Translate.vc / portugués → turco / Tomar
Tomar traducir turco
31,472 traducción paralela
Ainda podes tomar a decisão certa.
- Hâlâ doğru kararı verebilirsin.
Tomar decisões agrícolas que nos beneficiarão a todos.
Hepimize fayda sağlayacak tarım kararlarını alırken dikkatli olun.
Vou tomar um duche e tentar desanuviar a cabeça.
Duş alıp zihnimi boşaltmaya çalışacağım.
Pelos meus cálculos, essa deve ser a decisão mais fácil a tomar.
Sanırım senin matematiğine göre bu vermesi en kolay karar.
Tem de tomar as suas próprias decisões.
Senin vereceğin kendi kararların var.
Eu irei tomar conta de mim.
Kendim ilgilenirim.
Havia que tomar decisões.
Kararlar verilmeliydi.
Eu não quero passar o resto da minha vida a tomar conta de uma cópia barata do meu irmão.
Kardeşimin kapalı ucuz bir vuruş bakıcılık.
Como em, Bonnie começou a ter problemas com o Armory quando você decidiu tomar as suas férias de hibernação.
Olarak, Bonnie cephaneliği başı belaya girdi. Eğer senin hazırda bekleme tatil almaya karar verdiğinde.
Se eu tomar um destes todos os dias, eles não podem fazer um feitiço localizador em mim.
If ı her gün bunlardan birini almak, Onlar üzerimde bulucu büyü yapamaz.
Eles usaram seu sangue para fazer os comprimidos Fui tomar.
Onlar kanını kullandı. Hapları alarak geçtim yapmak.
Você não pode tomar estas mais, amor.
Eğer, artık sevgi bu alamaz.
Bem, temos que tomar precauções. Alguém como tu...
Senin gibi birine karşı tedbir almamız lazım.
Se ela quiser tomar banho, tira o fermento da banheira.
Ona banyo yapmayı önerirsen eğer lütfen küvetteki fermentasyon teçhizatlarını kaldırırken dikkatli ol.
Sei que o trabalho é exigente, mas têm de tomar mais banhos.
İşimizin çok zaman aldığını biliyorum ama duş için, daha çok zaman ayırmalısın.
Pelo menos não vim com um ferimento de bala e cheia de dinheiro.
En azından ben burayı pompalı mermileriyle ve bir tomar çalıntı parayla dağıtmayacağım.
Tens uma decisão a tomar.
Bir karar vermelisin.
Suponho que seja um risco que terá de tomar.
Sanırım bu göze alman gereken bir risk.
Achas que podemos tomar um café?
Kahve içmek ister misin?
E é óptimo preocupares comigo, mas sei tomar conta de mim.
Benim için endişelenmen çok iyi ama başımın çaresine bakabilirim.
Ele disse que ias tomar conta.
Başa geçeceğini söyledi.
Não, não é uma oportunidade se nos obrigas a tomar uma atitude.
Hayır. Dereyi görmeden paçaları sıvayacaksan, bu fırsat olmaz.
Não pode simplesmente tomar decisões pelo meu paciente.
Hastamla ilgili kararları siz veremezsiniz.
Seria fácil para ti tomar aquela decisão?
Karar vermek senin için kolay olur muydu?
Não havia outra decisão a tomar.
Başka türlü bir karar verilemezdi.
Era médico, antes do director tomar o controlo e arruinou tudo.
Gardiyan kontrolü ele geçirip her şeyi mahvetmeden önce ben bir doktordum.
Enquanto ele está distraído a negar o envolvimento nisto, eu vou tomar conta.
O yüzden dikkati dağılmışken, geri vites yapmışken ve bunlarla hiçbir ilgisi olmadığını söylerken işi ben devralacağım.
Vais tomar conta?
- İşi sen devralacaksın?
Não devem estar no parque a tomar chá.
Karavan parkında çay içtiklerinden şüpheliyim.
Às vezes, ser uma Earp implica tomar decisões difíceis para sobreviver.
Bazen Earp olmak demek hayatta kalmak için zor kararlar vermek demektir.
Nós iremos tomar conta dela porque somos a sua família.
Biz onunla ilgileniriz çünkü biz onun ailesiyiz.
Bom, não é uma decisão para eu tomar.
Bu benim verebileceğim bir karar değil.
Também tem andado a tomar comprimidos como rebuçados e a evitar exames clínicos, o que o deixou nesta situação.
Ve aynı zamanda Altoidmişsin gibi ilaç alıyorsun ve tahlilden kaçıyorsun ki tam olarak bu yüzden bu durumdasın.
Vou levar o tempo que precisar para tomar a minha decisão.
Karar vermek için ne kadar gerekiyorsa o kadar bekleyeceğim.
Queres tomar alguma coisa?
Evet. İçecek bir şeyler ister misin?
Observas-me a dormir, a tomar banho ou...?
Beni uyarken ya da duş alırken falan da izlemek ister misin?
Divulgar tudo agora é a melhor acção a tomar. Eu concordo.
Şu anda tam bir ifşa yapılacak en iyi şey olur.
Não confio no novo Director. Mas... ele confia em mim, então, com o intuito de manter essa confiança, deverei tomar as medidas adequadas para lidar com esta quebra de protocolo.
Yeni Direktöre ben de güvenmiyorum ama o bana güveniyor, ve bu güveni yıkmamak için doğru olan şeyi yapıp, bu itaatsizliği bildirmeliyim.
Vou tomar umas bebidas com um cara.
Bir adamla bir şeyler içmeye gideceğim.
Bastante tempo para tomar um duche, trocar de roupa, tirar uma sesta, cuidar da aparência.
Gidip duş alacak, elbiselerini değiştirecek güzellik uykusu yapacak vaktin var.
Está a acontecer... e precisas de tomar uma atitude.
Çocuğun olacak ve senin sorumluluğunu alman gerek.
Ela pediu-me para lhe mandar alguns casos, então é onde ela estará, caso queiras tomar uma atitude ousada.
Hasta dosyalarını göndermemi istedi. Cesaret edip gitmek isterseniz bir süre orada olacak.
Sabes, vou tomar um daqueles shots.
Şu vücut içkisinden ben de yapacağım.
Sabem uma coisa? Vou tomar aquele shot.
Ne diyeceğim, ben de içki yarışına giriyorum.
Será mais nobre suportar na mente as flechadas da trágica fortuna, ou tomar armas contra um mar de obstáculos.
İçinden bu öfkeli bahtın oklarına ve taşlarına katlanmak mı, yoksa sorunlar denizine karşı silahlarını kuşanmak mı daha soylu?
E seu conseguir tomar conta de mim própria?
Kendime bakabiliyorsam ya?
Por acaso não queres ir tomar o pequeno almoço?
Kahvaltı etmek ister misin?
Ouvi dizer que andavas à procura de recém-chegados e pensei que talvez quisesses tomar café?
Yeni gelenleri aradığını duydum ve belki bir kahve istersin diye düşündüm.
A última coisa que me lembro foi de tomar os meus remédios, e tentar arranjar a minha tv cabo.
Son hatırladığım şey, İlaçlarımı alıyordum, Kablo tv sinyalimi düzelttirmeye çalışıyordum,
O assassino ainda está a solta, que precauções estão a tomar?
Katil zanlısı hala dışarıda dolaşıyor, O yüzden ne önlemler alacaksınız?
Provocaste-me para te bater, para saberes que podia tomar conta de mim aqui dentro.
Burada kendi başımın çaresine bakabileceğime inanmak için bana kendini zorla dövdürttün.