à traducir turco
847 traducción paralela
Amanhã de manhã vai buscar as botas ã frente das portas e trata delas.
Yarın sabah konukların ayakkabılarıyla sen ilgileneceksin.
Lake Tahoe. Na casa ã direita em Emerald Bay.
Emerald Bay'a gelince sağa sap.
Não te opões? Um homem que nem vem ã porta!
Kapıya kadar bile gelmeyen bir adamla gitmesine göz mü yumacaksın?
Vou falar com um homem por causa de um cavalo ã Cidade do México.
Sadece Mexico City'e giderken uğradım, orada bir atla ilgili birini göreceğim.
Sempre um passo ã minha frente.
Hep bir adım önümde oluyor.
Estava ã espera de um telefonema meu. Não se importa?
Rahatsızlık vermek istemem ama orada olduğuna eminim ve endişe ediyorum.
Disseram que iam dizer ã polícia que eu matei o Fisher.
Cesedi bulacaklarını ve polise onu benim öldürdüğümü anlatacaklarını söylediler.
Só o enterrei e não se é condenado ã morte por isso.
Çünkü anlarsın ki, ben onu sadece gömdüm. Ve sırf bir cenaze gömücüsü olduğun için gaz odasını boylamazsın.
Ele quer falar contigo, está ã tua espera.
Seni görmek istiyor. Seni bekliyordu. Balık oltasıyla mı?
Estava ã tua espera.
Aslına bakılırsa seni bekliyordum.
Tem colinas ã volta, muito sol.
Etrafında bir sürü dağ ve bol güneş olacak.
É melhor dá-la ã polícia.
Polislerin onu almasına izin verirsen çok daha mutlu olacaksın.
Ou denunciar-te ã polícia.
- Ya da polislere olduğun yeri ihbar edecektim.
Têm de andar sempre no vagão de mercadorias por causa do C-Ã-O?
Bu İ-T yüzünden her zaman bagaj vagonunda mı yolculuk edersiniz?
Tenho dois frascos de compota na dispensa ã espera que uma menina como tu a coma.
Biliyor musun, kilerimde iki kavanoz reçel ve erik var. Senin gibi küçük bir kızın yemesini bekliyorlar!
ã sua saúde.
Ama bu bir emirse, sağlığınıza!
Até a sorte me bater ã porta, era obrigado a viver na Residencial Balmoral em Lavender Hill.
Gemim eve dönene dek, Lavender Hill'deki Balmoral pansiyonunda yaşamaya mecburdum.
M-E-X-I-L-H-Ã-O
- Dinle, M-U-S-S-E-L.
M-E-X-I-L-H-Ã-O
M-U-S-S-E-L!
Precisávamos de carne, por isso andámos ã volta... deles a pé.
Etimiz bitmişti, biz de etraflarını sardık ve yayan olarak üstlerine saldırdık.
S-e-s-s-ã-o e-s-p-í-r-i-t-a.
S - E-A N
S-e-s-s-ã-o e-s-p-í-r-i-t-a?
S - E-A-N-S? Mmm-hmm.
As mulheres querem sempre as coisas ã maneira delas.
Neden hep kadınlar karar veriyor ki? Bence Karin'in dediğini yapalım.
Podemos ir ã cidade amanhã e trazer algo da farmácia.
İstersen yarın eczaneye gidebiliriz. Benim de orada işlerim var.
Está um pouco agitada ã noite.
Geceleri biraz tedirgin uyuyor.
Estou encarregue de uma viagem ã Jugoslávia.
Yugoslavya'ya turist rehberi olarak gideceğim. Orada bir...
Sou a Princesa de Castela que morreu a dar ã luz aos 13 anos.
- Ben 13 yaşında ölen Kastilyen'in prensesiyim.
- Estou ã espera.
- Bekliyorum. - Kahretsin!
Estou ã espera.
Bekliyorum.
Hoje ã noite, vais chamar o Martin de lado e dizer :
Bu akşam Martin'i kenara çekip " Seninle...
E depois o quarto com as pessoas ã espera.
Sonra o bekledikleri oda.
Aquela boa gente ã espera que a porta se abra e Deus entre.
O iyi ışıklılar kapının açılmasını ve Tanrı'nın onlara gelmesini bekliyorlar.
Sabes, Karin desenhamos um círculo mágico ã nossa volta, e afastamos tudo o que não está de acordo com o nossos jogos.
Bak Karin. İnsan kendi çevresine büyülü bir çember çizer ve kendi gizli oyunlarına uymayan her şeyi dışarıda bırakır.
Mas fomos felizes ã espera.
Ama bizim bekleyişimiz, mutlu bir bekleyişti.
Éramos para ir ã cidade, esqueceste-te?
- Şehre gidecektik, unuttun mu? - Ama şimdi gidemem ki!
Eles estão ã espera ao pé do molhe.
İskelenin orada bekliyorlar.
Quando me agarrei ã Karin no barco, a realidade foi-se.
Enkazın yanında oturdum, Karin'i sıkıca tuttum. O an gerçeklik paramparça oldu.
- Sou batista, não vou ã missa.
- Evet, gideceğiz. - Ben gelmeden önce nasıl gidiyordunuz?
O problema é dinheiro. Eu solicito ã sua organização... que é conhecida por sua...
Sizin organizasyonunuza ihtiyaç duyuyorum.
Vocês viram este homem que agora nos traz ã missa.
Ama kim olduğunu bilmiyordunuz.
Eles virão. Talvez não hoje ã noite.
Belki bu gece değil ama yapman gereken başka işler de var.
- Ã Judy?
- Judy mi?
à chagada em Rochester espera-nos uma limusina para nos levar à clínica de Mayo.
Rochester'a ulaştığımızda, havaalanında bizi doğrudan Mayo Clinic'e götürmek için bir limuzin bekleyecek.
- Ã nossa nova dança.
- Yeni dansımızın.
à tigela?
Kısa mı?
Sabe que ela o sentou ã direita dela?
Onu sağına oturttuğunu biliyor musun?
- Mas andas ã minha procura.
- Ama şu anda bana ihtiyacın var değil mi dostum?
- Vais justificar-te ã polícia.
Seninle kanunların ilgilenmesine izin vereceğim. - Yapamazsın.
Estou ã espera.
- Bekliyorum.
Não, senhora, vão ã missa, eu vou alimentar meu estômago batista.
- Gel.
Agora, Ele respondeu ã minha prece, por meio da senhora.
Şimdi dualarım sayenizde kabul oldu. Birçok insanın sayesinde.