Translate.vc / portugués → turco / Zaman
Zaman traducir turco
388,183 traducción paralela
Como sempre.
Bir parçan bunu her zaman istiyor.
Então também não vais nele até Nova Iorque.
O zaman onunla New York'a da gitmeyeceksin.
Muito bem, então, adieu.
Pekala, o zaman. Elveda.
Então, precisamos de negociar e se isso falhar, ter um plano B.
O zaman onlarla pazarlık yapmalıyız, Başarısız olursak ta yedek planımız olmalı.
Então, fazemos isto à maneira antiga...
O zaman eski usul yaparız.
Então tu terás que tomar conta dos teus irmãos.
O zaman kardeşlerinle senin ilgilenmen gerekecek.
- Não dá! Eu atraso-os!
- Çok adam var, sana zaman kazandırırım.
Muito bem, sempre que entrei em território hostil, - arranjei um guia local.
Ne zaman düşman bölgesine girsem, yerel halktan bir rehber bulurum.
Mas a verdade é que os vejo sempre que fecho os olhos.
Ama durum şu ki, ne zaman gözlerimi kapatsam onları görüyorum.
Sempre que me vejo ao espelho.
Aynaya ne zaman baksam.
Tu e o Anthony Bruhl foram os primeiros que eles mandaram para viajar pelo tempo.
Sen ve Anthony Bruhl zaman yolculuğuna gönderdikleri ilk kişilerdiniz.
Se pensa que isso me assusta, não me conhece muito bem.
Bunun beni korkuttuğunu düşünüyorsan o zaman beni hiç tanımamışsın.
Tenta enganar-me outra vez, e veremos o quão assustada ficas.
Beni bir daha kandırmaya çalışırsan, ne kadar korktuğunu o zaman görürüz.
Quando quiseres.
Ne zaman hazır olursan.
Eles nunca pisavam o risco.
Hiçbir zaman kanunu çiğnemezlerdi.
Quero que me ajudes a roubar a máquina do tempo para salvar Jess.
Jess'i kurtarmak için zaman makinesini çalmama yardım etmeni istiyorum.
- Porque nunca há.
- Çünkü hiçbir zaman olmaz.
Ele sempre foi rebelde.
Her zaman düzenbaz olmuştur.
A primeira coisa que devem saber sobre poções do amor é que elas nunca instigam o amor.
Aşk iksirleriyle ilgili bilmeniz gereken ilk şey şu. Hiçbir zaman aşık etmezler.
Não importa o quanto eu roubava, precisava sempre de roubar mais.
Ne kadar çalarsam çalayım, her zaman daha fazlasına ihtiyacım oldu.
Quando deixas o buraco no teu coração crescer assim tanto, nunca vais conseguir fechá-lo.
Kalbindeki bir deliğin bu kadar büyümesine izin verirsen onu hiçbir zaman dolduramazsın.
Não é o que sempre quiseste, Cindy?
Her zaman istediğin bu değil miydi, Cyndi?
Hora de mudar.
- Hareket etme zamanı! - Hareket etme zamanı.
Fiz uma coisa para ti, sempre que olhares para isso, lembras-te de mim.
Senin için bir şey yaptım, her zaman bakıp beni hatırla diye.
Acho que pensei que as coisas seriam mais fáceis depois de passar algum tempo.
Sadece işlerin biraz zaman geçince... daha kolay olacağını düşünmüştüm.
A arma demora um pouco a acostumar-se.
Gun'un alışması biraz zaman alıyor.
Pelo menos.
- Ve her zaman... o şeyin uçacak gibi olduğunda... - En az.
Sempre fiel!
Her zaman inançlı!
Sempre em frente! Obrigado Deus pela débil constituição do Zehnder, ou alguém estaria a brindar a nós.
Her zaman ileriye! Tanrıya şükür Zehnder vardı... yoksa şu an başkaları bizim için kadeh kaldırıyor olabilirdi.
Está na hora de mudar.
Hareket etme zamanı! Hareket etme zamanı!
Está bem, quando vais ser?
Tamam, ne zaman olacak? Yani...
Tens de te agarrar a isso, querida. Porque em todas as situações em que estive, a única coisa que me manteve foi aquilo a que tinha de estar grato.
Buna tutunman gerek bebeğim, çünkü... içinde bulunduğum bütün durumlarda devam etmemi sağlayan şey... her zaman sahip olduğum için minnettar olduğum şeylerdi.
- Sim? Hora de ir.
Gitme zamanı.
Vamos coçá-la.
- Kaşı o zaman.
Costumam simplesmente fazer "boom". Bem, então, como é que esse último idiota detona o colete?
O zaman son çıkan göt nasıl yeleği detone etti?
Certo, quando é que volta a abrir?
Ne zaman yeniden açılacak.
Fazes ideia de quando voltas para casa?
Eve ne zaman geldiğin konusunda bir bilgin var mı?
Quando a tua amiga acaba com um tipo, e tu dizes que sempre o odiaste, mas eles casam-se. O que fazes?
Bu arkadaşının erkek arkadaşından ayrıldığında ondan her zaman nefret ettiğini söylemen ve sonra onların barışıp evlenmeleri gibi.
Vai para casa e dá-Ihe um tempo.
Neden eve gidip ona biraz zaman vermiyorsun?
Quando é que te tornaste na pessoa forte que dá apoio?
Ne zaman bu kadar güçlü ve destekleyici biri oldun sen?
Então todas concordamos... Sou a nova líder.
O zaman yeni lideriniz olduğum konusunda hemfikiriz.
Mas como tudo, isso leva tempo, então o crime ainda é um grande problema para eles.
Ama her şey zaman aldığından hala suç sorunu var.
Sei que é um momento difícil para si, peço desculpas antecipadas pelo que vou perguntar, mas todas as informações são vitais.
Zor bir zaman olduğunu biliyorum, o yüzden soracaklarım için şimdiden özür dilerim ama her bilgi önemli.
Devido a vossa limitação de tempo e a nossa sobrecarga de casos, acho que é a melhor forma de proceder.
Zaman kısıtlaması ve vaka yoğunluğu nedeniyle en verimli yolun bu olduğunu düşünüyorum.
- Então porque fugiste?
- O zaman niye kaçtın?
A menos que tenha uma máquina do tempo.
Tabi benim zaman makinem olmasaydı.
A sério?
Gerçekten mi? O zaman dün günlerden neydi?
- Esforce-se mais.
- O zaman daha çok çalış!
O caminho para o topo nem sempre é a direito.
Zirveye giden yol her zaman dümdüz değildir.
- Vamos levantar os nossos copos.
O çocuğu gerçekten özlüyorum. O zaman kadehlerimizi Kurt Zehnder,
Deve sair daqui a poucas horas.
Ne zaman eve gidebiliriz?