Translate.vc / portugués → turco / Suficiente
Suficiente traducir turco
34,166 traducción paralela
Isto é suficiente para destruí-lo.
Bu onu altetmek için yeterli.
Bom, já faz tempo suficiente.
Bayağı bir olmuş.
Nunca entendi muito bem como, mas aprendi o suficiente para fazer isto :
Bunu çok iyi anladığım söylenemez,... ama şunu bilecek kadar anladım :
As drogas nesta agulha só vão baixar a pressão sanguínea o suficiente para... que ninguém detecte a tua pulsação.
Bu iğnedeki ilaç senin kan basıncının düşmesine sağlayacak böylece nabzının atmadığını düşünecekler.
Como é que tenho força suficiente para me recusar a entrar na tua liga de futebol virtual e não nisto?
Neden sanal futbol ligine katılmayı reddedebiliyorum da bunu edemiyorum.
Sei, devido à sua luta com o Tornado Vermelho, que quando emite visão de calor suficiente, esgota a radiação solar nas suas células, ficando indefesa como um mortal qualquer.
Red Tornado ile olan kavgandan biliyorum k yeteri kadar ısı bakışı kullandığında hücrelerindeki güneş radyasyonu tükeniyor ve her fani kadar aciz oluyorsun.
Acho que sei o suficiente para lhe dar a volta... sua velha matreira, ladra de corações!
Aslında, sanırım.. yaşlı bir kadının içini dışına çıkartacak kadar biliyorum... seni sömürgen yaşlı erkek tuzağı.
Bem, acho que sei o suficiente para a virar do avesso, donzela... sua velha e matreira caçadora de corações!
Aslında, sanırım yaşlı bir kadının içini dışına çıkartacak kadar biliyorum... seni sömürgen yaşlı erkek tuzağı.
- Está idêntica o suficiente.
Bu yeterince yakın.
Não há álcool suficiente no mundo para eu por as minhas coisas nas coisas dele.
Benimkileri onunkilerin üstüne koymam için dünyada yeterli alkol yok.
Está forte o suficiente para ti?
Hoşuna gitti mi? Yeterince sert mi?
Ainda não temos dinheiro para sermos "tias", mas temos o suficiente para uns miminhos.
Yani tamam, henüz "sikmişim" paramız yok ama biraz sevimsiz olabilecek kadar paramız oldu bence.
- Olá. Isso é conversa fiada suficiente.
Bu kadar konuşmak yeter!
Agora, sabemos que uma explosão no gasoduto causará danos no reactor de Stone Park. Mas, e se além disso, no pior dos cenários, o reactor não conseguir água suficiente para resfriar o núcleo?
Boru hattındaki patlamanın Stone Park reaktörüne zarar vereceğini biliyoruz ama buna ek olarak reaktör çekirdeğini soğutmak için ya su temin edilemezse?
Temos o nosso suspeito. Não foi cedo o suficiente.
Şüpheliyi yakaladık ama yeterince hızlı olamadık.
Tenho experiência suficiente para saber quando um homem está a mentir.
Bir erkeğin ne zaman yalan söylediğini anlayacak kadar tecrübe sahibiyim. Yalan söylemiyorum.
- Não é o suficiente!
- Bu yeterli değil!
Sim, acho que já pagou o suficiente.
Evet, bence cezasını çekti.
Ele droga-se porque não sou suficiente.
Seksten önce kafası güzel oluyor, çünkü ona yetmiyorum.
Acho que se juntar o suficiente, posso mudar-me para França durante um ano, aprender uma nova língua, estudar para ser chef.
Aslında yeterince para biriktirirsem, bir yıllığına Fransa'ya gidip yeni bir dil öğrenip, aşçılık okumayı düşünüyorum.
E se isso não for mau o suficiente, tenho de fingir gostar de ouvir Adele durante o sexo!
Ve bu yeterince kötü değilmiş gibi seks yaparken Adele dinlemekten hoşlanıyor gibi yapmak zorundayım!
