Translate.vc / portugués → turco / Éstás
Éstás traducir turco
450,508 traducción paralela
E deixá-lo aqui sozinho na floresta para tomar todas estas decisões importantes?
Bıraksaydım da ormanın ortasında tüm önemli kararları siz mi verseydiniz?
Com estas tarifas, estou confiante de que terá um efeito mitigador nos casos antidumping.
Bu tarife miktarıyla anti damping vakaları hafifleyecektir.
Estás a ouvir?
Duydun mu?
Espere um segundo. Estás bem?
Sen iyi misin?
É um mistério, não é? Quando estas coisas acontecem?
Bu tip şeylerin nasıl olduğu bir gizem, değil mi?
Se não achas que estamos numa encruzilhada crítica, estás pateticamente enganada.
Kritik bir yol ayrımında olmadığımızı sanıyorsan yanılıyorsun.
Vamos só inverter estas duas frases e fica bom.
Bu iki cümlenin yerini değiştirirsek tamamdır.
Estás preocupado com ela?
Cathy konusunda endişeli misin?
Estás enganado.
Yanılıyorsun.
Desculpa, mas estás enganado.
Kusura bakma ama yanılıyorsun.
Estás muito confiante e muito insistente.
Fazla kendinden emin ve ısrarcısın.
Estás com dúvidas quanto ao Doug?
- Doug'dan şüpheleniyor musun?
Tu estás? - Não, estou só... Estou a questionar tudo, acho eu.
Hayır, sadece... her şeyi sorguluyorum.
- Tu estás?
- Senin var mı?
Estás a trabalhar para mais alguém?
Başkası için mi çalışıyorsun?
- Estás a trabalhar para mais alguém?
- Başkası için mi çalışıyorsun? - Hayır.
Por isso é que pergunto. Em alturas como estas, todos precisamos de apoio.
Ben de bu yüzden soruyorum çünkü böyle zamanlarda desteğe ihtiyaç duyarız.
Estás a mentir a um mentiroso.
Bir yalancıya yalan söylüyorsun.
Estás a interpretar mal isto tudo.
Konuyu yanlış değerlendiriyorsun.
Não posso ser tua aliada se não souber o que estás a pensar.
Ne düşündüğünü bilmezsem müttefikin olamam.
Estás perdido.
Yolunu şaşırmışsın.
- Não, estás mesmo.
- Evet, öyle.
Não podem pensar que ainda estás envolvido na política.
Hâlâ politikalarımıza karıştığın düşünülmemeli.
Se estás com dúvidas, devias dizer-me já.
Tereddütlerin varsa söyle.
Fiquei chocada com o grau a que a Claire e o seu marido roubaram estas eleições.
Seçimleri çalmak için eşinizle ne kadar ileri gittiğinize hayret ettim.
Acho que estás a agir bem.
Doğru olanı yapıyorsun.
Estas forças usam armas químicas contra o seu próprio povo, torturam a oposição e matam grandes partes da população à fome.
Bu güçler, kendi halklarına karşı kimyasal silahlar kullanmakta, muhaliflere işkence etmekte ve nüfusun büyük bir kısmını aç bırakmaktadır.
Onde estás?
Merhaba, neredesin?
Estás a perguntar ao Cumberbitch errado.
Yanlış Cumberbitch'e soruyorsun.
De que estás a falar?
Ne saçmalıyorsun?
Estás ao telefone.
Telefonda mıydın?
- De que estás a falar?
- Ne diyorsun sen?
Estas são Doc Goodens.
Bunlar Doc Goodens.
Agora que estás tão confortável
Madem artık çok rahatsın
Que raio estás a usar?
Üstündeki ne?
Porque estás no chão como uma pessoa caída?
Neden bir yer insanı gibi yerdesin?
- Claro que estás bem.
Tabi ki iyisin.
- Não estás a ser muito correcto.
Anlayışlı davranmıyorsun.
Agora estás a exibir-te.
Şimdi şov yapmaya başladın işte.
Estás... - Feliz?
Şu anda... mutlusun?
E estás preocupada que o teu pescoço fique assim.
Ve ileride senin de boyunluk takacağını düşünüyorsun.
Agora diz que estás chateada.
Kızgın olduğunu söylüyor.
Leonard, se estás contente e queres mostrar a todos, não precisas de bater palmas, porque tenho um detector de emoção. - Como está a correr?
Hey, Leonard, mutlu olduğunda ellerini çırpmana gerek yok, çünkü duygu tespit cihazım var.
- Não, espera um pouco. Estás mesmo.
Bekle bakalım.
Estás a actualizar o currículo?
O ne? CV'n üzerinde mi çalışıyorsun?
Estás mesmo chateado por o Randall vir para cá?
Ne? Randall'ın gelişine hakikaten üzülüyor musun?
- Se estás chateado, é só dizeres.
Leonard, eğer rahatsızsan bana söyle.
- Estás bem?
Hey, iyi misin?
Estás sim.
Tabi ki geliştirdin.
Estás estranha.
Garip gözüküyorsun.
És melhor que nós, sentes pena de nós, e estás feliz por não seres um de nós.
Bizden daha iyisin, bizim için biraz üzgünsün, ama biz olmak zorunda olmadığın için daha ziyade memnunsun.