Á traducir turco
5,089,313 traducción paralela
Esta poderá ser a nossa única opção.
tek seçeneğimiz bu olabilir.
Ouve, eu... sei que se passa alguma coisa contigo. Não sei se estás zangado ou preocupado... com a Clementine, mas... tudo irá ficar bem.
bak ben... sende bir sorun olduğunu biliyorum clem için üzüldüğünümü yoksa endişelendiğini mi... bilmiyorum ama herşey yoluna girecek.
Fá-lo rasgar-me a garganta.
boğazımı parçalattır.
Estás a mentir.
yalan söylüyorsun.
A unidade principal da bateria está novamente "online".
ana batarya tekrar kullanımda.
Mitch, estás-me a ouvir?
Mitch, duyuyormusun?
Do que é que estás a falar?
sen neden bahsediyorsun?
E enquanto o pai via a camioneta dele ser engolida pelas chamas, com a sua esposa e filho presos e a arder lá dentro, sentia-se totalmente inútil.
baba, kamyonetin alevler içinde.. kaldığını ve karısının.. ve çocuğunun içeride kısılı kalıp yandığını izlerken..
Depois de determinarmos que os esporos híbridos foram a causa da morte, examinamos a área envolvente ao local onde os caminheiros morreram.
ölüm sebebinin melez sporları olduğunu anladıktan sonra.. yürüyüşcülerin öldüğü bölgeyi taramadan geçirdik.
- Se aqueles ovos eclodirem, estas instalações, a barreira... Nada disso irá importar.
- eğer o yumurtalar çatlarsa, bu tesisinde bariyerinde... hiç bir anlamı kalmaz.
A tua família inteira está morta.
tüm ailen öldü..
A aeronave irá ultrapassar a altitude mínima de recuperação
uçak 90 saniye içinde minimum irtifaya...
Estava pensando, já refez a tarefa que Rachel passou para você?
Merak ediyorum da acaba Rachel'ın sana verdiği görevi tekrar hazırladın mı?
Bem, isso, e para dizer a Harvey Specter que eu testei seu vaso sanitário.
Hem bu hem de Harvey Specter'a tuvaletini test sürüşüne çıkardığımı söylemek için.
Toda a gente preparada?
- herkes hazırmı?
Essa é a imagem do Duncan?
bu duncan'ın görüntüsü mü?
Sim, estou a tentar um novo filtro uma vez que o último falhou.
evet. sonuncusu bozulduğundan beri yeni bir filtreyle uğraşıyorum..
Derrotar a tua vilã.
düşmanını yenip..
Utilizei-o para o obrigar a fazer imensas coisas ao longo destes anos.
ona yıllarca birsürü şey yaptırdım.
Ele ajudou-me a construir os sinalizadores, a desenvolver os híbridos.
sinyalleri yapmama ve melezleri geliştirmeme yardım etti.
Acho que se voltou a ligar.
sanırım tekrar açıldı.
É óptimo, finalmente, ouvir a tua voz.
sonunda sesini duymak güzel.
Não a ouças.
onu dinleme.
Estou num avião... e todos aqui me estão a chamar "Mitch".
bir uçaktayım ve buradaki insanlar bana.. "Mitch" diye sesleniyor.
As pessoas que estão aí, aquilo que te estão a dizer, é mentira.
oradaki insanlar sana her ne diyorsa.. hepsi yalan.
Os nossos planos para os híbridos estão, finalmente, a funcionar.
melezlerimiz için yaptığımız tüm planlarımız meyvesini vermek üzere..
- As pessoas aí, estão a tentar travar-nos.
oradaki insanlar bizi durdurmaya çalışıyor.
Estou a reiniciar.
geri yüklemeye başlıyorum.
Que a mãe lhe tricotou com tanto carinho.
annesi tarafından sevgiyle rülmüştür.
A tragédia faz os seus próprios planos.
trajesi ise kendi planlarını yapar.
A perder altitude.
irtifa kaybediliyor.
Aqui. Cerca de 11 km a Sudoeste das nossas vítimas. Os esporos espalharam-se com o vento, tal como sementes de dente-de-leão.
burası. kurbanların yedi mil güneybatısı sporlar tıpkı karahindiba tohumu gibi rüzgarda savrulmuş... kesinlikle.
O que é que estou aqui a ver exactamente?
tam olarak neye bakıyorum?
E aqueles ovos são a fonte dos esporos. Muito provavelmente emitidos como uma espécie de... mecanismos de auto-defesa natural.
bu yumurtalarda sporların kaynağı bir şey doğal meşrumüdafaa..
Enviem uma equipa para a Floresta Negra... e queimem aquele ninho na totalidade.
Black Forest a bir ekip gönderin ve.. o yuvayı yakıp kül edin..
Tens um dever como pai... que se sobrepõe a todos os outros :
bir ebeveyn olarak.. her şeyin ötesinde bir görevin var..
A culpa foi tua.
bu senin suçun..
É essa a ideia.
olayda bu zaten..
Quando ordenaste àquele tigre que atacasse, revelaste-me o teu segredo, a forma como controlas os animais.
kaplana saldırmasını emrettiğinde, bana hayvanları kullanmanın sırrını vermiş oldun.
E com isso... a última peça que me faltava para activar os sinalizadores para que os híbridos se ergam.
ve bununla beraber.. sinyalleri aktif etmek ve melezleri kaldırmak için ihtiyacım olanı almış oldum.
Caramba, Mitch, vais-nos matar a todos!
kahretsin Mitch, hepimizi öldürteceksin!
Se nossa firma estiver associada a esse caso, perderemos um cliente importante.
Şirketimiz bu davayla ilişkilendirilirse büyük bir müvekkilimizi kaybederiz.
Ainda não. Tenho muito coisa a fazer.
- Daha yapamadım, elim çok doluydu.
A geladeira, não.
Adamın dolabını karıştırmasana.
Se não focam no casamento, como vão focar em uma vida a dois?
Daha düğününüze zaman ayıramazken evliliğinize nasıl zaman ayıracaksınız?
Você sabe tirar a graça de tudo, não é?
İşin eğlencesini bozmakta üstüne yok bunu biliyorsun değil mi?
- Eu a demiti. Você o quê?
- Bunun nedeni onu kovmuş olmam.
Ela era a mais esperta.
- Ne yaptın! Elimizdeki dört yıllıkların en zekisiydi o.
Não dou a mínima para isso.
Ne karar verdiğin hiç umurumda değil.
Ela estava trabalhando para mim e a quero aqui.
Delta Güvenlik için birlikte çalışıyorduk onu geri istiyorum.
Não é sobre a Stephanie, é sobre a Tara.
Çünkü burada seni kızdıran Stephanie değil.