Translate.vc / portugués → turco / Ónus
Ónus traducir turco
44 traducción paralela
O ónus da prova cabe ao Ministério Público.
Kanıt yükümlülüğü, savcılığındır.
O ónus da prova cabe à acusação.
İspatlamak davacının sorumluluğu.
Mas, se o Mr Gideon morrer antes do dia 1 de Fevereiro, e vocês abandonarem a produção, ficamos com o ónus do milhão de dólares.
Üç, Bay Gideon Şubat 1'den önce ölür ve siz de prodüksiyonu bırakırsanız, bir milyon dolar öderiz.
Um dingo... ou um assassinato. O Sr. Barker deslocou o ónus da prova da procuradoria para a defesa quando deslocou o valor da quase incompreensível prova forense alegando ser um caso de alternativa simples.
Bay Barker, nerdeyse anlaşılmaz adli deliller sunup....... bunun basit alternatifleri olan bir dava olduğunu iddia ederek ispat külfetini savunmaya bıraktı.
E está prestes a lembrar-me que o ónus da prova é meu.
Şimdi de ispat yükümlülüğünün bende olduğunu da hatırlatacaksın.
Então eu quero mostrar a todos, que o ónus dessa mudança é com o meu filho, e o seu amigo.
Neden benim oğlum arkadaşımın kızıyla evlenmedi Hepsini açıklayacağım..
Surpreendê-lo-ia saber que, historicamente, o ónus de "aliviar" estes sintomas recaía sobre os médicos?
Tarihte kadınları, bu belirtilerden kurtarma yükümlülüğünün doktorlara düştüğünü bilmek sizi şaşırtır mı?
Cabe-nos apresentar o ónus da prova.
Kanıtlama görevi üzerimizde.
O ónus da prova está para além da dúvida razoável.
Bir suçun şüphe bırakmadan ispat edilmesi gerekir.
Quantas mais questões levantarmos, mais o ónus da prova recairá sobre Washington.
Sorularımız arttıkça, kanıtlama ihtiyacı Washington'a kayacak.
O ónus da prova não é meu, é de quem afirma que Deus existe.
İspat kaygım yok. İnananların ispat kaygısı vardır.
Não ponha esse ónus sobre mim.
Bana bu kozu oynamayın.
Lembro ao tribunal que hoje falo aqui não apenas como arguido mas sim, e principalmente, como o cidadão a quem a maioria dos italianos conferiu o ónus e a responsabilidade de governar o país.
Bu mahkemeye, huzurunda yalnızca bir suçlu olarak değil, fakat özellikle İtalyanların pek çoğunun ülkeyi yönetme görev ve sorumluluğunu emanet ettiği bir vatandaş olarak hitap ettiğimi hatırlatmama izin verin.
O ónus da prova é menor num julgamento civil.
Sivil davalarda iddiaların kanıtlanması zorunluluğu daha azdır Art
Porque é que é ela a ficar com o ónus da desculpa?
O kadını affetmesi için bu baskının sebebi niye?
Se a Monsanto vir contaminação, o ónus da prova é do agricultor.
Eğer Monsanto geni tespit ederse, çiftçi onu çalmadığını kanıtlamak zorunda.
Os Hopis são claros quanto ao ónus que a humanidade terá de suportar no próximo tempo de catástrofes.
Hopiler, insanlığın fark etmek zorunda olduğu yaklaşan felaketler çağının ağır yükü konusunda eminler.
O ónus recai sobre você, Alex.
Mesuliyet senin, Alex.
Dou todas as minhas residências, mesmo sujeitas a ónus a...
"Üzerinde hiçbir ipotek ya da borç bulunmayan... "... tüm mal varlığımı...
O que significa que o ónus de prova cabe-lhe totalmente a si.
Kanıtlama yükümlülüğü yorumu tamamen size ait.
Uma coisa chata em ser polícia é o ónus da prova.
Polis olmak kanıtlama yükümlülüğü doğurur.
O ónus da prova da culpa é do sistema.
Zorunluluklar suçu kanıtlamak için sistemde.
