarifine uyuyordu Robellos'a yolculuk etmeyi teklif etti sonra da otomobili silah zoruyla aldı ve kuzeye doğru kaçtı.
O processo é similar.
İşlem hemen hemen aynı.
Quando se procura um livro, o mais normal é procurá-lo... num objecto rectângular, como uma caixa de charutos ou de chocolates... ou outro objecto de forma similar.
Bir kitap ararken bakılacak en yaygın yerler köşegen objelerdir. Sigara kutusu veya çikolata kutusu gibi ya da benzer şekildeki diğer objelerdir.
A situação da Terra é similar.
Yeryüzü durumu benzer.
Humanóide ou similar.
İnsansı robot ya da benzeri.
Massa e atracção gravitacional, similar à nossa.
Kütle ve yer çekimi Dünya'ya benzer.
E levaram equipamentos suficientes para equipar algo muito similar ao que vimos naquele sótão.
Ve de bodrumda gördüğümüz şeye çok benzeyen bir şeyi hazırlamak için yeterli miktarda gereç alınmış.
E o palhaço branco que François fazia era como Antonet, similar a Antonet?
Beyaz Palyaço Francoise'yı Antonet gibi mi yapıyordu?
O pai do Harold tinha um similar senso de absurdo.
Harold'un babasının absürd bir tarzı var.
A situação era similar em todas as demais paróquias.
İşler diğer birçok yerde yürüdüğü gibi yürümekteydi.
Então assume que eles acreditam num vampiro ou alguma criatura similar, como sendo a responsável?
Bir vampirin ya da bu gibi bir yaratığın sorumlu olduğu mu varsayıyoruz?
Eu creio que posso provar que, embora grosseiras, verdadeiras melodias... baseadas na escala diatônica similar às dos cantos Norse Ventengum...
O melodilerin ham, ama diyatonik gama dayalı olduğunu... kanıtlayabileceğime inanıyorum. Nordik ezgilere benziyorlar...
Trinur é um metal branco de aspecto similar ao Matwar cujo grau superior de resistência dá-lhe um notável brilho metálico...
"Trinur, Matwar'ı'palsifize'eden bir metaldir. " En üst katman'reculid', ona fevkalade bir metalik parlaklık sağlar. "
Creio que a poção que ela usou para chegar até aqui, e mudar de tamanho, é similar em poder e propriedades, à que transformou Kassim!
Bence buraya gelmek ve kendini küçültmek için... nasıl bir güç kullandıysa... Kasım'ı dönüştürmek için kullandığı güç de buna benzer bir şey.
Vivemos todos com a promessa da liberdade, somos todos ameaçados por uma morte similar.
Hepimiz özgürlük vaadiyle ve aynı ölüm korkusuyla yaşıyoruz.
Sim., mas também é um termo usado para referir-se ao solo, e a outros planetas da nossa galáxia com um meio ambiente similar.
Evet, ama benzer çevrelerde başka gezegenler içinde kullanılıyor.
Uma busca, feita por uma sociedade planetária similar, para examinar os céus austrais e o centro da Via Láctea, está para ser realizada na Argentina.
Güney göklerini ve Samanyolu'nun merkezini tarayacak benzer bir gezegen gönüllüleri araştırması da,... Arjantin'de başlatılacak. ( META II )
Os franceses tem uma ideia similar. Chamam-lhe'La Casserole'
Fransızlar da aynı şekilde ona "La Casserole" derler.
Podia uma geometria similar ser referente às órbitas dos outros planetas?
Benzer bir geometri diğer gezegenlerin yörüngelerine uygulanabilir miydi?
Há um século atrás, provavelmente seria muito similar.
Yüzyıl önce bile buralar aynı görünüyordu.
Mesmo tendo uma química molecular idêntica à da vida na Terra, o que eu duvido muito, não poderia ser uma forma muito similar, para os organismos familiares na Terra.
Dünya yaşamı için tam olarak aynı moleküler kimyayı ele alsak bile, yine aynı canlıları meydana getireceğinden şüpheliyim.
Tales pensava que era similar à sedimentação que observara, no delta do rio Nilo.
Thales bu fikrini Nil nehrini gözlemleyerek bulmuştu.
O julgamento de Visser foi de alguma forma similar a esta corte marcial?
Visser için yapılan yargılama bu mahkemedekine benziyor muydu?
