Translate.vc / portugués → turco / Sénior
Sénior traducir turco
832 traducción paralela
Oficial Sénior Giliarovsky
Kıdemli Subay Giliarovsky
Perante vós jaz o corpo do marinheiro Grigory Vakulinchuk brutalmente assassinado... morto por um oficial sénior do esquadrão couraçado Prince Tavrichesky.
Burada bir subay tarafından zalimce öldürülen Vakulinchuk'i Potemkin Zırhlısı denizcileri olarak unutmayacağız.
Como sénior, teria de aceitar responsabilidades, tomar decisões.
Karar verip sorumluluk almayı öğrenir.
Quero o Sr. Larrabee Sénior,
Babamın, Bay Tyson'un..... ve Bn.
- Encontre o aspirante sénior.
- Kıdemli asteğmeni bul.
Pois, dificilmente acharia que seria o sénior.
Senin suçun değil. Böyle bir şehirde hırslı insanlara yer yok.
- Mr McCartney Sénior.
Yaşlı Bay McCartey.
Seria um cidadão sénior em Boston.
Boston'da kıdemli bir vatandaş olabilirdin.
E o Prémio William DeJersey para o melhor ensaio sénior vai para Oliver Barrett lV.
Ve, William DeJersey Geleneksel Ödülü, en iyi raporu veren Oliver Barrett IV'ün oluyor.
Ela já é sénior.
Son sınıfa gidiyor.
Porque temos sido bombardeados com mensagens duma Siress Blassie na nave Sénior.
Güzel. Çünkü, yaşlılar gemisinden Siress Blassie tarafından mesaj bombardımanına tutulduk.
Comandante, importa-se que eu o escolte de volta para a nave Sénior?
Komutan.Onu yaşlılar gemisine geri götürüp gelmemde sakınca var mı?
Não deve estar à espera que eu, enquanto Conselheiro Sénior do P.M., traia a sua confiança, Sr. Secretário Permanente.
Başbakanın politik danışmanı olmakla müsteşara hainlik yapacak değilim.
Sobe ao terceiro andar. Entrega o impresso ao sénior que está à porta.
Eşyalarını üçüncü kata çıkar, formlarını oradaki öğretmene ver.
Curso de Monitores Sénior de Acampamentos
Kamp Görevlileri Kursu.
- Depois disto, vai passar a sénior.
- Daha sonra ikinci sınıf olacak.
Agora sou sénior.
Şimdi üst sınıfım.
Nos últimos 4 dias, nem o Presidente nem a sua equipa sénior, terão descansado mais do que algumas horas.
Son dört gündür ne Başkan ne de yönetim kadrosu... birkaç saatten fazla uyumadı.
E chegámos â aldeia de Meiringen, onde nos hospedámos no "Englischer Hof", gerido na altura por Peter Steiler sénior.
Mirengland kasabasına ulaştık. Englisher Hof'a yerleşerek, Peter Steiler tarafından misafir edildik.
"Atenção a todo o pessoal sénior."
Bütün kıdemli personelin dikkatine.
O número de Bradford Whitewood Sénior, por favor.
Bradford Whitewood'un telefon numarasını istiyorum.
Dou o meu lugar na fila ao urso sénior o Sargento-Chefe Nelson.
Şimdi müsaadenizle sıramı baş ayımıza devrediyorum. Komutan Major Nelson.
O idiotajúnior de hoje pode vir a ser o parceiro sénior.
Bugünün küçük dikeni yarının büyük ortağıdır.
O teu velho, Marty McFly Sénior?
Baban Marty McFly Sr.
- Onde Davenheim era sócio sénior, e um homem muito rico, não fosse a sua casa espelho disso.
- Matthew Davenheim'ın kıdemli ortak olduğu banka. Ve evine bakılırsa oldukça zengin bir adam.
Sou um aluno sénior desta escola.
Bu okulun en kıdemli öğrencisiyim.
vice-presidente sénior da American Express.
American Express'in başkan yardımcısı.
Sénior ou Júnior?
Büyük George mu, küçük George mu?
Quando era caloiro, havia um sénior.
İlk yılımda, son sınıfta biri vardı. William Whitton.
Ele era um sénior.
- Son sınıftı.
O m nome é Nicky Koskoff... Chester Ming... sou vice-presidente sénior da Stratton Oakmont.
Chester Ming, Stratton Oakmont'ta kidemli baskan yardimcisiyim.
Sim, há sempre um sénior pior do que os outros.
Büyüklerden biri her zaman pislik bir herif.
Eu não sei, eu tive que suportar sénior mesmo duros.
Benim büyükler bayağı iyiydi.
E caso esteja a falar dele a terceiros, poderá dizer "Sr. Stevens Sénior", para o distinguir assim da minha pessoa.
Onun hakkında üçüncü bir şahısla konuşurken benden ayırt etmek için, Bay Stevens Senyör diyebilirsiniz.
É para Sr. Stevens, "sénior", Sr. Stevens.
Bay Stevens Sr.'a, Bay Stevens.
Todos os oficiais sénior, reportar imediatamente.
Tüm kıdemli subaylar. Hemen operasyon merkezine gelin.
- "Oficiais sénior, a reportar."
"Kıdemli subaylar operasyon merkezine."
O professor Seyetik convidou-me a mim e ao pessoal sénior para jantar a bordo da Prometheus.
Ve bu sırada, Profesör Seyetik beni ve üst düzey çalışanları Prometheus'da yemeğe davet etti.
até à liga sénior? para dizer a verdade eu deixei o bowling.
Aslında bovlingi bıraktım.
"O meu filho, Especialista Chefe Sénior, Miles Edward O'Brien."
"oğlum, kıdemli Şef uzman Miles Edward O'Brien diye tanıtıyor."
Sou Frederick Beale Senior.
Ben Frederick Beale.
Primeira capa, edição Senior.
Ön sayfa, Erkekler bölümü.
Temo que temos que tirar de novo as suas fotos para a Edição Senior.
Korkarım sizin erkek resimleri bölümüne yeniden yükleme yapmalıyız.
Olá, Peyton. venho entrevistar o Barney para a "Senior Edition",
Son sınıf baskısı hakkında Barney ile görüşmek için geldim.
Vais ao dia Senior?
Okul eğlencesine geliyormusun?
És alguma senior?
Son sınıf mısın?
Sou vice-presidente sénior da Stratton Oakmont.
- Stratton Oakmont'in kidemli baskan yardimcisiyim.
Daniel McTeague Senior, o pai dele.
Onun babası. Gerçek babası.
Não estava a falar sozinha, estava a falar com o Clive Senior.
Aslına bakarsanız kendi kendime konuşmuyordum. Clive ile konuşuyordum.
Apesar de seu pai, o senior Richard Rich passar horas a fio no seu gabinete, a controlar o seu vasto império de negócio... Rico suficiente para comprar 1 milhão de acres de selva. ... ele ainda arranjaria tempo para partilhar momentos simples com o seu filho.
Her ne kadar babası, kıdemli Richard Rich vaktinin çoğunu ofisinde harcayıp, koca imparatorluğuna göz kulak olsada... 100 milyon dönüm ormanı satın alacak kadar zenginde olsa... oğluyla küçük mutluluklar yaşayacak vakti her zaman bulur.
Richie, o emprego de um senior de negócios...
Richie, işin kıdemli çalışma çoklu bir- -