Translate.vc / portugués → turco / Sócio
Sócio traducir turco
3,679 traducción paralela
Muito bem, telemóveis, relógios, e carteiras dentro do saco fornecido pelo meu sócio aqui.
Telefonlar, saatler ve cüzdanlar....... arkadaşımın çantasına.
Este é o meu sócio, o Sr. Smith.
Evet, bu benim yardımcım, Bay Smith.
Um sócio.
Bir iş arkadaşı.
O meu irmão criou esse sítio com o sócio, o Kaz.
Bu mekanı, kardeşim ortağı Kaz ile kurmuştu.
E já agora, este é o teu novo sócio.
Oh, bu arada, yeni ortağınla tanış.
Sabes o que é pior do que ser sócio de um irlandês lixado?
Sinirlenmiş İrlandalı bir adamla ortak olmaktan daha kötüsü nedir, biliyor musun?
O meu sócio Jay Lim enviou-vos as nossas propostas há meses.
Ortağım Jay Lim tarihleri aylar öncesinden gönderdi.
A seguir, ele vai dizer-te que os espiões sequestraram o sócio dele.
Daha sonra sana partnerini casusların kaçırdığını söyleyecek.
Sócio?
Partnerim?
É bom que o teu sócio tenha razão quanto ao que está dentro destes cofres.
Ortağın bu dolaplar konusunda haklı olsa iyi olur.
Então e o teu sócio?
Ya ortağın?
Como se chama o seu sócio?
Ortağının adı ne?
Os $ 200 mil seguintes são para o meu antigo sócio, que planeou o assalto.
Sonraki iki yüz bini işi planlayan eski ortağım alacak.
Bom aperto de mão, sócio!
Güzel el sıkıyorsun, ortak.
Deixe-me confirmar com o meu sócio.
İzin verirseniz ortağımla bir görüşeyim.
Sabes o meu sócio, Paul?
Ortağım Paul'ü biliyorsun?
- E sócio.
- Ve ortağı.
É um sócio de pleno direito.
Tam teşekküllü bir ortak.
Venha só até à minha editora e deixe-me tocar a sua maquete para o meu sócio.
Sadece şirketime gel ve ortağımla bir demo kaydedin.
Vamos ter com o meu sócio, para lhe mostrar a tua música.
Ortağıma müziğini yapmaya gidiyoruz.
Não sei. Ele primeiro tem de mostrar ao sócio.
Bilmiyorum, önce ortağıma gösterecek.
Jeffrey Desange, também sócio Sénior, estava no escritório durante os disparos e agora está desaparecido.
Diğer kıdemli ortak olan Jeffrey Desange silahların patladığı anda ofisteydi. Kendisi şu an kayıp.
O meu antigo chefe, o Harold Cornish, é sócio de uma grande instituição financeira.
Eski patronum Harold Cornish büyük bir finans kurumunun ortağı.
- Sócio. Cuidado com que alguém não te surpreenda.
Birinin sana sinsice yaklaşmasına izin vermedin umarım.
Deves ter um financiamento sério para que o Mike te faça sócio em vez do Jimmy. - Não?
Jimmy'nin yerine Mike seni ortağı yaptığına göre Mike'a ciddi nakit sağlıyorsun, değil mi?
Este é o meu sócio, Samuel Winter.
Bu da iş arkadaşım Samuel Winter.
Me perdoe, comissário... a esposa do ex-sócio de Osterberg foi assassinada.
Bağışlayın, Komser. Osterberg'in eski ortağının eşi öldürüldü.
No mesmo dia... ele tinha um encontro com Larry Pearl... sócio da Lesser, Rasmussen Howe. - Advogados de Century City.
Aynı gün Century City'deki Lesser Rasmussen Howe adındaki hukuk firmasının kıdemli ortağı olan Larry Pearl ile randevusu varmış.
Sou sócio implícito, tal como gostas de lembrar.
Senin dikkatini çekeceğin gibi, ben sessiz bir ortağımdır.
Um cartão de sócio de um clube de vídeo.
Video kulübü üyelik kartı.
O corpo ainda não foi identificado, mas tinha em seu poder um cartão de sócio de um clube de vídeo, com o nome de Judith Botha.
Henüz kimliği tespit edilemedi. Ama üzerinden Judith Botha'ya ait bir video klübü üyelik kartı çıktı.
O Remy tornou-se sócio da Glendon Hill.
Remy Glendon Hill'in yeni ortağı.
Obrigado. Quando foi a última vez que aceitaram um sócio?
En son ne zaman bir ortak dahil olmuştu?
Como sabe, as Indústrias do Futuro procuram um sócio...
Bildiğiniz gibi, Gelecek Endüstrileri sevkiyatlarımızı üstlenmesi için bir ortak- -
O Varrick tornou-se sócio maioritário das Indústrias do Futuro.
Varrick Gelecek Endüstrileri'nin çoğunluk hissesini aldı.
E havia lá um gajo, tipo há alguns anos atrás, é mito ou verdade, sobre o gajo que era tipo teu sócio ou algo do género quando começaste a empresa, mas ela saiu cedo e então...
Doğru mu dedikodu mu bilmiyorum, yıllar önce şirketi kurduğun zaman bir ortağın varmış.
Esse é, hum, meu sócio, trabalha para mim.
O mu? Ortağım. Benim işin çalışıyor.
Fez-te sócio em partes iguais.
Seni yüzde 50 ortak yapmış.
O seu sócio, o faz-tudo do Goodman... Como se chama ele?
Ortağın, Goodman'ın adamı Adı neydi?
Um antigo sócio, disse o Todd?
Todd'un dediğine göre eski ortağın falan mı?
O Hank e o Steve Gomez estão a trabalhar com um antigo sócio do Walt,
Hank ve Steve Gomez Walt'un eski bir iş arkadaşıyla iş birliği yapıyor.
Só eu e o sócio dele.
Sadece ben ve ortağı.
és sócio dele.
- Aksine onunla ortak oldun. - Pekala.
És sócio dele agora...
- Onun ortağısın.
Achas que me tornava sócio de um chibo?
Bir köstebekle ortak mı olurum zannediyorsun?
Isto parece-te um sócio?
Bu sana bir ortak gibi mi görünüyor?
Este é o meu sócio.
Bu benim ortağım.
Um bom sócio trabalhador.
Çok çalışkan, iyi ortağım.
Um sócio de 50 por cento.
Yüzde elli-elli ortağım.
Nem requer chamar um sócio maioritário.
Hatta şirketin büyük hissedarlarından birine çağırtmanıza gerek bile yoktu.
Tu tens um cartão de sócio do Costco?
Üyeliğin var mı?