Capitão Taylor o senhor sabe de algum outro incidente similar ao caso Visser?
Yüzbaşı Taylor Visser davasına benzeyen başka herhangi bir olay biliyor musunuz?
Hipoteticamente... certas doenças do sangue e deficiência de tecidos... resulta em degeneração rápida... similar aos sintomas de envelhecimento acelerado.
... ve doku eksikliklerinin hızlı yaşlanma belirtilerine benzer şekilde süratli bir dejenerasyona yol açtığını tahmin edebiliyoruz.
Utilizando dois homens com capacidade telepática, similar à tua.
Telepati yeteneği olan iki kişi kullanarak. Seninkine benzer yetenekteler.
Depois de uma desagradável altercação, deduzi que uma persuasão similar... teria contribuído para este excesso de zelo religioso.
Bu nahoş tartışmadan sonra, benzer ikna çabasının bu aşırı dinsel bağlılığa katkıda bulunduğunu savunan iddiamdan vazgeçiyorum.
O sistema de Talos nunca foi explorado, sistema solar similar à Terra.
Talos Grubu hiç keşfedilmedi. Güneş sistemi, Yeryüzününkine benzer. 1 1 gezegen var.
Alguma fórmula..... similar à antiga. Doutora, deve existir uma cura.
Doktor, bir tedavisi olmalı.
Não só são humanóides, como a sua história é similar à nossa.
Sadece insana benzemekle kalmıyorlar, tarihleri de bizimkine çok benziyor.
É similar aos primeiros utilizados pela Frota estelar, mas usam o método Heglenian para converter energia e matéria em...
Bu Yıldız Filosunun ilk zamanlarındaki çabaları gibi, ama enerji ve maddeyi dönüştürmek için Heglenian kaymasını kullanarak...
O que Lutan fez é similar ao que os índios americanos faziam, uma prática com o nome "counting coup".
Lutan'ın yapmış olduğu, bir zamanlar Amerikan kızılderililerinin... "darbe sayma" dediği şey.
Data, existe algum registo de uma ocorrência similar a esta? À procura. Negativo, senhor.
Bazılarının elinde keman, mucizevi bir alettir, insanın ruhunu mutluluğun doruklarına çıkarabildiği gibi, umutsuzluk çukurunda da boğabilir.
Similar no desenho e nas capacidades, mas diferente na velocidade e nas frequências de línguas.
Özellikleri ve becerileri benzer, ama işaretleri ve selamlama dillerinde farklılıklar var.
Estou a imaginar uma discussão similar a bordo daquela nave ali há mais de mil anos.
Komşu gemimizde de benzer bir tartışmanın geçtiğini tahmin ediyorum. Bundan bin yıl önce.
- Similar.
- Benzer.
É similar ao nosso raio tractor, senhor, mas muito mais poderoso.
Çekici ışınımıza benziyor, sadece çok daha güçlüsü.
O Lal tem um cérebro positrônico similar ao meu.
Lal'in benimkine çok benzeyen pozitronik bir beyni var.
Nossa situação é similar à sua.
Bizim durumumuz, onlarınkine benzer.
O padrão é similar ao original, mas com diferenças substanciais.
Radyasyon orijinaline benziyor, ama önemli farklılıklar var.
- O qual provocou uma explosão similar a da nave científica.
- Buda patlamaya yol açmış. Bilim gemisinde olanlar gibi.
Mas posso arranjar algo similar.
Ama bahse girerim ona yakın bir şey bulabilirim.
Todos parecem ter tido uma experiência similar.
Kapana kısılıp kalma hissini... ve pürüzsüz bir yüzeyi anımsıyorum.
Todos poderíamos contar uma história similar.
Her biri benzer hikayeler anlatabilir.
O novo governo pensou que fortalecer a nação através do militarismo... a acreditar que a modernização do Japão deva ser baseada... no desenvolvimento de um poder militar similar aos das super-potências estrangeiras.
Yeni hükümet, orduyu güçlendirmek istiyordu... Japonya'nın kalkınması için ; ordunun, yabancı süper güçlerle..
"que não sabe falar Inglês, será recompensado. " Será paga uma recompensa similar a quem souber algo de uma senhora grega
Poul Cretites adlı Yunanlı, bir beyefendinin bulunduğu yerle ilgili... bilgi verebilecek kişiler ödüllendirilecektir.