Translate.vc / portugués → turco / Sênior
Sênior traducir turco
79 traducción paralela
Depois de ser eleita a Rainha Sênior, vai chover caras pra você.
Okul Kraliçesi seçilince, bütün oğlanlar peşinden koşacak.
Quero um relatório detalhado de cada chefe de departamento para às 14 : 00 e uma reunião com o pessoal sênior às 15 : 00 horas.
Her bir bölüm başkanından raporlarının saat 14 : 00'e kadar hazır olmasını istiyorum ve saat 15 : 00'te üst düzey yöneticilerle bir toplantı istiyorum.
Apresento-lhe Oliver Lambert, o nosso sócio sênior.
Oliver Lambert'la tanışmanızı istiyorum - en büyük ortağımız.
Você foi entrou um mês antes, então é a oficial sênior.
Çünkü sen bir ay önce kabul edildin.
Jack Sênior o presenteou antes de os credores chegarem.
Daha doğrusu haciz memurları gelmeden önce Jack'e vermişti.
Assim, dezessete, livre... viagem sênior com seus amigos em Paris... dez dias na estação da primavera.
Sonuç olarak, Paris'te Senior Tur eşliğinde arkadaşlarınla başıboş 10 gün geçireceksiniz.
Ela quer mostrar isso ao pessoal sênior.
Kıdemli personele göstermek istiyor.
Afinal de contas, seu pai foi meu escoteiro sênior.
Tanrı aşkına, baban benim oymakbaşımdı.
Devíamos esperar por um residente sênior. Ele agora está a sangrar.
Kıdemli doktorun gelmesini beklemeliyiz.
Vou substituir o Tony. A Divisão quer um agente sênior à frente da UAT.
Michelle, Tony'nin yerini ben alıyorum, Bölüm CTU'un başında kıdemli birisini istiyor.
O presidente sênior da turma proporá uma alternativa... para a mesa de inscrição para a recolha de sangue.
Son sınıf başkanı kan bağışı masasının yeri için başka bir seçenek bulacak.
Sou membro sênior da faculdade.
Ben fakültenin kıdemli üyesiyim.
- Bom... Você é um gerente sênior.
- Üst düzey bir yönetici olduğunu düşün.
Todo o cidadão sênior recebe um desconto de 50 por cento.
Her yaşlı vatandaş için % 50 indirim yapılır.
O assessor sênior quer uma avaliação do Gideon no terreno?
Üst yönetim Gideon hakkında değerlendirme raporu mu istiyor?
Ele é um membro sênior da equipe!
Ekibin eski üyelerinden biri.
Meus professores estúpidos esperam até o fim de meu ano sênior para me falar, eu tenho exames finais.
Aptal öğretmenlerim final sınavım olduğunu söylemek için sene sonunu beklemiş.
Agora eu adquiro repita meu ano sênior!
Şimdi son sınıfı tekrar etmem gerekiyor.
mas ser o agente sênior faz.
Kıdemli ajan olmak yapar.
Quero entender que na ausência do Gibbs, como agente sênior da equipa, esta investigação é minha.
Gibbs'in yokluğunda kıdemli ajan olarak bu soruşturma benimdir.
Sou investigadora sênior na Doyley Private Investigations.
Doyley özel araştırmalarda kıdemli bir araştırmacıyım.
Uma veterana de nove anos do programa de telemetria do espaço profundo da Força Aérea, sendo também consultora sênior de tecnologias aplicadas... e duas vezes vencedora do prestigioso prêmio Binder... por avanços na física teórica.
Hava Kuvvetlerinin derin uzay ölçüm programında dokuz yıllık tecrübe ve uygulanabilir teknolojileri danışman doktorluğu Ve de ünlü Binder ödüllerini Teorik fizikte ilerlemeleri için kazanmış bulunan...
Eis um relatório de um sermão, recentemente proferido em Cambridge, por um certo Hugh Latimer. Um membro sênior da universidade.
Bu, Cambridge Üniversitesi'ndeki öğretim üyesi Hugh Latimer tarafından verilen vaazın bir kopyası.
Atcheson, o supervisor sênior, me afastou para o lado, e fez massagem em seu peito, não sabia o que havia de errado.
Atcheson, kidemli doktor, beni kenara itip hastaya kalp masaji yapti. Hata neredeydi en ufak bir fikrim yok Paul.
