English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / ruso → turco / [ G ] / Gave

Gave traducir turco

63 traducción paralela
When God gave us manna in the wilderness
Tanrı çölde bize kudret helvası verdi
He gave her things that she was needin'
Kral ona iHtiyaç duyduğu şeyleri verdi
He gave her a home built of gold and steel
Altın ve çelikten yapılmış bir ev
Gave him a transplant for a brand new start
- Onu başka yere naklet yeni bir başlangıç için -
But we had an absolutely superb teacher. И эта учительница задавала контрольную работу классу каждый месяц... And this teacher gave a test to the class every month и она пересаживала класс основываясь на результатах этой контрольной.
Bu öğretmen sınıfı her ay sınav yapar ve sınavın sonuçlarına göre yerlerimizi değiştirirdi.
И он выдвинул предложение, смысл которого... And he put forward a resolution, the language of which дать президенту право обьявлять войну. ... gave complete authority to the president to take the nation to war.
Başkana ülkeyi savaşa götürme tam yetkisi veren bir tezkere sundu.
Обвиняют в проституции. Ей грозит депортация.
They cIaim she's hooking and gave it to the AIiens Office.
Вот ещё один, кто преступает заповеди Господни.
Another one who goes against the path God gave us appears.
Now, if someone gave you that chance, wouldn't you protect them too?
Sana biri o şansı verse, sen de onları korumaz mısın?
My ma gave birth,
We started living in an old house My ma gave birth, and we were checking it out
- Пpивет, Кейб.
- Alo? Gave?
I remember the day I gave Mitchell his first taste of beer.
Mitchell'a ilk birasını içirdiğim günü hatırlıyorum da.
" ран дал человечеству средства использовать обширную, кип € щую энергию € дра и использовать ее в своих собственных цел € х.
Uranium gave mankind the means to tap into the vast, seething energy inside the nucleus and turn it to its own uses.
We agreed I could go back to work after I gave birth.
Doğumdan sonra, işe girmem konusunda anlaşmıştık.
* gave you my soul ; you treat it like poison ; * * gave you my heart ; you betray with a lie. *
# Sana kalbimi verdim, zehirmiş gibi davrandın. # # Sana kalbimi verdim, bir yalanla ihanet ettin. #
# Все, что мне нужно, чтобы ты любила... #
# All I needed was the love you gave... #
# Все, что мне нужно, чтобы ты любила... #
# All I needed was the love you gave
Я думаю, что кто-то дал той девушке наркотики.
I'm thinking somebody gave that girl drugs.
And the rockets'red glare, the bombs bursting in air, gave proof through the night that our flag was still there.
Roket kırmızı şekilde parladığında bombalar gökyüzünde patlayacak. Bu gecede bayrağımızın hala orada olduğunu kanıtlayacak.
The one that gave her The 2-karat Arthur Klein earrings just the other day.
Geçenlerde ona 2 karatlık Arthur Klein küpeleri veren adam.
I gave you what you wanted.
İstediğini yaptım.
That information you gave me on Cass Cromwell was very useful.
Cass Cromwell hakkında verdiğin bilgi çok işime yaradı.
Oh. You find anything on that receipt I gave you?
Sana verdiğim faturada bir şeyler buldun mu?
I gave you the list, but now I'm bringing you help... good help... someone who's not gonna get busted for a phony baseball.
Sana listeyi verdim, şimdi de yardımcı olacak birini veriyorum... Gerçek anlamda yardımcı olacak biri. Sahte bir beyzbol topu yüzünden enselenenecek birini değil.
Maybe he gave the idol to the kid, pretending to train him as a witch doctor.
Belki o bibloyu çocuğa verip büyücü doktor olarak yetiştirmekle kandırmıştır.
/ Ещё один человек, отдавший жизнь. /
Another man who gave his life
I gave her my jacket.
Ceketimi verdim.
* который ты мне дал *
â ™ ª I still have the spare key â ™ ª â ™ ª that you gave me â ™ ª I will find a way to get through to you... â ™ ª
Hey, you kook, you almost gave Dash an aneurysm.
- Hey, baksana, Dash'in kanını beynine sıçratıyordun.
It's so cute how much you care about these people, but we gave it a shot.
- Bu insanları bu kadar önemsemen çok hoş bir şey... ama elimizden geleni yaptık.
She sold you a bill of goods about breaking the sire bond because she wanted access to that power, and you gave it to her when you killed those 12 people.
Efendilik bağını kırmadan seni dolandırmış çünkü o güce erişmek istemiş ve sen o 12 kişiyi öldürdüğünde bu gücü ona vermişsin.
Remember I gave my cell phone to that guy at the Mexican restaurant?
Telefonumu Meksika restoranındaki herife verdiğimi hatırladın mı?
Gave it a little jolt.
- Biraz şok vermem gerekti.
He gave me a card and said he can get me women.
Bana bir kart verdi ve kadın getirebileceğini söyledi.
I just gave her a soda.
Sadece ona soda verdim.
Earlier today, you gave some cash to a uniform cop- - Jenkins.
Bu sabah üniformalı bir polis olan Jenkins'e para verdin.
Frank gave me nothing.
Frank bana hiç bir şey vermedi.
You gave her cocaine?
Ona kokain verdin.
Yeah, but he gave you the nod.
Evet ama seni seçti.
He gave you the money?
Sana parayı verdi mi?
- You know, Marty The Molar... - Okay? ... gave that to me in third grade'cause I had proper flossing technique.
Bunu üçüncü sınıfta Marty Molar bana vermişti düzgün bir diş ipi tekniğim olduğu içindi.
Это даёт ему мотив избавиться от Холли, если она стала причинять ему беспокойства.
Fagin'in başına bela olduysa Holly'den kurtulması için bir nedeni olur if she ever gave him any trouble.
Even if that's true, we introducedSampson to Mrs Dudley Ward and Rose as good as gave himthe letter.
Öyle olsa bile Dudley Ward'ı Sampson'a biz tanıştırdık,... Rose da mektubu neredeyse eline vermiş.
I hope Daisy gave you my message.
Umarım Daisy sana mesajımı ulaştırmıştır.
George was just laughing that these riots gave Nixon the election.
Tam da George bu ayaklanmalar seçimi Nixon'a verecek diye gülüyordu.
They gave us Chevy.
Chevy'yi bize verdiler.
Seeing him look so much better gave me hope for Josh.
Onu görmek bana Josh için daha çok umut verdi.
Um, I just wanted to tell you, there was a tooth in the Valentine you gave me.
Sadece şey demek istemiştim verdiğin sevgililer günü kartından diş çıktı.
It was the same make she gave him.
Ona verdiğinin aynı modeli.
Нет, но скажу : я наблюдал за тобой сегодня, и что-то внушило мне веру.
No, but I gotta say, watching you up there today really gave me something to believe in.
She gave a presentation to some big, corporate fat cats, trying to get them to donate to NRP.
Bazı büyük şirket sahibi kodamanlara sunum yaptı ve MYP'ye bağışta bulunmaları için uğraşıyordu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]