Makes traducir turco
76 traducción paralela
Еду вперед. Наконец-то я понял, почему эти люди охотятся на меня. Но зачем тебе меня убивать?
"Summer breeze makes me feel fine Blowing through the jasmine in my mind"
Мне и самому захотелось поделиться кое-какими воспоминаниями.
Bana bi hikayeyi anlatma isteği verdi. IT MAKES ME WANT TO SHARE
MAKES ME HAPPY, NICE.
Ama beni mutlu ediyor!
I CAN'T BELIEVE IT'S ALMOST OVER, MAKES ME SAD.
Bittiğine inanamıyorum, neredeyse üzüleceğim.
Счет.... And good. That makes the score 60 / 61 в пользу Вайперов.
Vuruyor.... ve güzel. bu skoru 61'e 60, Vipers'a geçirdi.
That makes the score 64 to 60, Vipers.
Bu skoru 64'E 60 Vipers'ı önde yaptı.
От летнего бриза я чувствую себя прекрасно, он дует сквозь жасмин в моих мыслях.
"Summer breeze makes me feel fine Blowing through the jasmine in my mind"
Мистер Vinnyswaler зарабатывает 6 баксов в час, в лучшем случае.
Mr. Venezuela makes six bucks an hour at best! Okay?
Makes sense.
Mantıklı.
What else could I do when ever love makes the rules
? Ne yapabilirim ki aşk kuralları koyuyorsa?
Makes me wanna stay and fight
♫ Kalıp kavga etmeye zorluyor?
Makes me wanna stay and fight
? Kalıp savaşma isteği doğuruyor bende?
Чувак, блестящая сторона твоей головы, уже делает тебя великим.
Dude, the perfect coa roundness of your head alone makes you great.
Lynette makes me sew my own buttons.
Lynette, düğmelerimi bana diktirir.
Твои слова о первой зарплате навевают воспоминания.
Hearing you talk about your first pay makes me think back of the past.
# But it makes me feel much worse than this #
# Ama bundan daha kötü hissettiriyor #
Makes us the last line of defense.
Bu da bizi son savunma hattı yapar.
Судьба начинает понимать нас - who we are, what makes us tick.
Destiny bizi anlamaya başlıyor kim olduğumuzu, bizi memnun eden şeyleri.
What makes you think I'm divorced?
Boşandığımı sana düşündürten şey nedir?
Но на самом деле эффективным средством терорра "грязную" бомбу делает But what makes this such an effective terror weapon внешняя зона.
Ama bu bombayı böylesine güçlü bir terör silahı yapan şey harici bölge.
Maybe, but now that we know that you lied, it makes you look even worse.
Belki de... Ama şimdi yalan söylediğinizi bildiğimizden, daha da kötü görünüyor.
Well, that makes perfect sense.
- Oldukça mantıklı görünüyor.
How about the woman who makes my mother look like a saint?
Annemin bir azize gibi görünmesini sağlayan kadına ne dersin?
Yeah, I just hope yours makes you look good on tv.
Öyle. Umarım seninki televizyonda güzel görünmeni sağlar.
Это определенно раскрывает весь смысл
That makes total sense.
It just makes it... kinda hard to... clink clearly.
Düşünmemi oldukça zorlaştırıyor.
This makes him unpredictable and even more dangerous.
Artık daha tahmin edilemez ve tehlikeli.
15 years inside makes an impression.
İçerde geçen 15 yıl insanda iz bırakır.
Your face is out there, which makes you eminently trackable.
Yüzünü biliyorlar, bu da seni başlıca takip edilebilir kılıyor.
Giving up something real and wholesome, that makes you feel like a better person, 48 часов жаркого секса
Kendini özel ve güzel hissetmeni sağlayan, bütün özelliklerini 48 saatlik, anlamsız seks için feda etmek...
You know, maybe that makes me old-fashioned, but part of being old-fashioned is sticking by my own.
Belki bu beni eski kafalı yapıyordur ama ne olursa olsun sen benim yiğenimsin.
Well, France makes good wine.
Fransız şarabı iyidir.
Всё это выставляет нас в нехорошем свете.
Makes for a very unhappy viewing.
What makes you the arbiter of whose pants are important, and whose pants are not important?
Kimin pantolonunun önemli kimin önemsiz olduğuna sen mi karar veriyorsun?
- Makes me sick, what they did to you.
- Sana yaptıkları midemi bulandırıyor.
That gooey goodness inside you that makes you the butteriest Butters we know.
O içindeki iyilik bizim tanıdığımız en tatlı Butters yapıyor seni!
Well, it certainly makes for an exciting game.
Gerçekten heyecanlı bir oyun.
The kind that makes careers and ends presidencies.
Yeni kariyerler başlatan ve başkanlıkları bitiren cinsten bir haber.
Makes careers and ends presidencies?
Kariyerler başlatan ve başkanlıklar bitiren?
Она пытается выставить это древним.
She makes it sound ancient.
The press always circles a missing child case, and any loose chatter makes my job a lot harder.
Basın, her zaman kayıp çocuk davalarının peşinde dolaşır. Ve herhangi bir boşboğazlık benim işimi daha da zorlaştırır.
And, by the way, what makes you so sure Frank's gonna show up here tonight, anyway?
Bir de bu arada, Frank'in bu akşam buraya geleceğinden neden bu kadar eminsin?
Oh, good,'cause that makes it ten times worse.
- Ah, bu güzel. Çünkü bu durumu daha da kötüleştiriyor.
Makes a nice change.Oh, it does for me, right enough.
- Güzel bir değişiklik oldu. - Benim için öyle. Haklısınız.
You were going to be ten anyway, now everyone's here, so 14 makes no difference.
On kişi olacaktınız zaten, herkes burada olduğuna göre on dört fark etmeyecektir.
To know that he and I areon the same side, yes, of course it makes a difference.
İkimizin de aynı tarafta olduğunu bilmek elbette fark eder.
I know allthe dishes Daisy makes, I promise.
Daisy'nin bütün yemeklerini yapabiliyorum, gerçekten.
It makes you crazy.
Seni deliye döndürebilirler.
Любо ты засунешь пистолет себе в рот...
Makes you want to put a gun In your mouth
Comment : 0,0 : 16 : 21.62,0 : 16 : 23.87, Note, Ririka, 0000,0000,0000, makes me wonder how I ever let you fade from my mind Ошиблась!
Her adımda gelişerek.
Так!
d that's what makes the world go round d d happy leg da da da d d that's what makes the world go round d