English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / portugués → turco / Tocár

Tocár traducir turco

16,873 traducción paralela
Já me vejo a tocar à porta com uma caixa de macarrons.
Kendimi kapıda makarnayla hayal edebiliyorum.
Não preciso de tocar.
Niye zil çalayım.
E sabe cantar, e tocar guitarra.
Ve bu adamda gitar çalıp, şarkı söyler.
Muito bem, meu jovem, vê isto. Tudo isto, certo? Vocês podiam tocar em qualquer um destes e alterar toda a investigação.
Genç arkadaşlarım, dikkatle izleyin sadece bu bile bizlere, tüm soruşturmanın seyrini değiştirecek ipuçları verebilir.
- Acabou de tocar no meu telefone.
- Hayır, öyle değil.
- Não lhe vamos tocar.
- Ben çekiliyorum.
Prefiro não tocar.
Yok.
A mãe está carente, O Pappou quer casar-me, a Yiayia diz-me constantemente para nunca deixar um rapaz tocar no meu "poulaki"
Annem yardıma muhtaç, büyükbabam evlenmemi istiyor... Yiayia sürekli bir oğlanın orama dokunmasına izin vermememi söylüyor çünkü... bir kere hissederse, hep istermiş!
O telefone está a tocar.
Telefon çalıyor.
Força, pode tocar.
Hadi gidip dokunun.
Acabei de o ouvir tocar, e queria...
Nasıl çaldığını gördüm ve sana ne kadar...
Podia ter-se contentado a tocar com as marchas. - Mas não o fez.
Ona verdikleri bando çizelgelerindeki parçaları çalabilirdi ancak yapmadı.
Cada um destes rapazes está a compôr, a fazer ajustes, a escrever... E estão a tocar a melodia. Estão...
Bu adamların hepsi beste ve düzenleme yapıyor, şarkı yazıp melodiyi çalıyor.
E vamos tocar o que quisermos, quando quisermos... Como quisermos, desde que seja jazz puro.
Salt caz olduğu sürece istediğimiz şeyi istediğimiz zaman nasıl istersek çalacağız.
Eu costumava tocar com este gajo.
- Ben de öyle. - Eskiden bu adamla çalardım.
Vamos tocar.
- Hadi çalalım. - Peki.
Bem, importa porque se vais desistir do teu sonho, acho que importa se gostas do que estás a tocar na tournée durante anos.
Fark eder çünkü hayalinden vazgeçeceksen tabii ki fark eder. Yıllardır bu yolda sevdiğin şeyi çalıyorsun.
Voltar a tocar Jingle Bells?
"Jingle Bells" i çalmaya geri döneyim?
Como se estivesses concentrado numa coisa que estás a tocar.
Şimdi dudaklarını işte böyle bir şeylere odaklanıyormuşsun gibi ısır. Ne bileyim, bir müzik parçasına falan işte.
Não pares, continua a tocar.
Durma sakın, çalmaya devam et.
Acabei de o ouvir tocar, e queria...
Senin çaldığını duydum ve istedim ki...
O que estava a tocar?
Ne çalıyorsun?
Ousou tocar na minha futura esposa.
Müstakbel karıma dokunmaya cürret etti.
Sou não só um fanático por Disney, mas também gosto de tocar pautas de filmes mágicos neste piano.
Büyük bir Disney hayranıyım ve piyanoda, o büyülü film melodilerini de çalmak istiyorum.
Eles dizem : " É estranho estares agora a tocar em segundo plano,
" Sadece arkada çalıyor olman sana tuhaf geliyor mu?
- Olá. Posso tocar-te?
- Dokunabilir miyim?
Acho que quem está a tocar é o Owen.
Çalan galiba Owen.
Paula, sabias que ele ia tocar?
Paula, onun çaldığını biliyor muydun?
Imaginem se um peixe pudesse tocar guitarra
Hayal edin gitar çaldığını bir balığın
Até sentir as chagas e tocar com os dedos no sítio onde estavam os pregos.
Ta ki çivilendiği yerlere bastırıp yaraları hissedene kadar şüphe etti.
Os homens usam a palavra "hipnotizante", quando querem tocar os seios de uma mulher.
Erkekler'büyüleyici'kelimesini hanımların göğüslerini ellemek istediklerinde kullanırlar.
"ouvirão claramente o som dos sinos a tocar."
"... birbirine çarpan metal sesini duyacaksınız. "
Uma vida cheia de festas e amigos e... e como aprendi a tocar guitarra, e talvez até teria uma rapariga.
Partilerle, arkadaşlarla dolu bir hayat. Gitar çalmayı nasıl öğrendiğimi hatta bir kızı bile görürdüm diyordum.
Devíamos tocar uma canção do Harry Belafonte.
İşin aslı Harry Belafonte'den bir parça çalmaları gerekiyordu.
O botão de parar e o botão de tocar.
Bu da durdurma ve kaydetme tuşu.
Quando estivermos com o Jon, o Ramsay não conseguirá tocar-nos.
Jon'un yanına gittiğimizde Ramsay bize dokunamaz.
Passámos meses sem tocar no assunto.
Aylarca bu konuyu konuşmadık.
Se tocar em mim, digo que fui violada, seu porco imundo.
Bana dokunursan tecavüz diye bağırırım seni yavşak domuz.
- O que é que devo tocar?
- Ne çalayım? - Gerçekten umurumda değil.
O que é que ele está a tocar?
Ne çalıyor?
Não deves tocar nessa bolsa ou perguntar sobre o conteúdo.
O çantaya dokunmayacaksın, ya da içeriğini sorgulamayacaksın.
Se queres tocar de novo por gorjetas numa churrascaria, estás à vontade.
Bir restorandaki bahşişler için için çalmaya geri dönmek istersen keyfine bak!
Sr. Crooks, poderia tocar "Canção de Dormir" de Brahms?
Bay Crooks, Brahms'ın "Lullaby"'ını çalar mıydınız?
Lavo os seus pratos, se me tocar alguma coisa para mim.
Bulaşıkları yıkayacağım Benim için bir şey çalarsan
O que devo tocar?
Ne çalacağım?
Poderia tocar de novo?
Tekrar çalar mısınız?
- Põe a tocar.
- Çalın beyler.
Não posso tocar no Carnegie Hall com Madame Florence.
Bayan Florence ile birlikte. Carnegie Hall'da çalamam.
Vais tocar pela tua amiga?
Arkadaşın için çalar mısın?
Vamos, vais tocar no Carnegie Hall.
Hadi ama, Carnegie Hall'da çalacaksın.
- O telefone não parou de tocar.
- Telefon hiç susmadı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]