English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / portugués → turco / Violá

Violá traducir turco

1,078 traducción paralela
Se não me violar, vou ter de ser eu a violá-lo...
Sen bana tecavüz etmezsen ben sana tecavüz ederim!
Viste-me violá-la, Ken?
Ona tecavüz ettiğimi gördün mü Ken?
Não posso prendê-lo por planear violá-la.
Tecavüz planlıyor diye kimseyi tutuklayamam.
- Ele não renrou violá-la?
- Memur bey, lütfen! - Bu kız ne dediğini bilmiyor, tamam mı? - Size tecavüze mi yeltendi?
A China é um reino com leis, não pretendo violá-las.
Çin bir kanun ülkesidir. Onlarla alay etmeyeceğim.
Em pequeno, tinha atitudes anormais? Alguma vez tentou matá-la, ou talvez violá-la?
Küçükken sizi öldürmek ya da tecavüz etmek istedi mi?
Creio que tentaram violá-la. Ou melhor, violaram-na!
Bize tecavüze uğradığınız söylendi.
Vamos violá-la.
Tecavüz edelim ona
Richard Valenzuela e a sua Viola Voadora!
"Richard Valenzuela ve Uçan Gitarı."
Richard Valenzuela e a sua Viola Voadora
RICHARD VALENZUELA ve UÇAN GİTARI
Ouve, a Viola e eu estamos -
Bak ben ve Viola...
Ah, Bud.
"Viola!"
Viola isto!
Al buna tecavüz et!
Meritíssimos, a introdução de novas provas em apelo viola todos os princípios de jurisprudência, todos os estatutos, todos os precedentes, todas as regras de ética.
Sayın hakim, temyizde yeni kanıt sunulması hukuk kurallarının, yasaların, ihlali anlamına gelmektedir. Ve geçmişte örneği yoktur. Etik kurallarına da aykırıdır.
Está bem, com um assassino que viola a sua liberdade condicional e só tem propósitos imorais.
Tamam, o zaman adam öldüren biri, şartlara uymayan ve ahlakdışı hedefleri olan.
Viola!
Viola!
Primeiro, viola o meu direito da primeira emenda da Constituição. Não, senhor Baxter!
Öncelikle, anayasaya göre siz benim haklarımı ihlal ediyorsunuz.
Os registos mostram que é insubordinado, sem princípios, oportunista, e que viola ordens superiores sempre que lhe apetece.
Sicili, itaatsiz, prensipsiz, yalnız kariyerini düşünen bir fırsatçı olduğunu ve kafasına estiği zaman komuta zincirini hiçe saydığını gösteriyor.
Uma viola!
Bir viyola verin!
me dêem uma viola!
Bana bir viyola verin!
Faz falta uma viola para o Sr. Marais!
Üstadımız çalacak! Bay Marré'ye bir viyola gerek!
Ele ensinava a viola que, era moda em Londres e Paris
Üstadım, o dönemde Londra ve Paris'te çok tutulan bir viyolonistti.
Ele inventou outra maneira de segurar a viola deixando a entre os joelhos.
Viyolayı dizlerin arasında farklı bir biçimde tutmayı o keşfetmişti.
Quando Madeleine teve idade para aprender a viola ensinou-lhe as posições, acordes e arpejos.
Madeleine'in boyu, viyola öğrenmeye başlamaya yetecek kadar uzadıktan sonra... ona pozisyonları, akortları, arpejleri ve notaları süslemeyi öğretti.
Nem as privações de mantimentos nem os fechamentos puderam diminuir o despeito de Toinette por ser tão pequena para tocar a viola.
Hayır, istemiyorum... - Ne yiyecekten mahrum kalmak ne de mahzene kapatılmak Toinette'i vazgeçiremedi. - Hayır, istemiyorum...
Toinette abandonou sua pequena viola.
Toinette ise ileride küçük viyolasını terkedecekti.
Os concertos para três viola do Sainte Colombe foram renomados.
Sainte Colombe'ların üçlü viyola konserleri gitgide ünleniyordu.
Senhor... você é um professor na arte da viola e recebi ordem de convidá-lo a apresentar-se na corte.
Beyefendi... viyola sanatında bir usta olduğunuzdan... sizi ders vermeniz için davet etmeyi görev bilirim.
Comparava o arco de minha viola com seu pincel.
Viyolamın yayıyla, fırçanız arasında kıyaslama yapıyordum.
Olhe, um dos guardas avisou-me que a viola se prendia fogo.
Bak Madeleine, nöbetçilerden biri viyolamın yandığını farketti. Mızrağıyla bana işaret etti.
- A viola está sempre...?
Viyola hâlâ orada...
- A viola está sempre.
Viyola hâlâ orada!
Não só não falou mais durante seis meses... tampouco tocou sua viola : esse desgosto lhe tocava pela primeira vez.
Ustam altı ay boyunca konuşmadığı gibi viyolasına da hiç dokunmadı. Böyle bir isteksizliği ilk kez hissediyordu.
Ouvia-o desempoeirar a viola ou a mesa.
Viyolasının veya masanın tozunu aldığını duyuyordum.
Temos que procurar a viola de minha difunta filha.
Ayrıca ölü kızımın viyolasını da aramamız gerekiyor.
Você não percebe que tudo que ele fez, viola a relação doutor / paciente?
Fark etmedin, doktor hasta ilişkisini... bozmak için her şeyi yapmadı mı?
- Tens as mãos grandes! - Para tocar viola!
Elleri iyi çalışıyor!
- Mas, que viola? Que viola?
- Hal Taylor ne ister bilirsin?
Vou aprender a tocar viola.
Gitar çalmayı öğrenebilirim.
Se a viola, poderia arriscar sua carreira.
Onu çiğneyecek olursan, kariyerini tehlikeye atmış olursun.
Por sorte ela não sabia que eu queria violá-la também.
Bereket, Ona tecavüz de etmek istediğimi bilmiyor.
Você, violá-la?
Sen Ona tecavüz et
Se não gostas de ordens, aprende viola.
Emirler hoşuna gitmediyse git başka iş bul.
Esta central viola todas as leis do código do trabalho.
Bu santral işçi yasalarını çiğniyor.
Uma vez, hospedou-se lá um rapaz que trazia uma viola num estojo.
Bir keresinde bizde gitar kutusu olan bir genç kalıyordu.
Estava só a mostrar-lhe umas coisinhas na viola.
Ona gitarda bir-iki şey gösteriyordum.
Eu gostava da viola.
Gitarı beğenmiştim.
Quero estar num palco vazio, só com a viola e a minha voz.
Gitarım ve sesimle boş bir sahnede olmak istiyorum.
Corta, mata, viola...
Keser, öldürür, tecavüz eder.
Viste umas cordas de viola?
Gitar teli gördün mü?
Isto viola o nosso acordo.
Bu anlaşmamızı ihlal ediyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]