Translate.vc / portugués → turco / Él
Él traducir turco
27,972 traducción paralela
O Majid Nassar e a célula da al-Sakar morrerão antes de amanhecer.
Majid Nassar ve örgütü El-Sakar gün doğarken yok edilecek.
Uma equipa de Navy SEALs liderada pelo Comandante Max Clarkson entrará na República da Argélia para capturar, com ou sem vida, Majid Nassar, o líder da al-Sakar.
Komutan Max Clarkson liderliğindeki bir deniz komandosu ekibi Cezayir Cumhuriyeti'ne girecek. El-Sakar isimli terörist grubun lideri Majid Nassar'ı ölü ya da diri ele geçirecek.
- Kara Zor-El... há uma intrusa na Fortaleza.
- Kara Zor-El kalede bir işgalci var.
Bem... isso explica porque é que o Mon-El ainda está vivo.
- Mon-El'in neden ölmediği belli oldu.
O sistema imunológico dele está a lutar contra o vírus com toda a força.
- Bağışıklık sistemi virüsle savaşıyor ve Mon-El de mücadele ediyor.
O legado deles não é morte e destruição, Kara Zor-El.
- Ailenin bıraktığı miras ölüm ve yıkım değil Kara Zor-El.
Como é que está o Mon-El?
- Mon-El nasıl oldu?
- Apostarias a vida do Mon-El?
- Mon-El'in hayatını riske atacak kadar mı?
Mon-El de Daxam irá ser encontrado.
Daxamlı Mon-El bulunmak zorunda.
Corações, olhos, genitais, mãos e pés.
Kalp, göz, tenasül, el ve ayakları.
Tiraram-me o colarinho.
Yakama el koydular.
E aqui é o vosso quarto.
İkimiz için de birer tane banyo ve el havlusu vereceğinizi biliyoruz.
Solicitei que o confiscassem.
El konmasını talep ettim.
Estamos de mãos dadas.
Biz de el ele tutuşalım.
Vamos começar com uma amostra de caligrafia, e compará-la com o recado que encontramos no Hank... e com aquele que encontramos na cena do crime do Larsen.
El yazısı örneğiyle başlayacağız, Hank'in üzerinde bulduğumuzla karşılaştıracağız ve bir de Larsen'ın cinayet mahallinde bulduğumuzla.
Sei que o nosso casamento não é real, mas, desde o dia em que te conheci, tens sido uma amiga fiel, apoiaste-me quando precisei, ajudaste-me a construir a Scorpion do nada.
Biliyorsun, bizimkinin gerçek bir evlilik olmadığının farkındayım ama seni tanıdığım günden beri sadık bir arkadaş oldun ne zaman ihtiyacım olsa el uzattın Scorpion'u yoktan var etmeme yardım ettin.
Tenho que confiscar a tua licença e vais ter que ir a pé para casa.
Ehliyetine el koymak zorundayım ve eve yürüyerek gitmek zorundasın.
Não és exactamente o Papa mexicano.
Hiç de El Papa Mexicano'ya yakışmıyor.
El Papa Mexicano.
El Papa Mexicano.
Está bem, mas mesmo assim, vais levar granadas para a Batalha do Álamo?
Tamam, ama hala Alamo'ya el bombası getiriyorsun.
Ainda tens as granadas?
El bombaları hala yanında mı?
Mas a al-Sakar é a verdadeira culpada.
Fakat asıI sorumlu El-Sakar'dır.
A Casa Branca vai iniciar uma acção militar contra a al-Sakar?
Beyaz Saray, El-Sakar'a karşı askeri harekât yapacak diye mi?
Há maneira de passar por um leitor de impressão digital?
El okuyucuyu geçmenin bir yolu var mı?
- Dê-me uma mão.
Hey, bir el at.
O nosso governo tem poder absoluto de apreensão.
Devletimizde gaddar bir el koyma gücü var.
O rei começa a desfazer tudo com um aceno.
... kral bir el hareketiyle hepsini iptal eder.
- Não. Alguém com a tua letra o fez.
Senin el yazınla biri yazdı.
Um ponto de troca.
Gizli el değiştirme.
Isto é obra tua?
- Bu senin el işin mi?
A al-Sakar faz atentados contra o Capitólio, a Casa Branca...
El-Sakar, Meclis'e saldırıyor, Beyaz Saray'a saldırıyor...
A al-Sakar derrubou o templo da democracia. Fez algo que ninguém pensara ser possível.
El-Sakar, demokrasinin mabedini devirdi imkânsız sanılan bir şeyi başardı.
Até agora, a al-Sakar sempre andou por arrasto.
El-Sakar, varlığını bugüne dek bir asalak olarak sürdürdü.
Em 2013, reivindicaram um atentado a uma discoteca em Rabat, mas, na verdade, tinha sido a al-Qaeda a fazê-lo.
2013'te Rabat'taki gece kulübüne yapılan bombalı eylemi üstlendiniz hâlbuki eylemi yapan Mağrip El-Kaidesi'ydi.
A al-Sakar não explodiu o Capitólio.
Meclis'i El-Sakar patlatmadı.
Al-Sakar?
El-Sakar mı?
Disseste-me que sempre desejaste... Um local imaculado, intocado, para viveres em paz o resto da tua vida.
Her zaman günlerini huzur içinde geçirecek... el değmemiş, bozulmamış bir yer istediğini söylerdin.
São as provas recolhidas pelo FBI na casa do Kirk.
Bunlar Kirk'ün evinde FBI'ın el koydukları.
Então talvez seja a hora de eu agir... mais directamente nesta investigação.
O zaman belki de bu soruşturmaya benim el koyma zamanım gelmiştir.
Colem isto nas vossas lanternas.
Bunları el fenerlerinize takın.
Mas infelizmente... não um travão de mão.
Ama maalesef... el freni değil.
Porque eu tinha tantas granadas agarradas
Çünkü çok fazla el bombası asılıydı.
Oh, Deus. Ele está-me a acenar!
Aman Tanrım, bana el sallıyor.
James, poderia me dar uma mão?
James bana bir el verebilir misin?
Este travão de mão, olha para isso.
El frenine, şuna bir bak.
Você precisa saber o peso de um Alfa para quando você revendê-lo, porque você compra carros de sucata por peso.
Eğer bir Alfa'yı tekrar satmak istiyorsan ağırlığını bilmelisin çünkü ikinci el araba alırken ağırlığını da bilmesin.
Mas então o jogo começou a virar, como James teve uma corrida de três retas saudades.
Ama sonra oyun, James'in üç el üst üste ıskalamasından sonra el değiştirmeye başladı.
Eu disse, eu sei dessa letra.
Sonra dedim ki, ben bu el yazısını tanıyorum.
CENTRO DOS CAPACETES BRANCOS DISTRITO DE ANSARI - ALEPO
BEYAZ MİĞFERLER MERKEZİ EL-ENSARİ SEMTİ, HALEP
Foram lançados dois barris-bomba na área de Al-Ansari.
El-Ensari bölgesine iki varil bombası atılmıştı.
Leiam o primeiro capítulo do Alcorão pelas suas almas.
Ölenler için bir El Fatiha okuyalım.