Agora temos Sênior inspetor Jai Singh..
İyiydin Jai.
Caracterizando Dana Dobbs... o correspondente sênior, Kip Kendall... e âncora prêmio-premiada, Arqueiro de norma.
Görüntüde Dana Dobbs... Kıdemli muhabir, Kip Kendall... Ve ödüllü haber sunucusu, Norm Archer.
Ou o vagamente hermaphroditic enfermeira noturno... do centro sênior há pouco abaixo o bloco?
Ya da aşağı bloklardan çift cinsiyetli gece hemşiresi mi?
Caracterizando Dana Dobbs... o correspondente sênior, Kip Kendall...
Görüntüde Dana Dobbs... Kıdemli muhabir, Kip Kendall...
Vice presidente sênior. Chefe de uma divisão!
Mali işler müdürü olarak.
Sou consultor sênior na clínica psiquiátrica... de St. Stephen em Uppsala..
Uppsala'daki St. Stephen Psikiyatri Hastanesi'nde başhekimim.
Sou residente sênior.
Asistanlığımın son senesindeyim.
Eu percebo-o. A minha filha é residente sênior e investiu na educação dela.
Kızımın asistanlığının son yılı olduğunun ve eğitimine yatırım yaptığınızın farkındayım.
Matt será sênior no ano que vem.
Matt seneye son sınıfa geçecek.
Pode dizer que passei um bom tempo na faculdade tornando-se sênior.
Bunları hak etmek için okulda çok vakit geçirdiğim belli oluyor.
analista sênior de comunicações responsável operacional em chamada objectivos status.
Çağrı statüsündeki ajan hedeflerden sorumlu kıdemli iletişim analizci.
Esta é sênior Shun Shangguan
Bu Scholar Shangguan Shun.
És a agente sênior.
Sen üst düzey bir ajansın.
Não é do Kevin Firestone? Erin Reagan-Boyle Advogada Sênior
Efendim, o Kevin Firestone'un davası değil mi?
Estou contigo 100 %. És agente sênior.
Seni yüzde yüz destekleyeceğim.
Acho que sim, sócio sênior Tucker.
Sanırım evet, büyük ortak Tucker.
Gravaste o discurso de um agente sênior do FBI. que pensou que desabafava com um colega, levando-o a admitir que o FBI cometeu um erro.
Seninle aynı tarafta olduğunu düşünen kıdemli bir FBI ajanını kaydettin böylece FBI'ın hata yaptığını kabul etmesi için baskı yapabileceksin.
Ele será conselheiro sênior.
Danışmanınız olacak
E lá está o Greg sênior.
Ve karşınızda Greg Sr.
Dave lau ainda é... o representante sênior da NSA no Centro de Operações?
Peki, Harekat Merkezi'ndeki NSA temsilcisi hâlâ Dave Lau mu?
- Sou o Agente Sênior.
- Ben kıdemli ajanım.
Quando chegarmos lá, eu sou o Agente Sênior, por isso sou eu que falo, está bem?
Oraya vardığımızda kıdemli saha ajanının ben olduğumu unutma. Konuşmaları ben yapacağım tamam mı?
Agora sou assessor sênior.
Artık üst düzey danışmanım.
É um facto que o Assessor Sênior de Woodrow Wilson, Edward House, enviou deliberadamente um navio de passageiros, o RMS Lusitania, para águas controladas por alemães com a intenção que fosse atingido por um U-boat, e foi, o que levou a América para a Primeira Guerra Mundial.
Woodrow Wilson'un kıdemli danışmanı Edward House'un bir deniz altı tarafından vurulması amacıyla yolcu gemisi RMS Lusitania'yı kasten Alman kontrolündeki sulara gönderdiği bilinen bir şey.
Acha que está com um agente sênior inadequado ao objetivo?
Göreve uygun olmayan kıdemli bir memura mı yamandığını düşünüyorsun?
Devias vencer o agente sênior no trabalho.
Kıdemli saha ajanı olayının üstesinden gelmek için çalışmalısın.
A lista completa dos clientes, não estava no computador do Jack porque é da política de Duncore que um agente sênior, eu, dirija as contas dos estagiários.
Tüm liste Jack'in bilgisayarında değildi çünkü Duncore politikası gereği, uzman temsilci- -... bu ben oluyorum, stajyer hesaplarını denetler.