Translate.vc / portugués → turco / Ter
Ter traducir turco
356,060 traducción paralela
Achas que um dia vou ter amigos como os teus?
Senin arkadaşların gibi birilerini bulabileceğimi mi düşünüyorsun?
Vai ter que se contentar com a liberdade.
Özgürlükle yetinmek zorundasın.
- Vou ter tantas saudades.
- Seni çok özleyeceğim.
Vou ter saudades.
Ve seni özleyeceğiz.
O tipo deve ter ajudado mais de mil veteranos.
Adam bin tane yeleğe yardım etmiş olmalı.
Sim, mas pode ter deixado algo para trás.
Evet, ama arkasında bir şeyler bırakmış olabilir.
O Howard Utey em tempos tentou ser diretor, agora vai ter sorte se conseguir um escritório com janelas de novo.
Şimdi ise ofis pencerelerine dokunursa... şanslı sayılır.
Vá ter comigo ao Hay Adams daqui a 20 minutos.
Benimle 20 dakika içinde Hay Adams'ta buluş.
Quero ter a Julie Swagger no ar daqui a 90 minutos.
Julie Swagger'ı 90 dakika içinde uçağa bindirebilirim.
Ela está a ter problemas com o Victor.
Victor'la bazı sorunları varmış.
- Mas eu não disse na cara dela, cinco minutos antes de ter os óvulos retirados.
Evet, ama doğum kliniğinde yumurtalarını çıkartmasına beş dakika kala, bunu onun yüzüne söylemem.
Devia ter esperado até o médico lubrificar o espéculo?
Doktor spekülümü, yağlayana kadar beklese miydim?
Deixa-a ter o bebé.
Bırak da bir bebeği olsun.
Estou grávida, vou ter um bebé!
Hamileyim. Bir bebeğim olacak.
Tivemos que vir ter com a Jill.
Jill'in yanına gelmek zorunda kaldık.
Espero que compreendas que disse as coisas que disse... Porque estavas numa situação má, e pensei que querias ter um filho pelas razões erradas.
Umarım söylediklerimi anlamışsındır, çünkü zor bir dönemdeydin ve yanlış nedenlerle hamile kalmayı deneyince endişelendim.
Mas nunca devia ter dito que não serves para ser mãe.
Ama annelikten kurtulamayacağını asla söylememeliydim.
Pelo menos ia ter alguma coisa nelas. Estás a dar cabo de mim.
En azından parmağımda oynatacak bir şey olur.
Ele pode ter saltado ou ter sido empurrado.
- Atlamış da olabilir itilmiş de.
Vamos ter uma conversa com a namorada do Drew, Paola.
Drew'un sevgilisi Paola ile konuşalım.
Ele também tinha uma arma, então acho que podem ter seguido o Drew até ao hotel e mataram-no.
Silahı da vardı, o yüzden Drew'un peşine takılıp onu öldürdüğünü düşündüm.
Simmons, vai ter connosco ao Muro.
Simmons, bizimle Duvar'da buluş.
Senão, vais ter de arriscar com a Polícia de Bogotá.
Yoksa şansını Bogota polisiyle denersin.
Ele pode ser, mas vamos ter certeza primeiro.
Olabilir, ama yine de emin olmak için iyice inceleyelim.
Uma das outras crianças deve ter fugido com a escopolamina.
Diğer çocuklardan biri skopolamin ile kaçmış olmalı.
Eles não podem ter escapado tão rápido.
O kadar çabuk kaçmış olamazlar.
Rosa Fernandez era um nome falso que ela deve ter roubado para conseguir o trabalho.
Rosa Fernandez kimliğini çalıp işe girmek için kullanmış olmalı.
Sim, e estar rodeada deles deve ter desencadeado o rancor dela contra todos os estrangeiros.
Evet, devamlı turistlerle ilgilenmek yabancı nefretini tetiklemiş olmalı.
Acho que nunca vamos ter que descobrir isso.
Sanırım bunu asla öğrenmek zorunda kalmayacağız.
O seu M.O é drogar as vítimas e faze-las ter alucinações.
Yöntemi kurbanlara halüsinasyon gösteren ilaç vermek.
Agora parte de mim está feliz por não o ter visto preso.
Bir yanım onu içerde görmediğim için seviniyor.
Disse que era culpa dela ele ter ido lá.
Oraya kendisinin yüzünden gittiğini söyledi.
Os dois veículos eram Meridians 2013, e os dois condutores disseram ter perdido o controlo dos carros.
- İki araç da 2013 Meridian'mış ve iki sürücü de kontrolü kaybettiklerini söylemiş.
Sem querer criticar nem nada, mas isto aqui podia ter um toque de cor.
Eleştirmiş gibi olmak istemiyorum, ama buranın gerçekten biraz renge ihtiyacı var.
Um investigador especial da NTSB vai ter convosco lá.
UUGK'dan bir müfettiş orada sizinle buluşacak.
Está onde se lembra de o ter deixado? Sim.
- Oraya mı bırakmıştın?
Se ele pirateou os dois, pode ter usado a câmara para guiar o carro até ao alvo e ao mesmo tempo observar o condutor apavorado.
İkisini de hack'liyorsa arabayı yönlendirmek için kamerayı kullanıp aynı anda dehşete düşmüş sürücüyü de izleyebilir.
O suspeito não deve ter a confiança e as capacidades sociais, necessárias para ter relacionamentos saudáveis. O que pode estar a alimentar a sua raiva.
Şüphelide sağlıklı ilişki kuracak güven ve sosyal beceri olmayabilir, bu da öfkesini artırıyor olabilir.
Deve ter sido quem estava no carro que perseguias.
Takip ettiğin arabadaki kişi atmış olmalı.
Podes ter uma vida depois disso.
Çıkıp hayatına devam edebilirsin.
Ele tinha que ter conhecimento da rotina diária dela.
Günlük rutini hakkında bilgi sahibi olmalı.
Desculpa por ainda não ter ido para casa.
Eve geciktiğim için üzgünüm.
Ele devia ter pensado no bom nome antes de atravessar a fronteira.
Adının temizliğini sınırı geçmeden önce düşünmeliydi.
Vais ter uma concussão se continuares a fazer isso.
Devam edersen beyin sarsıntısı geçireceksin.
Acham que o Reid devia ter aceite o acordo?
Sence Reid anlaşmayı kabul etmeli miydi?
Então achas que ele devia ter aceite? Não.
Sence anlaşmalı mıydı?
A mentalidade é "Se não posso ter-te mais ninguém vai ter".
Düşünce şudur, ben sana sahip olamıyorsam kimse olamasın.
O suspeito pode ter acesso através do trabalho.
Şüpheli işi sayesinde aside erişmiş olabilir.
Então o suspeito pode ter feito a sua própria mistura.
Şüpheli de kendi karışımını yapmış olabilir.
O suspeito pode ter uma ligação com as vítimas mesmo que elas não saibam.
Kurbanların haberi olmasa da şüphelinin onlarla bağı olabilir.
Mas o suspeito pode ter ido a ambos os eventos.
Ama şüpheli iki gecede de bulunmuş olabilir.