Se ela fosse a tribunal, o ónus da prova recairia sobre a acusação. Mas o advogado dela disse-lhe para aceitar o acordo.
Kendi avukatı anlaşmayı kabul etmesini söylediği halde mahkemeye gittiyse ispat zorunluluğu adli takibata girecektir.
A SEC decidiu que não tinham caso e o ónus de prova é menor.
İlgisi olmadığına karar verdiğim an kanıtlama zorunluluğu daha da düşer.
Os ovos são postos e as fêmeas deixam o ónus de chocá-los com os machos, enquanto vão pescar no mar de gelo que se quebra.
Dişiler yumurtladı ve parçalanan deniz buzulunda balık avlamaya giderken kuluçka görevini erkeklere bırakıyorlar.
Anna, o Governo tem o ónus da prova.
Anna, devletin sağlam bir kanıtı var.
- O ónus da prova num recurso é colocado tão alto...
- Karşı delil olarak çok fazla şey istendi...
- Quando foi a mudança do ónus?
- Gemi ne zaman yola çıktı?
O ónus da prova, Kattan.
Kanit külfeti, Kattan.
O ónus da prova está invertido, Meretíssimo.
Kanıtın yükü burada tersine işliyor Sayın Yargıç.
Suponho que possa ser libertador... basear-se na fé... e ignorar o ónus da prova pela promessa de esperança.
Sanırsam soyut bir şeye güvenmek umut vaadiyle ispat yükümlülüğünü kafaya takmamak özgürleştirici olabilirdi.
O ónus da prova recai sobre o Estado para vos provar, além da dúvida razoável, que Robert Durst intencionalmente baleou e matou Morris Black.
Robert Durst'ün, Morris Black'i kasten... ve makul şüphenin ötesinde... vurduğunu ve öldürdüğünü iispat yükümlülüğü eyalette bulunmaktadır.
Mas existe aqui o ónus da prova. E isso é o que você quer, percebe?
Fakat kanıt olması lazım sadece sen istiyorsun diye olmaz, anladın mı?
Chega lá, diga que o Estado tem o ónus da prova... cite a Constituição e saia.
Çıkar, Eyalet'in ispat külfetinden bahseder, Anayasa'dan alıntı yapar sonra da inersin.
- Temos audiências preliminares para determinar se o estado pode prover o ónus da prova.
- Bu söz konusu kanıtları kabul edip etmeyeceğimize dair bir ön duruşma yapılacak. Teşekkür ederim Sayın Yargıç.
O ónus de prova para uma audiência preliminar é menos grave do que para um julgamento.
Ön duruşmadaki kanıt standartları mahkemedekine göre daha hafiftir.
Este caso é só sobre o que causou a explosão de um barco a meio da noite, e por isso o ónus é completamente do queixoso.
Bu dava sadece ve sadece gecenin bir yarısı teknenin patlamasına neyin neden olduğuyla ilgili bu yüzden bütün sorumluluk davacı tarafta.
O ónus da prova cabe-lhe a si. E receio que não tenho provas concretas.
Kanıtın yükü senin üzerinde ve korkarım ki sağlam bir delilin yok.
O ónus recai sobre ti.
Mesuliyet sende.
- Mas, Kim, deves saber que, porque creio que esta vai ser a tua primeira audiência disciplinar, o ónus de prova da Ordem é mais indulgente do que aquele a que estás habituada.
Barolar Birliğinin delil kabul etme şartları senin alışık olduğundan çok daha fazla yumuşak.
O ónus da ofensiva para o Kilnockie recai sobre Andy Smith e Owen Coyle.
Kilnockie'nin gol umutları Andy Smith ve Owen Coyle.
O ónus da prova.
Kanıt yetersizliği.
... o ónus não pende sobre a holobanda. Então eu vou procurar um modo diferente de dizê-lo.
Peki öyleyse bunu söylemenin farklı bir yolunu bulacağım.
O ónus da prova recai sobre a Hooli, e eles não têm nada.
İspat yükümlülüğü bu durumda Hooli'ye düşüyor ve ellerinde hiç kanıt yok.