He traducir turco
4,208 traducción paralela
Well, he's tough to dislike.
Onu sevmemek zor.
If you don't pitch in to help catch the killer, he goes free and it's on your head.
Katilin yakalanmasına yardım etmezsen,.. ... serbest kalır ve sorumlusu sen olursun.
According to forensic accounting, he had no money saved up.
Adlı muhasebeye göre birikmiş parası yokmuş.
Plus he was living in a repo yard.
Ayrıca adam iş yerinde kalıyormuş.
I know he stole those cars.
O arabaları çaldığını biliyorum.
If Benny was actually stealing these high-end cars, why wasn't he making any money?
Benny bu lüks arabaları çalıyorduysa neden para kazanmıyordu?
Maybe he thought it was the only way to get whoever was in that car with him to leave him alone.
Belki arabadaki kişinin onu rahat bırakmasının tek yolunun bu olduğunu sandı.
But he wanted out...
- Ama çıkmak istedi.
You knew he had the recorder on him.
Kayıt cihazı taşıdığını biliyordunuz.
And if he didn't, he threatened to throw him back into jail.
Çalmazsa da hapse attırmakla tehdit etti.
Точно. And he knew that if Benny got caught, it would all come down on Benny, not him.
Aynen öyle ve Benny yakalanırsa kabağın onun başına patlayacağını biliyordu.
Plus, he's smart enough not to submit to an X ray.
Ayrıca röntgen filmi vermeyecek kadar da zeki.
BOOTH : All right, so he's clean?
- Tamam, temiz mi yani?
Only he has nothing to serve.
Ama yemek yapacak malzemesi yokmuş.
So he gathers up his old clothes, imbues them with love, and they miraculously turn into stew.
O da eski kıyafetlerini toplamış sevgiyle doldurmuş ve onlar mucizevi biçimde yemeğe dönüşmüş.
He asked you to sleep with him again?
- Yine yatma mı teklif etti?
I'm sure he still wants to.
Eminim hâlâ istiyordur.
He'd prefer we keep his fine establishment out of it.
O, biz tutmak tercih ederim onun iyi kurulması bunun dışında.
Так я и думал.
He? Ben de öyle düşünmüştüm.
Понеслась!
He-he!
Думаешь, это смешно.
He, komik olduğunu sanıyorsun yani.
Итак, я только что разговаривала с Ником, and this is a real shame in the pants, but he's not coming home tonight.
Biraz önce Nick'le konuştum. Gerçekten yazık olacak ama bu gece eve gelmeyecekmiş. - Ne?
Why? - He had to hang out with his work friends.
- İş arkadaşlarıyla takılması gerekiyormuş.
- He can't come and see me?
- Gelip beni göremiyor mu?
The rabbi will then come out, he'll thank me, - the hero...
Haham gelip bana, yani kahramana teşekkür edecek.
- He does have an uptown butt.
Gerçekten şehirli kıçı varmış. - Ne?
Я даже не знала, что есть такое слово - "she-ro", ( hero - герой, he - он, she - она, прим. пер. ) и оно там было, написанное сахарной глазурью.
"Kahramaniye" diye bir kelime olduğunu bile bilmezdim ama pastanın üstünde öyle yazıyordu işte.
So whatever jam he's in now, that is his problem.
Şimdi hangi durumdaysa bu onun problemi.
Yeah, you do that,'cause he knows me.
Evet bunu yapabilirsin çünkü o beni iyi bilir.
And he knows damn sure that if I am one thing, I am a man of my word.
Kesin bildiği bir şey varsa o da sözünün eri biri olduğumdur.
Похоже всё прошло очень хорошо, верно?
İşler bu aralar güzel gidiyor gibi görünüyor he?
Что ж, давайте начнём, да?
Pekala, öyleyse başlayalım, he?
He's a one-man-band.
Tek kişilik orkestra.
He's going to play a song for us.
Bize bir şarkı çalacak.
Because he lost consciousness.
Çünkü kendinde değildi.
But none of the injuries he sustained would have be enough to render him unconscious. Yeah, and Dr.
Ama aldığı yaralardan hiçbiri onu bayıltmaya yetmezdi.
Apparently, he wanted to be Carrot Bill again.
Meğer tekrar Havuç Bill olmak istemiş.
He was a great guy.
Harika biriydi.
Yeah. Sure he did.
Evet, söyledi.
But then Joe called me and told me he was coming up with a whole new character for me.
Ama sonra Joe beni aradı ve bana yeni bir karakter bulacağını söyledi.
Yeah, he and his brother fought all the time.
Evet, kardeşiyle hep kavga ederlerdi.
He wanted to work it out with me first.
Önce benimle halletmek istedi.
I was supposed to meet up with him after the show to talk through some concepts, but he never showed up.
Programdan sonra buluşup konsept konuşacaktık ama gelmedi.
Apparently, he slept with a lot of women.
Belli ki birçok kadınla yatıyormuş.
He asked to see us so that we could talk about the book.
Kitap hakkında konuşmak için buluşmak istedi.
So he might have had a heart attack five months ago.
Yani beş ay önce kalp krizi geçirmiş olabilir.
And if he still had a heart condition, it would explain him dropping without breaking his fall.
Kalp sorunu hâlâ devam ediyorduysa,.. ... bu durum kontrolsüz düşüşünü açıklayabilir.
I'm surprised he lasted as long as he did.
Bu kadar uzun yaşamasına şaşırdım.
When he died...
Öldüğünde...
But look at the car he was driving, Booth.
Ama kullandığı arabaya baksana Booth.
He'll offer me his daughter's hand, then, five years from now,
- Kızıyla evlenmemi istecek.