Translate.vc / portugués → turco / Yer
Yer traducir turco
68,100 traducción paralela
Não há lugar na Terra em que ele não a encontrará.
- Olmaz. Dünya üzerinde Savitar'ın onu bulamayacağı bir yer yok.
CUPIDO Aqui deve ser onde o Waller manteve o Esquadrão Suicida.
Waller'ın intihar mangasını tuttuğu yer burası olmalı.
548 ) } Sim. 530 ) } Eu pedi ao Dorian para nos ajudar com as pesquisas.
Evet, Dorian'dan araştırmamızda yer almasını istedim.
Sabias que podes ser ordenado online?
İnternetten yer ayırtırılabildiğini biliyor muydun?
é o melhor sítio para te desposar.
Her zaman seninle evlenmek için mükemmel bir yer olduğunu düşündüm.
Acontece que ela tem um ponto fraco por gémeas Gemini.
Görünüşe göre ikizler için güvenli bir yer varmış.
Não sabes como é... só vou morrer!
Nasıl bir yer olduğunu bilmiyorsun. En azından bu şekilde öldüğümde ölü kalacağım.
Tem que haver algo... é se o Donovan convencer que o Inferno não é tão mau.
Bir şeyler olmalı. Tek şansımız Donovan'ın bir şekilde kardeşini cehennemin o kadar da kötü bir yer olmadığına ikna etmesi.
Era onde queria envelhecer...
Burası yaşlanmak istediğim yer...
Alguém que saiba que cada cena de crime te parte o coração, mesmo que tu nunca admitas isso. Alguém que aprecie de verdade o teu impossivelmente chato nome do meio.
Sen kabul etmesen de her suç mahallinin sizin kalbinizde yer ettiğini bilen olağanüstü derecede sıkıcı göbek adınızı takdir eden birine.
Não tem para onde fugir, professor.
Kaçacak bir yer kalmadı profesör!
Não há outro sitio para eu ir.
Benim için gidecek başka bir yer yok.
De qualquer modo, sei onde há algum ZX3 guardado para o mercado negro.
Her neyse. Kara borsa ZX3'lerin saklandığı bir yer biliyorum.
Quantas hanburguerias poderá haver por cá?
Kaç tane burger satan yer olabilir.
Digo, este é o terceiro sitio onde nós fomos.
Hayır, bu üçüncü yer oldu.
Ela procurou refugiu com uma família de bruxas.
Cadı ailelerinde sığınacak bir yer aramış.
Há um sitio ali que precisa de ser esfregado.
Şurada ovalanması gereken bir yer var.
O lugar parece deserto.
Bu yer boş gibi görünüyor. Evet.
Este sítio não foi construído para defesa, e aquelas portas não vão aguentar muito tempo.
Bu yer savunma için kurulmadı, kapılar fazla dayanmayacaktır.
Este sitio... Parece um pouco...
Bu yer biraz...
Três estrelas foi o melhor que consegui arranjar.
En iyi yapabildiğim üç yıldızlı bir yer bulmaktı.
É um sitio que os miúdos usam no bosque.
Bu çocukların oynaştığı ormanda bir yer.
Belas escavações.
Güzel yer.
Embora este fosse o sitio...
Buranın doğru yer olduğunu sanıyordum.
Talvez possamos ter um pouco de privacidade e cansar-nos.
Belki özel bir yer bulup birbirimizi biraz yormalıyız.
Jody Mills é uma boa pessoa, e ela irá dar-te um sitio onde ficar até conseguires pôr-te de novo de pé.
Jody Mills iyi bir insandır ve sana kendi ayaklarının üzerinde durana kadar bir yer verecektir.
Há muitos lugares onde ele se pode ter escondido, mas por causa das chuvas desta semana, tem muita lama.
Saldırganın saklanabileceği birçok yer mevcut. Ama geçen haftaki yağmur yüzünden her yer çamur olmuş.
Querem comer algo já que estão aqui?
- Buradayken bir şeyler yer miydiniz?
O lugar que pensava ser o meu lar, já não era.
Evim sandığım yer meğer artık evim değilmiş.
Serei sempre a rapariga que foi violada.
Sonsuza dek tecavüze uğramış kız olarak yer edeceğim akıllarda.
Não participaremos no cerco de Dunholm.
Dunholm kuşatmasında yer almayacağız.
E para lá da grande muralha, encontra-se o reino a que chamam Alba, um sítio frio e selvagem.
Büyük Duvar'ın ötesinde ise soğuk ve ıssız topraklarda Alba Krallığı denilen yer var.
A última vez que Uhtred foi visto estava na Nortúmbria, senhor, o local onde nasceu.
- Lordum, Uhtred en son doğduğu yer olan Northumbria'da görüldü.
Aelfric não passou para o lado de Guthred.
Aelfric, Guthred'in yanında yer almadı.
Pertence ao seu filho de sangue, Ragnar.
O yer öz oğlu Ragnar'a ait.
Este sítio, agora, pertence a Ragnar.
Bu yer artık Ragnar'a ait.
Este sítio é um barril de pólvora com bêbados armados, que se barricarão nos seus casebres e alvejarão qualquer um à vista.
Bu yer kendilerini kulübelerine kapatıp görür görmez ateş edecek tam teçhizatlı şarhoşların olduğu bir barut fıçısı.
Aquela que está em nome do teu tio e o carro que lá manténs.
Amcanın adına olan ve arabanı tuttuğun yer.
Pelo menos temos um telhado.
Şimdi başımızı sokacak bir yer var.
Os vossos pais tinham um destino bem delineado para vocês e não é com o Conde Olaf nem com a Juíza Strauss.
Aileniz gideceğiniz yeri kati surette belirtmiş ve o yer, Kont Olaf'ın ya da Hâkime Strauss'un yanı değil.
Espiões e rivais no mundo da herpetologia engoliriam nove cobras para vislumbrar as maravilhas dentro desta sala.
Herpetoloji dünyasındaki casuslar ve rakipler, buradaki mucizeleri görmek uğruna dokuz bahçe yılanı yer.
Foi uma confusão.
Her yer battı.
Onde passam filmes.
Sinema filmlerinin gösterildiği yer.
Há um espaço vazio na prateleira.
Rafta boş bir yer var.
Não devia haver lugar na carrinha.
Minibüste yer yoktu herhâlde.
Mas pela primeira vez em muito tempo, tinham encontrado um sítio onde o mundo parecia correto, ainda que por pouco tempo.
Ancak yine de uzun zamandan beri ilk defa dünyanın tersine dönmediği bir yer bulmuşlardı, yalnızca kısa süreliğine olsa da.
Tu disseste que a Casa Branca era o sítio mais seguro para viver.
Beyaz Saray'ın en güvenli yer olduğunu kendin söylememiş miydin?
Belo sítio.
Güzel bir yer.
Ela é peculiar.
İlginç bir yer.
Este lugar está impecável.
Bu yer tertemiz.
Não me dá lugar.
Bunun sonucunda ne mi oluyor? Bana yer kalmıyor.