Translate.vc / portugués → turco / Trey
Trey traducir turco
1,205 traducción paralela
É difícil dizer, "Olá, Trey, legal te ver"?
"Selam, Trey, seni görmek ne güzel?" demek ne kadar zor biliyormusun?
Olá, Trey.
Selam, Trey.
Quando estou para fazer uma prisão, paro por um momento respiro três vezes e digo para mim mesmo, "Ok, Trey, é a hora do show!" ( Showtime )
Birisini yaklamaya çalıştığım zaman Derin bir nefes alıp kendime, "Tamam, Trey, Şimdi Şovzamanı!" derim.
Trey é muito legal.
Trey çok harika.
Trey!
başka bir ortak istemen çok doğal. Trey!
Case comigo, Trey!
Evlen benimle, Trey!
Case comigo, Trey!
Benimle evlen Trey!
Trey, olhe isto.
Trey, Şuna bak.
- Trey, estou bem aqui.
- Trey, Buradayım.
- Ei, Trey.
- Hey, Trey.
Eu sou Trey Sellars do canal da Justiça.
Ben Trey Sellars, Adalet Kanalından.
Trey, eu irei falar com você usando isso.
Trey, Bununla ilgili konuşacağım seninle.
Eu podia esperar isso do Trey, não de você.
Bunu Trey'den beklerdim, senden değil.
Trey, esqueça o Showtime.
Trey, Şov Zamanını unut.
Trey está com você?
Trey seninle mi?
- Trey?
- Trey?
É o Trey?
Sen Trey misin?
- Trey!
- Trey!
Matt e o seu amigo Trey Parker encontraram um meio de expressar o seu rancôr contra Littleton sem fazerem uma carnificina.
Littleton'dan Matt ve arkadaşı Trey Parker.. .. değişik olmakla ilgili hayallerini bir kan havuzunu doldurmak yerine..
- Fala Trey, da contabilidade.
- Ben alacaklardan Trey Williams.
Trey.
Trey.
- Falas de ti e do Trey? - É um "exemplo".
- Trey'le orada mı yaptınız?
É como a roca que o Trey me deu, quando...
- Aman Tanrım. Trey de bana aynını almıştı.
O Anthony está mais entusiasmado do que o Trey.
Anthony bile ondan daha heyecanlı.
Estamos em lugares diferentes.
Trey'le tamamen farklı insanlarız.
O Trey está contente com o que temos, portanto, eu sou má, por precisar de ter um filho.
O sahip olduklarımızla tatmin oluyor ama ben bir bebeğe ihtiyaç duyduğum için kötü oluyorum.
Os interesses pessoais tinham-se tornado mais do que quartos separados.
Charlotte ve Trey'in ayrı ilgileri, ayrı yatak odalarından daha öteye gitmişti.
- Eu e o Trey vamos...
- Ayrılıyorsunuz.
Não precisas de...
- Trey, gerçekten gelmek zorunda - - Hayır. Bu senin için önemli.
Quando a revista saiu, o Trey já se tinha mudado, mas as menininhas com os colares das mães viram a fotografia e pensaram :
Dergiler satışa çıktığında Trey taşınmıştı bile. Ama Amerika'nın heryerinde annelerinin incilerini takan küçük kızlar o resmi görüp "Ben de bunu istiyorum," diye düşündü.
Só tive um... O Trey.
Benim bir tane vardı...
Quantos tiveste tu?
Trey. Senin kaç taneydi?
- Tenho de fazer sexo, para esquecer a Sra. Trey MacDougal.
- Seks yapmam gerek Mrs Trey MacDougal'ı arkamda bırakmalıyım.
Tecnicamente, não é seu.
Teknik olarak orası Trey'in ailesinin.
É da família do Trey. E ela tudo fez para que o seu nome não constasse da escritura.
Tapuda adınızın geçmemesi için özellikle çok dikkatli davranılmış.
O Trey deu-me o apartamento.
Trey o daireyi bana verdi.
A casa não é sua. - O Trey deu-me esta casa.
- Trey bu evi bana verdi.
- Não lhe cabe a ele dá-la.
Trey'in değil ki versin.
A Charlotte sabia que o anel não valia muito, por não estar com o Trey, mas, naquela quinta-feira em especial, pôs o seu diamante de 2,17 quilates e vagueou pelo apartamento de 2,17 quilates, de Park Avenue.
Charlotte, artık Trey'le birlikte olmadığı için yüzüğün bir anlamı olmadığını biliyordu. Ama moralinin bozuk olduğu o Perşembe günü 2.17 karatlık pırlantasıyla Park Caddesi'ndeki dairesinde dolaştı.
Não queria deixar de ser a Sra. Trey MacDougal.
Bayan Trey MacDougal olmaktan vazgeçmek istemiyordum.
Deixou de ser a Sra. Trey MacDougal.
Artık Bayan Trey MacDougal değilsin.
- O Trey não era isso!
- Trey salak değildi!
Nós raramente gritamos.
Trey'le ben bağrışmıyoruz bile.
- Não devias estar aqui.
Trey, burada olmaman gerekiyordu.
Ter visto a briga de pesos-galos da Charlotte e do Trey, fez-me agradecer por eu e o Aidan ainda estarmos na fase amadora.
Charlotte ve Trey'un horoz siklet şampiyonluk dövüşü yapmaları Aidan'la hala şakalaşma sikletinde olduğumuz için minnet duymamı sağladı. Özür dilerim.
O Trey e o bebé dele dormiram no quarto dos hóspedes e a Charlotte deixou de se ralar com o que o Trey pensava.
Trey ve bebeği misafir odasında yattılar. Ve Charlotte, Trey'in düşüneceklerini önemsemedi.
Oh, Trey.
Oh, Trey.
O Trey nem liga.
Trey'e söyledim, umursamadı.
É giro ou não?
Çok şirin değil mi? - Trey'le ben -
O Trey deu-me o apartamento!
- Trey o daireyi bana verdi! Üzgünüm.
O Trey pode achar estranho.
Ama Trey'in bunu acayip bulmasından korktum.