Translate.vc / portugués → turco / Éo
Éo traducir turco
141 traducción paralela
Mas não éo fim Basta ter esperança
# Bir rüya bitti, fakat nerede bir umut varsa #
Éo meu trabalho.
Bu benim işim.
e tu tás para ai que nem aqueces nem arrefeces... a dares-me a tampa éo que é. Sabes como é que eu me sinto?
Donna, böyle lanet bir musluk gibi bir sıcak bir soğuk akarsan bana neler olduğunu biliyor musun?
Hátemposque elesse foram... poiso demônio éo único senhorque LosAngeles... jáconheceu.
Uzun zaman önce gittiler... Los Angeles'ın tek hakimi artık şeytanlar... olması gerektiği gibi.
Porque este não éo flmdo mundo.
Çünkü bu, dünyanın sonu değil.
Que éo nome daBesta.
Canavarın ismi olan.
- Éo submarino do Milo.
- Milo'nun aleti,
Hmm, está melhor. Éo Dr Sweet.
Hmm, Şimdi oldu, Bu doktor Sweet,
Éo Rodríguez.
Rodriguez.
Eo conheço um homem chamado Phoebus.
Phoebus adında bir adama aşık oldum ben.
Que explicação lhe deu ele quando eo o despedi?
O'nu işten çıkardığımda size nasıl bir sebep gösterdi?
É trucide nobre eo país tornou-se comunista.
Parlamentoyu feshedip zenginleri vuracak ve komünist bir hükümet kuracağız.
De modo algum, senhor. Fui passear na alameda parei para uma bebida eo Yuskel depois voltei para a Embaixada.
Yok efendim, caddede biraz yürüdükten sonra Yüksel Palas'a uğrayıp bir şey içtim ve sonra da Elçilik'e döndüm.
O Kelly, eo Forrester, vão para o bar. Gus, você e o Ryker... Dêem cobertura!
Sen ve Riker Herkes saklansın.
Marcado claramente... eo mapa tem 5,000 anos.
Tam olarak çizilmiş ve bu harita 5000 yıllık.
A mente, o corpo eo espírito são um.
Akıl, beden ve ruh birdir.
Mas nosso relacionamento, o seu eo meu.
Ama ilişkimiz yürümez, senin ve benim.
- Ere, eo, is, it, imus, itis, eunt.
- Ere, eo, is, it, imus, itis, eunt.
Nós não acreditamos... a eclosão da guerra eo resultado final
Biz sanmıyoruz, bu savaşın patlak vermesi ve sona ermesi,
Onde quer eo que quer fazer por você, senhor.
Her zaman ve her yerde emrinizdeyim efendim. Ne zaman isterseniz.
O capitão eo médico deve estar perto.
Hadi. Kaptan ve Dr Crusher fazla uzakta olamaz.
- Ele eo tenente são muito jovens.
- Hem o, hem de Asteğmen T'Su daha çok genç.
Riders irá conduzir uma cunha através da linha da polícia... - -... Eo resto de voçes se seguirão.
Sürücüler polis hattını yarıp geçecek, ve geri kalanınız takip edeceksiniz.
Eo ofereço-vos a minha vida,
~ #... sana ömrümü verdim... # ~
Eo vencedor é...
GQ!
os pais não cuidam dos seus filhos não explicam a diferença entre o bem eo mal espera, não senhora, escuta porque parte da responsabilidade recai sobre as crianças porque é as suas vidas sem os pais, têm de pensar por si mesmos
Nedenlerden biri de aileleri. Çocuklarıyla ilgilenmiyorlar. Doğruyla yanlış arasındaki farkı anlatmıyorlar.
Passe isso pelo EO.
Cihaz operatörüyle kontrol edin.
Eo só- -
Ben sadece- -
Essa luta entre o Céu eo Inferno mantém as pessoas honestas. Como saberemos se ganhasse na loteria?
Cennet ve Cehennem arasındaki bu halat yarışı yüzünden insanlar dürüst kalıyorlar.
O que eles querem eo que precisam são coisas totalmente diferentes.
Onların ihtiyaçları ve istekleri birbirinden çok farklıdır.
Nós mídia para curar as suas feridas, cuidar de seus filhos com fome eo sentido de tornar todos os seus sofrimentos.
Onların yaralarını iyileştirecek, aç çocuklarını doyuracak olan şeyler bizde. Acılarına anlam kazandıracağız.
E ninguém vai saber a diferença entre o bem eo mal.
Hiç kimse doğruyu yanlıştan ayıramayacak.
Eo George, o irmão dela.
George, onun kardeşi.
A cabeça perdida que deve ser devolvida ao Cavaleiro... para que ele retorne eo inferno!
Kayıp kafatası süvarinin mezarına tekrar konmalı... cehenneme dönmeden önce!
Os leões eo circo?
Sirkteki aslanlar gibi mi?
A água eo mar.
Su ve deniz.
O Jardim do Éden Eo Jardim das Delú ias Terrestres.
Cennetin bahçesi dünyevi zevklerin bahçesidir.
O estado não possui de forma nenhuma, ou então j Eo perdeu, o poder de abarcar, frente a nossos olhos, a totalidade do mundo, aquela totalidade do universo oferecida externamente através do amado como objeto, e internamente através do amado como sujeito.
Devlet hiç bir zaman sahip olmamıştı ya da çoktan yitirmişti, gözlerimizin önündeki dünyanın bütünlüğünü, sevilen tarafından dışsal bir obje olarak, seven tarafından da içsel bir özne olarak sunulan, o evrenin bütünlüğünü benimseme gücünü.
- Isto não pode esperar, David?
- Bu bekleyebilir mi, David? Eö, evet,
Eo só preciso saber quem te falou para atingir a C.T.U.
CTU'yu bombalamanızı kimin söylediğini bileyim yeter.
Nós podemos restaurar o corpo eo espírito. Nós a recriaremos.
Eti ve ruhu yeniden oluşturabiliriz Onu tekrar yaratabiliriz.
A lente está no logotipo eo vídeo é transmitido por um sinal sem fio para esta gravadora digital.
Lens logoda gizli, kablosuz bir şekilde bu teybe kayıt yapıyor.
Uma mente incapaz de ver diferença entre o bem eo mal doente...
Öyle bir beyin ki doğru ile yanlışın farkını bile...
O que estamos dizendo é que quando as pessoas estão rindo de você machuca eo que você quer que eles te machuque também?
- Yani diyorsun ki... insanların sana gülmesi canını yakıyor. Sen de onların canını yakmak istiyorsun.
Levando a embalagem, a visão eo cheiro a entrada forçada.
Manzara ve koku direk dikkati çekiyor.
E "EO" representa o filho. IEO...! IO...!
EO oğlu temsil ediyor.
Antes de Elizabeth...
EÖ...
Rhode... eo.
"Rhode... eo."
Estou sozinha eo meu frio.
Yalnızım ve üşüyorum.
- Pode apostar em eo último um que anda, ganha.
Ayakta kalan en son araba bahsi kazanır.
Estou cego, eo que é pior, Eu ainda o amo.
Kör olmuştum. Ve daha da kötüsü onu hâlâ seviyordum.