O suficiente para arranjar um emprego?
İş aramaya başlayacak kadar iyi mi?
É verdadeiro o suficiente para me estragar a vida.
Hayatımı mahvedecek kadar gerçek.
Isto deve ser suficiente para ele farejar.
Kokusu alması için yeterli olmalı.
O Sylvester e eu vamos fazer barulho suficiente para que não te ouçam furar a rocha espacial.
Sylvester ve ben uzay kayasını delme sesinizi duymasınlar diye yeterli gürültüyü çıkartırız.
Alguém que me ama o suficiente para me chamar gordo, preguiçoso e estúpido..
Beni yeterince seven birisi beni şişko tembel ve aptal diye çağıran birisi.
Já fizeste o suficiente.
Yeterince şey yaptın zaten.
Já sofreu o suficiente.
Hayatının son 20 senesini de kaybetti. Yeterince çile çekti.
- Não cedo o suficiente.
Yakında gelemeyecek.
Com sorte, tempo suficiente para salvarmos os civis.
Umarım sivilleri çıkarmak için yeterli zamanımız olur.
Dormir duas horas é o suficiente.
2 saatlik uyku 8 saatlik uykuya bedeldir.
Aqui há o suficiente para um exército.
Burada bir ordu için yeterli mühimmat var.
- Não é o suficiente.
Bundan pek bir şey çıkmaz.
Não há tempo suficiente.
Yeterli zaman yok.
Foi ofensivo o suficiente.
Tamam, yeterince çirkinleşti.
Vendi tudo o que os meus pais me deram e tenho o suficiente para comprar um bilhete de barco para fora daqui, para muito longe.
Ailemin bana verdiği her şeyi sattım ve buradan, onun ulaşamayacağı yerden bir bota bilet ayırmaya yetecek kadarını elde edebildim.
Talvez, mas há uma magia que poderá ser poderosa o suficiente para aprisionar a Rainha Má.
Belki de. Fakat Kötü Kraliçeyi hapsetmeye yetecek gücü olan sihirli bir parça var.
O suficiente para enviar o Crossbones.
O kadar çaresiz ki Crossbones'u senin için gönderdi.
Foi alto o suficiente para ouvires?
Bu duyman için yeterince sesli miydi?
Os livros devem ser o suficiente para pendurar Raymond,
Kitap Raymond'u asmaya yetmeli.
Não importa quanto dinheiro você diz que tem, não é apenas o suficiente?
Ne kadar paranız olduğunu söyleseniz de, yeterli değil mi yani?
- Creio que é suficiente.
Sanırım bu kadar yeter.
Calmo e isolado o suficiente para vocês?
Sizin için yeterince sessiz ve kapalı mı?
Estou a pensar na Jo, em como não sei o suficiente sobre ela e no facto de não nos teres apresentado, o que é um pouco estranho para mim.
PASTANE VE MESRUBAT Jo'yu düsünüyordum da onu yeterince tanimiyorum ve henüz tanismadik, ki bu biraz tuhafima gidiyor.
Ganhas o suficiente?
Geçinebiliyor musun?
O que as pessoas têm de saber é que nunca houve um caso de carência proteica descrito na literatura mundial, em nenhuma dieta natural, que tivesse a quantidade suficiente de calorias.
Şunun bilinmesi gerekir ki dünya literatüründe yeterli kalori miktarının karşılandığı hiçbir beslenme düzeninde, protein eksikliği durumuna rastlandığı görülmemiştir.
E que o nosso melhor tenha sido o suficiente.
İçgüdülerimizin bizi yanlış yönlendirmediğini ve elimizden gelenin, yettiğini düşünerek.
De novo, não há álcool suficiente.
Dolandırma konusunda da alkol yetersiz.
Isso é o suficiente?
Bu yeterli olur mu?
Preciso que me ligue, por favor, assim que puder. Você tem que embalar o suficiente para durar tanto tempo.
En kısa zamanda beni araman gerek.
Mas o suficiente sobre mim.
Bana yeterli geldi.